14 Kasım 2012 Çarşamba

MEVLANA VE ÇİLE

Muineddin Pervane’nin damadı kıymetli Sadrı-Ali Mevlana Mecdeddin-i Atabek (Tanrı ikisine de rahmet etsin) bir gün Mevlana’dan              medreselerinde çile çıkarmaları için ricada bulundu.

 

Mevlana ona izin verdi.

O da medresenin bir hücresinde halvete girdi.

 

Birkaç gün sonra ona açlık galebe etti (üstün geldi);

Çünkü Mecdeddin naz ve rahat içinde yaşamaya alışmıştı.

 

Yanında da kendinin bir dert ortağı ve sırdaşı vardı.

Bunlardan her ikisi açlığa bir çare bulmak için konuştular.

 

Bir gece hücrelerinden çıkıp dostlarından birinin evine gidip ona açlıklarını anlattılar.

O da bunlar için yağlı bir ördek ve biberli bir pilav hazırladı.

 

Bunlar yemeklerini yedikten sonra kalkıp gittiler, yine hücrelerine girip kapandılar.

Sabahleyin Mevlana Hazretleri adetleri üzerine hücrenin kapısına gelerek mübarek parmaklarını kapıya koyduktan sonra kokladı ve:

 

“ Tuhaf şey!

Bu hücreden ördek ve pirinç kokusu geliyor, riyazet (açlıkla nefsi terbiye) kokusu gelmiyor.

 

Müridin kendini kâmil şeyhe teslim etmesi lazımdır ki şeyh her halde onun her derdine göz kulak olsun ve onu maksadına eriştirsin “ buyurdular.

 

Bunun üzerine bu iki arkadaş hücreden çıkarak Mevlana’nın ayağına kapandılar ve günahlarının bağışlanmasını dileyerek:

 

“ Böyle bir bast deryası ve rahmet okyanusu varken insanın vücudunu halvet köşesinde pastırmaya çevirmek bedbahtlıktır.” Dediler.

 

                                          ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,

Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

Neler öğrendik:

1.   Terbiye edilmesi istenen kişinin Olgun şeyhe tamamen teslim etmesi gerektiğini öğrendik.

2.   Kişinin kendi kafasına ve düşüncesine göre hareket etmeyip, derdini şeyhine anlatarak verdiği reçeteye göre davranması gerektiğini öğrendik.

3.   Bir taraftan şeyhe boyun eğmiş gözüküp diğer taraftan kendi kafamıza göre hareket etmenin yanlış olduğunu, ikiliğe sebep olduğunu, istenen amacın gerçekleşemeyeceğini öğrendik.

4.   Açlıkla kendini terbiye ederken düşüncen açlığa yoğunlaşırsa açlığa dayanamayacağımızı öğrendik.

 

RİYAZET

 

Terbiye etmek, eğitmek, ıslah etmek, boyun eğdirmek, idman anlamına gelir.

 

Tasavvufta, nefsin çekici ancak zararlı olan isteklerinden uzak kalmaya, faydalı ama zor olan şeyleri yapmaya kişinin kendisini alıştırması demektir.

 

Sufiler, az yemeye, az konuşmaya, az uyumaya, yalnız kalmaya, sürekli zikir ve tefekkür etmeye alışan nefsin kurtuluşa ereceğine inanırlar.

 

Nefsi terbiye için bazen onu ağır ve zor işlere koşarlar.

 

Nefis, ancak mücadele ve riyazetten sonra arınır.

 

“Nefsini eğiten kurtulur, kirlerden hüsrana uğrar”

(Şems91/9) ayeti bu hususa işaret etmektedir.

 

Çile çekmek, erbain çıkarmak (dervişlerin çile çıkarmak için kapandıkları 40 gün), inzivaya çekilmek (yalnızlığa), sefere çıkmak riyazet şekilleridir.

 

Riyazet yapanlara EHL-İ RİYAZET denilir.

 

Kişi riyazet yoluyla içindeki kibir ve kendini beğenme duygusunu kaldırıp atar, halkı hakir görmeyi onulmaz bir illet olarak görür, nefse uymayanın Allah’a giden yolda en büyük engel olduğu bilincine ulaşır.

 

Riyazet sayesinde kul nefsine hâkim olur, bayağı arzularını dizginler, aşırılıkları bertaraf ederek kendisini disiplin altına sokar.

 

Riyazetten maksat güzel ahlaka sahip olmaktır.

 

 (Dr. Mehmet CANBULAT. D.İ.B. Dini Kavramlar sözlüğü. Alıntı)

 

1. AVAMIN RİYAZETİ:

 (Avam: Herkes, kaba ve cahil halk, ayak takımı)

 

İlimle ahlakı, ihlâs ile ameli süsleyip Hak ile halk ile iyi geçinmek,

Hakk’a da halka da karşı vazifesini yapmak.

 

           2.  HAVASS’IN RİYAZATI:

(Saygın olanlar, muhterem olanlar)

 

Batını tefrikayı kesmek,

Kendi içindeki boğuşmaları barışa çevirmek,

Hakk’a ibadete huzur-ı kalple yönelmek,

Ulaştığı makamların iltifatını bırakmak,

Daha yüksek makamlara ulaşmak için gayret sarf etmek.

 

           3. HASLARIN HASLARININ RİYAZETİ:

(Allah’ı mutlak bir varlık olarak kabul eden ‘Vahdet-i vücut’a inanan )

 

Gören, görülen ikiliğinden kurtulmak,

Yalnız onu görmek,.

Canının istediği şeyi yapmaması,

Nefsi ile savaşa girmesidir.

                                     *

RAVLİ

Popüler Yayınlar