Etrafına toplanan halk
gürültü çıkardı.
Bunun üzerine Mevlana mübarek
yüzünü bunlardan duvara çevirerek devam etti.
Ortalık karardı, akşam namazı
vakti geldi, gece bastı.
Çarşı ve pazarının bütün
köpekleri Mevlana’nın etrafında halka olmuşlardı.
O gözlerini onlara dikerek
sözlerine yine devam etti.
Köpekler kafalarını ve
kuyruklarını sallıyor ve yavaş-yavaş içlerinden ses çıkarıyorlardı.
Mevlana “Varlık âleminde
kendinden başka kudretli kahredici olmayan yüce, kuvvetli olan Tanrı’ya yemin
ederim ki, bu köpekler bizim bilgilerimizi anlıyorlar.
Bundan sonra siz bunlara
köpek demeyiniz.
Bunlar Eshab-ı Kehf’in
köpeğinin akrabasındandır.
Şiir:
“ Eshab-ı Kehf’le bulunmak feyiz
(ilim, bilme, anlama)
ve kabiliyeti verildiğinden bu köpeklerin
önünde
Bütün dünya aslanlarının başı
eğildi.”
Tanrı’yı tespih eden bu
kapılar ve duvarlar sırları anlarlar.
Şiir:
“Kapıdan ve duvardan çıkan
ruhları gören göz nerede?
Kapılar, duvarlar, nükteler
söylüyor, ateş, su ve toprak hikâyeler anlatıyor”
Birdenbire her taraftan
dostlar üşüşmeye başladılar.
Mevlana buyurdu.
Şiir:
“ Geliniz, geliniz de sevgili
gelip ulaşmıştır.
Geliniz, geliniz de gül
bahçeleri yeşermiştir.”
Bundan sonra dedi ki:
“Tanrı sadakalar
bağışlıyordu.
Sadaka almayanlar şimdiye
kadar nerede idiler?”
Bunun üzerine bütün dostlar
baş koydular ve böylece bilgiler saçarak ve sema ederek medreseye geldiler.
O gece sabaha kadar baş
ağrısız sema ettiler.
Mevlana.
“ Tanrı’ya tekrar-tekrar
yemin ederim ki, mahlûkların bu biçare ileri gelenlerinin, Peygamber ve veliler
hakkında besledikleri itikadı (gönülden tasdik ederek inanma), bir tere
satıcısı hakkında uygun olmaz.
Bu ancak velilerin inayetiyle
(dikkati, gayreti, özenmesi, iyilikte bulunması, karşılıksız bağışlamasıyla)
olur” buyurdu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
ASHAB-I KEHF
Eshab-ı Kehf ile kastedilen
insanlar, kâfir bir toplumdan kaçıp dağda bir mağaraya sığınan bir mümin
guruptur.
Kuran’ın 18. suresi, adını bu
kıssadan almıştır.
Surenin 9-26 ayetinde bu
kıssa anlatılmaktadır.
Kuran’da mağaraya
sığınanların gençler olduğu, mağarada yıllarca uyudukları, köpeklerinin de
yanlarında bulunduğu, belli bir süre sonra uyandıkları, aralarında mağarada ne
kadar kaldıklarını konuştukları, içlerinden birinin şehre gümüş para ile
yiyecek almaya gittiğini, mağarada 309 yıl kaldıklarının söylendiği, ancak ne
kadar kaldıklarını Allah’ın bildiği ifade edilmiştir.
*
Neler öğrendik:
1.
Bazı insanların
ilahi bilgiden ve mananın değerini anlamadığını, dinlemediğini, ilgilenmediğini
hatta rahatsız olduğunu öğrendik.
2.
Verilen ilahi
bilginin ücretsiz olduğundan bazı kişilerin değersiz sandığını öğrendik.
3.
Bilinmeyenler,
görünmeyenleri sen görüp söylediğin zaman kabul etmeyip uzaklaşıldığını öğrendik.
4.
Halka sırtını
dönerek ilahi bilgilerin doluluğundan duvarlara anlatarak kendisini
rahatlatmaya çalıştığını öğrendik.
5.
Köpeklerin bile
hissettikleri o ilahi enerjiyi bazı insanların hissedemediğini öğrendik.
6.
Köpeklerin his
yoluyla ilahi bilgileri, manayı aldıklarını, anladıklarını ve bu anlamanın
gereği olarak tepki verdiklerini öğrendik.
7.
Eshab-ı Kehf’le birlikte bulunan köpek
(Kıtmir) o müminleri terk etmediğinden diğer âlemde de ollarla beraber
olacaklarını öğrendik.
8.
Mümin kula sadık
kalarak onu terk etmeyen köpek bile sahibiyle beraber olacağından Allah
erlerini terk etmemiz gerektiğini öğrendik.
9.
Her duvarın, her
yapının, her kapının, her yaratılanın anlattığı hikâyeleri dinlemek için kulak,
giren çıkanı görecek göz sahibi olmamız gerektiğini öğrendik.
10.
Tanrı
hazinelerini dağıtana yaklaşmak ve yanından ayrılmamak gerektiğini öğrendik.
11.
Peygamber veya
veliler inancın; birine çok iyi bildiği bir şeyi öğretmeye kalkmakla (tereciye
tere satmak) olmayacağını öğrendik.
12.
Peygamber ve veli
sevgisi ancak veli olan başkasının kalbine yerleştirebileceğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Hakikati ararsan akıl
anlamaya başlar.
Aklını doğru ve yüce
bilgilerle geliştirmiyorsan anlamaz, duygularını geliştiremeyen, his enerjisini
etkin kılmayan biri olursun ki, bilinmeyenden uzaklaşırsın.
Ey yaren,
Mevlana hazretlerinin “Gelin,
geliniz” çağrısı yakın olun, uzaklaşmayın.
Bizle birlikte olun, siz elde
edemeseniz bile ben size veririm.
Çünkü Tanrı sadakalar
dağıtmaya başladı, hissenize düşeni alın diyor.
Gül bahçesinin içine girin,
her nerde durursan o bahçenin kokusunu alırsın diyor.
Yaren,
Köpek ne geçmişle uğraşır, ne
de gelecek kaygısı yaşar.
Köpek anı yaşar.
Köpekten bu öğüdü almalıyız.
Anı yaşamalıyız.
Öykü:
Beyazit-i Bistami’ye
sormuşlar bu yüce davranışları kimden öğrendin.
O da cevap vermiş “Köpekten”
Bu söz halk arasında yayılmış
ve değiştirilmiş, Beyazit şeyhine köpek diyor diye.
Beyazit vaaz ederken
anlatmış:
“ Bir dere kenarında abdest
alırken çok susamış bir köpek geldi.
Tam su içeceği zaman kendi
yüzünü suda görünce düşman sanıp havlayarak uzaklaştı.
Birkaç defa bunu yaptı.
Susuzluğu sınırı geçince suda
gördüğü o canavarı öldürmek ve su içmek için suya atladı.
Baktı ki suda canavar yok.
Kana-kana su içti” dedi.
İşte yaren korkularınla
savaşmak için rahmete atıl.
Aslında düşmanının kendi
oluşturduğun korkular, kendinin yarattığın canavarlar olduğunu göreceksin.
Yaren,
İşte köpeğin konuşması
böyledir.
Onu anlayacak kulak da
anlayışınla ders çıkarıp yüceliğe doğru yürümendir.
Yaren,
Beyazit gibi bir büyüğümüzün
ufkunu açan bu küçük olayı hiç unutma.
Günlük işlerden sıyrıl da bu
güzellikleri gör.
Bu yazıyı okuduğun için
aferin.
İyi yoldasın.
Kendi yolunu kendin
bulacaksın,
Kendin gideceksin, K endin
yararlanacaksın,
Yani seninle başlayacak ve
seninle sona erecektir.
Bizim görevimiz tariftir.
Sen arif olursan tarif de
gerekmez.
*
RAVLİ