14 Kasım 2012 Çarşamba

MEVLANA VE AKIL İMAN UTANMA

Hüdavediğar’ın halifesi, hayırlı insanların sultanı, Hakkın ve dinin kılıcı olan Hüsameddin, (Tanrı ondan razı olsun) şöyle anlatmıştır ki:

 

Bir gün Mevlana Hazretlerinden şöyle işittim, buyurdular ki:

 

Tanrı, Âdemi (Selam onun üzerine olsun) temiz olan cismini topraktan yaratıp kutsal ruhu ona üfledi.

 

Sonra Cebrail-i Emin’e (Benim kudret denizimden üç tane büyük cevher al, nurdan yapılmış bir tabak içersine koy ve onu Âdem-i Safi-nin (Saf, temiz) önüne götürüp bunları ona göster.

 

O bu üç cevherden birini seçsin.

Bunlardan biri AKIL, ikincisi İMAN, üçüncüsü de UTANMA (Hayâ) cevheri idi.

 

Cebrail-i Emin tabağı Âdem (Mümin, Tanrı’nın nuru ile bakar) (Bakara, 26) ayetinde buyrulduğu gibi feraset nazarı (özü kavrayan bakış ) ile aklı seçti.

 

Cebrail, içinde İMAN ve UTANMA cevheri bulunan tabağı kaldırıp tekrar kudret denizine götürmek istedi.

 

Fakat Cebrail bu kadar kudretine rağmen tabağı yerinden kaldıramadı.

 

İMAN ve UTANMA cevheri ona “ Biz Tanrı’nın sevgilisi olan akıldan ayrılmayız, onsuz hiçbir yere gidemeyiz ve bir yerde kara kılamayız.

 

Çünkü biz üçümüz ezelden beri onun şeref madeni ve kudret denizinin cevherleriyiz” dediler.

 

Bunun üzerine Tanrı’dan Cebrail’e şöyle bir hitap geldi:

“ Ey Cebrail!

Onları da bırak gel”

 

Bunun üzerine AKIL cevheri Âdem’in dimağında (beyin, şuur),

İMAN cevheri onun temiz ve idrak ( Anlayış, akıl erdirme, ulaşma, erişme, olgunluk) edici yüreğinde,

UTANMA cevheri de mübarek yüzünde yer etti.

 

Bu üç temiz cevher Âdemoğullarına kalmış mirastır.

 

İşte bunun için Âdem neslinden olan bir insan, bu cevherlerle süslenmiş olmazsa, onda o NUR ve MANA bulunmaz.

 

Akıllıya bir işaret yeter.

 

                                      ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,

Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

(Bakara, 26 ayeti: İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler.)

Bu bakış açısı ile anlamaya feraset diyoruz.

Arif, Tanrı’nın ne yapacağını, ne murat ettiğini düşünerek seçeneklere bakar ve tercih yapar.

                                        *

Neler öğrendik:

1.   Akıl olmazsa iman ve utanmanın olmayacağını öğrendik.

2.   Aklın Tanrıdan bir armağan olduğunu öğrendik.

3.   Aklımızın başımızda olduğunu öğrendik.

4.   İmanın yüreğimizde olduğunu öğrendik.

5.   Utanmanın yüzümüzde olduğunu öğrendik.

 

İşte böyle yaren,

Aklımız başımızda ise (Aklını hayallere ve nefse teslim etmediysen, bunalımlara girip aklını başka yere kaçırmadıysan),

 

Yüreğinde de doğru yoldan olgunlaşmaya doğru gidiyorsan,

 

Utanılacak işlere yapmıyorsan,

 

 Âdem babamızın mirasına sahip çıkmış ve insan olmuşsun demektir.

                                      *

RAVLİ

Popüler Yayınlar