18 Kasım 2012 Pazar

MEVLANA VE TEHECCÜD NAMAZI


Mevlana Hazretleri şiddetli bir kış mevsiminde bir gece kendi medresesinde teheccüd (Gece) namazı ile meşguldü.

Mübarek yüzünü medresenin döşemesine koyup tulumlar dolusu gözyaşı dökmüştü.

Öyle ki, havanın soğukluğundan mübarek sakalları buz tutmuş, döşemeye yapışmıştı.

Sabahtan erkenden arkadaşlar büyük bir çığlık kopararak buzun erimesi için üzerine sıcak su döktüler.

Onun zahir namazının şekli böyle olursa, kim bilir batın (Ruhaniyetle kılınan) namazının sırları nasıl olur?

Halis muhipler (Temiz yürekle sevenler) bu hali Mevlana’dan sordular.
O, bunu şöyle anlattı:

Müminlerin Emiri Ail b. Ebitalip’den (Tanrı onun yüzünü terkim ‘ululadı’ etti) nakledilmiştir ki:

Hazreti Ali namaz vakti olunca titrer ve rengi değişirdi.
Ona neyin var diye sorulduğu vakit o, “ Emanet vakti geldi” der.
(Verdiğimi ne yaptın?)
(Kıyamete kalmadan hesap sorulması)

(Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler,(Sorumluluğundan) korktular.
Onu insan yüklendi.
Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.)
( Azhab suresi 72)

Suresini okur ve sonra
fakat bilmiyorum insan bu yükü yüklenmekle iyi mi yaptı fena mı yaptı?” diye ilave ederdi.

Peygamber (Tanrının selat ve selamı onun üzerine olsun)
Namaz zahiren (dıştan bakışla) bilinmesi mümkün olmayacak şekilde Tanrı ile birleşmektir” buyurmuştur.
(Birleşmek: Huzura varmak)

Ali-i Veli’nin (Hazreti Ali) hali böyle olunca, artık diğerlerinin ne olur?
Şiir:

Dil, bin türlü konuşan bir papağandır.
(Bununla beraber) gönlün hal ve sırlarından yüzde birini anlatamaz.

Kalem boğum- boğum yaratılmış ağaçtan bir dildir.
Âşıkların gönlünün sırrını nasıl yazabilir? “

                                  ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

1.   Hazreti Mevlana’nın secdeye vardığı zaman kendinden geçtiğini öğrendik.

2.   Namaz vaktinin Tanrı’nın insanları huzuruna çağırdığı vakit olduğunu öğrendik.

3.   İnsana yüklenen emanetin akıl ve düşünce olduğunu öğrendik.

4.   Verilen emanetin sorumluluğunun Tanrı’nın istediği şekilde ibadet ve kendisini tanımakla olduğunu öğrendik.

5.    İnsan ibadet etmezse ve Tanrı’sını tanımazsa bilgisiz ve yerinde ve doğru davranmadığı için cahil ve zülüm yapan olacağını öğrendik.

6.    İstenilen şekilde davranılırsa değişik seviyede mükâfat, bilmez ve önemsemezsek veya aykırı davranırsak değişik seviyelerde ceza göreceğimizi öğrendik.

7.   Tanrının teklif ettiği bu emanete karşı ne yaptığımızı Tanrı’nın daima imtihan ettiğini öğrendik.

8.   İbadetin en büyüğü ve içine topladığı nurlar itibariyle namazın olduğunu öğrendik.

9.   Namazı dosdoğru kılın ve Allah’tan korkun” diye En’am suresi 72 ayeti hatırlayarak önemini bir daha düşünmemiz gerektiğini öğrendik.

10.                  Gözyaşı dökene Tanrı’nın muhakkak cevap verdiğini ve gözyaşının çok kıymetli olduğunu öğrendik.
                                                                           *
İşte böyle yaren,
Mevleviler namazlarını gösterişe bulaştırmamak için sakin bir yerde ve sakin zamanlarda namaz kılmayı tercih ederler.

Bazen namazları çok uzun sürer.
Namazın her hangi bir yerinde Tanrısal hayale dalar giderler.

Secdeleri çok uzun sürer.
Bu yüzden Mevlevilere secde ehli derler.

İşin iç yüzünü bilmeyenler Mevlevilerin beş vakit namaz kılmadıklarını söyleyerek kınarlar, kendilerini yükseltmeye çalışırlar.

Hâlbuki namaz beş vakittir, iman her vakittir.
Mevleviler imansız namazın kabul edilmeyeceği için imana daha çok önem verirler.

Mevleviler namaz bittikten sonra (Niyaz), varsa bir ihtiyacı secdeye vararak zikrederler, fakat ihtiyacı hakkında söz etmezler(Naz).
az
Secdede kalma süresi kişiye ve durumuna göre değişir.

                                   *
RAVLİ



Popüler Yayınlar