Bu yaşanmışı o anlattı:
Bir gün Mevlana aziz
müritlerine “ Bütün veliler, umma (istemeden beklemek), ve dilencilik kapısını
nefsi körletmek ve müritleri kahretmek için açmışlar, ellerinde kandil (yağ
yakan aydınlatma kabı), sırtlarında zenbil (sazdan örülmüş sepet) taşımağa reva
(uygun) görerek zengin adamlardan:
(Tanrıya olan borcunuzu
güzellikle eda ediniz)
(Müzemmil, 20)
Mucibince (gereğince) zekât,
sadaka ve hediye almışlardır.
Biz ise kendi dostlarımıza
dilencilik kapılarını kapadık, dostlarımızın ticaret, kitabet (kâtiplik) veya
her hangi bir el emeği ve alın teri ile geçinmelerini temin etmeleri için
peygamberin:
“ Gücün yettikçe istemekten
sakın”
Sözünü yerine getirdik.
Bizim müritlerimizden kim bu
yolu tutmazsa onun bir pul kadar kıymeti yoktur.
O kıyamet gününde de bizim
yüzümüzü göremeyecektir.
O nasıl birine elini açıp
uzattı ise, ben de ondan yüzümü kapatacağım “ dedikten sonra bu hadisin
manasını içine alan şu şiiri okudu.
“ Peygamber ‘ Eğer sen
Tanrı’dan cennet istiyorsan, hiç kimseden bir şey isteme’”
“Eğer kimseden bir şey
istemezsen ben, Cennet ül Me’va’nın ve Tanrı’nın yüzünün senin olacağına kefil
olurum” buyurdu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Birinden sana bir
şey vermesini beklemememiz, bekleyiş içinde olmanın yanlış olduğunu, sonunda
hüsrana uğrayacağımızı öğrendik.
2.
Bazı velilerin
müritlerinin büyüksü davranışlarını kırmak için, nefsini etkisizleştirmek için,
eğitimin bir parçası olarak Allah adını kullanarak dilencilik ettiklerini
öğrendik.
3.
Mevlana
hazretlerinin dilenciliğin bütün yollarını kapatarak el emeği ve alın teri ile
geçimlerini sağlamalarını istemiştir.
4.
Hazret
dilenciliği yasak ederek Peygamberimizin hadisini yerine getirdiğini öğrendik.
Mevlevilerde hiçbir zaman
zekât, fitre, sadaka kabul edilmez, sadece helal olduğu kesin olan hediye kabul
edilir.
Mevlana hazretlerini
sevenlerin, Allah’tan ve onun sevdiği kullarının dışında başkalarından bir şey
beklemezler, istemezler.
DİLENCİLİK
İslam’da kural olarak dilencilik
yasaklanmıştır.
Bir kimse çalışamayacak
derecede güçsüz hale gelmiş ve zaruri ihtiyaçlarını karşılayamamışsa dilenmesi
caizdir.
Buna göre dilencilik bir
kazanç yolu değil, zaruret haliyle sınırlı bir ruhsattır.
Kuran’da da dilencilik insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir tutum olarak değerlendirilmiştir.
“(Yapacağınız hayırlar)
kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşmayan
fakirler için olsun.
Bilmeyen kimseler,
iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder.
Sen onları simalarından
tanırsın.
Çünkü onlar yüzsüzlük ederek
istemezler.
Yaptığınız her hayrı muhakkak
Allah bilir”
(Bakara, 273)
Ancak, ihtiyacından dolayı
isteyenin zenginlerin mallarından belli bir hakkı bildirilmiştir.
” Mallarında, muhtaç ve yoksullar
için bir hak vardı”
(Zariyat, 19)
“ Mallarında, isteyene ve
(isteyemediği için) mahrum kalmışa belli bir hak tanıyanlar.”
Mearic, 24,25)
Hazreti peygambere hitaben
de” isteyeni azarlama” buyrulmuştur.
“ El açıp isteyeni de sakın
azarlama”
(Duha, 10)
Diğer bir ayette ise iyi bir
mümin’in özellikleri arasında ihtiyacından dolayı isteyenlere malından
verilmesi hususu da sayılmıştır.
“ İyilik, yüzlerinizi doğu ve
batı tarafına çevirmeniz değildir.
Asıl iyilik, o kimsenin
yaptığıdır ki, Allah’a ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere
inanır.
(Allah’ın rızasını gözeterek)
yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere
sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.
Antlaşma yaptığı zaman
sözlerini yerine getirir.
Sıkıntı, hastalık ve savaş
zamanlarında sabreder.
İşte doğru olanlar, bu
vasıfları taşıyandır.
Muttakiler (Allah’tan korkan)
ancak onlardır!
(Bakara, 177)
Hz. Peygamber, yeni Müslüman
olan bazı kimselerden Allah’ın birliğine inanıp O’na ibadette bulunmalarını ve
namaz kılmaları yanında dilencilik yapmayacaklarına dair söz almıştır.
(Müslim, zekât, 108 – İbn
Mace, Cihad, 4 – Ebu Davut, zekât, 27)
Ayrıca hadislerde şeref ve
haysiyeti koruyan fakirle yoksulluğu istismar eden ve dilenmeyi bir kazanç yolu
görenler arasındaki ahlaki farka dikkat çekilmiştir.
(Müslim, zekât, 102)
Elinin emeğiyle geçinme imkânı
varken dilenenlerin, özellikle mal biriktirmek için avuç açıp isteyenlerin
aslında cehennem ateşi talep ettikleri bildirilmiştir.
(Müslim, zekât, 105)
Bunların dünyada yüzsüzlük
ederek dilenmelerine karşılık ahirette yüz etleri soyulmuş olarak Allah’ın
huzuruna çıkacakları ifade olunmuştur.
(Buhari, zekât, 52 – Müslim zekât,
103-104)
İnsanlarda dâhil olmak üzere
bütün canlıların rızkının Allah tarafından verileceği bilincinde olan bir
Müslüman dilencilik yapamaz.
“ Yeryüzünde yürüyen her
canlının rızkı, yalnızca Allah’ın üzerinedir.
Allah o canlının durduğu yeri
ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir.
(Bunların) hepsi açık bir
kitaptadır. (Levh-i mahfuz)
(Hud, 6)
(Dr. Mehmet Canbulat
çalışmasından alınmıştır. D.İ.B. Dini kavramlar sözlüğü)
Tanrı bir olduğundan her şey
birbiri ile ilgili ve ilişki içinde olduğundan alıp verme doğal olarak kabul
etmelisin.
Tanrı sebeplerle seni
mızıklandırır.
Sebep insan da olur, tarla da
olur, ticaret de olur, sanat da olur.
Direk Tanrıdan gelmez.
Tanrı vereceğini çalışmanın
içine koyarak verir.
*
RAVLİ