21 Kasım 2012 Çarşamba

HU! VE ŞEMSİ TEBRİZİ 4

Bir gün Şeyh Hamid küfür ve iman bahsini yorumluyordu.

Ben ona bakıyordum ve görüyordum ki, daha yüz sene iman ve küfür konusundan bir koku alamayacaktır.

Eğer bunu anlamış olsaydı.

Dervişler huzurunda bahsettiği o hikmet (Kontrol) ve edep (Kuralları severek davranış) meselelerinde kendi düşüncelerini gizler ve derdi ki:

Görüyorum ki benim sözlerim bir neticeye ermiyor (Sonuç vermeyen).
Ötekilerin sözlerine nasıl sıra gelsin?

O zaman onun bu sözü ötekinden daha iyi ve tamam olurdu.

Nasıl ki sofî, eğer senden daha iyi başka birisini bulsaydım, sen benden, ben de senden kurtulmuş olurduk.

Yoksa sen eldesin, der ve ekmeğini de hırkasının yeninde gizler.
Nasıl ki, "Yolunu, paranı, gidişini gizli tut" derler.

Hazreti Peygamberde, "Herkim sırrını gizlerse işine sahip olur," buyurmuştur.

Evet, bir kul vardır ki, bunu niçin gizleyeyim.
Mevlâna Şemseddini Tebrizî de sırrını açıklayan işine sahip olur demişti.
Ancak o kul nerede?

Ey sevgili!
Görmediğin kimseye ne cefa ediyorsun?
Diyebilsin!

Bir felsefeci zümresi, melekleri nebilerden daha üstün tutarlar.
Hazreti Mustafa'yı ve nebileri halk ile meşgul olduklarından dolayı (hâşâ) eksik görürler.

Melekler peygamberlere yardım ederek yüzlerini dünyaya çevirirler. Onları halka öğüt vermeye gönderirler ki, bu Haktan uzaklaşmak veya onu unutmak demek değildir.

Ama bize anlattıkları peygamber mucizelerinden akla uygun olanlarını kabul ediyoruz.
Akla uygunsuz olanları da kabul etmiyoruz.

Çünkü akıl Allah’ın hücceti (Senedi)'dir.
Allah’ın hüccetlerinde ise bozukluk olmaz.

Diyelim ki, mucize sizin aklınızın göremeyeceği bir şeydir.
Akıl ise Allah'ın insanda bir hüccetidir.

Onu yerinde kullanmasan seni yanıltır.
Bundan dolayıdır ki, akıllar yetmiş iki millete göre değişiktir.
Biri birini yanıltmaktadır.

Meselâ iki kişiye sorarsınız, ikide iki kaç defa vardır, diye.
Her ikisi de bir kere der, aynı cevabı verir.

Aralarında bu cihetten (Yönden) ayrılık yoktur.
Çünkü bu basit aritmetik sorusunu düşünmek kolaydır. (M. 265)

Ama yedide yedi veya on yedide on yedi kaç kere vardır deseniz, o iki akıllının cevapları değişebilir.

Çünkü bu daha zor, yanıltıcı bir sorudur.
Eğer biraz ağır davranır, aklı yerinde kullanmazlarsa doğru cevap veremezler.

Nasıl ki, aynayı bir kere eğri tuttun mu, orada yüz binlerce doğru ayna olsa artık ondaki görüntüyü düzeltemezsin.

Kuran'da, "Biz sana kendinden önce gelen kitaplarla senin yanında olanları gerçeklendiren kitap gönderdik,"
(Mâide Suresi, 49) buyrulmuştur.

NURLAR HEP BİRBİRİNİN DOSTUDUR

Diyelim ki, yüz kişi güneş altında durmuş, uzaktan bir kişi de aydın gözleri ile yalnızca onlara doğru bakınarak geliyor; bir davul çalıyor ve raks ediyor.

Bu yüz kişi arasında hiç bir fikir ayrılığı olmaz.
(Hepsi onu aynı durumda görür).

Ama karanlık bir gecede veya sisli ve bulutlu bir havada bu davul sesi gelse, işitenler arasında yüz türlü fikir ayrılığı belirir.

Biri bu gelen askerdir der, öteki sünnet düğünüdür der; hülâsa her biri bir fikir yürütür.

Neticede, felsefeciler de peygamberleri halk ile meşgul olduklarından ve peygamberlik makamının şerefini koruduklarından dolayı meleklerden noksan görürler.

Ancak bu hususta nebiler hiç bir zaman yollarını şaşırmazlar.
Lâkin tecrit ve halvet mertebesinde kalırlar.

Peygamberlerin kadın almasını da bir nevi eksiklik ve uygunsuzluk sayarlar.
Her ne kadar, o hal, kuvvettendir desen de öteki der ki, şunu da söylerler ki, konuşan kimse hoş sözlü olmalıdır.

Sinesinde her an yeni-yeni hikmet kaynakları fışkırmalıdır.
Bir başkası, toplantıda güzel öğütler ve konuşmalar yapmadıkça meclis kızışmaz, der.

Başka biri de, hiç bir an boş kalmaz hep coşkunluklar, yeni-yeni ilhamlarla eli hiç bir işe değmez, ancak uyumak ve oturup su dökmekle vakit geçirir.

Derler ki:
Su dökerken Allah adını söylemek (Besmele çekmek) gerekmez.

Şimdi padişah bu attan aşağı inmiyor, ne ahırın içinde, ne dışında, ne atı yem yerken, ne de terslerken, işte ben bu saatte bir şey yedim ki, eğer başkası benim yerimde olsaydı üstündeki elbiseyi parça-parça ederdi.

Ben yenimi çözdüm ve bir saat başımı önüme eğdim.

Allah’ın lâtif (Kendisine hizmet beklemeyen, hiç kimseye kötülük gelmesini istemeyen) kulları vardır.

Nihayet erlik kuvvetinden Tur dağı parça-parça oldu.
Bugün o şey ki, ondan bütün âlem bir şey elde eder ve o şeyden her şey meydana gelir. (M. 266)

Bugün gördüğün ve bildiğin her lâtif ki bu lâtif ondan var olmuş ve meydana gelmiştir.
Bundan daha lâtif ve bundan daha iyidir.

 Derler ki: Allah’tan bir nişan var ki, gülelim.
Sen inayet (İyilikler) ve rahmette (Acıma, esirgeme, koruma) kimden daha üstünsün?

Allah dedi ki:
Her kim benim Allahlığımı çok anarsa ya dilden anar ya candan.

                                ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Neler öğrendik:

1.   Bizden daha iyi olanı arayıp bulmamız gerektiğini öğrendik.

2.   Gittiğimiz yolu, paramızı, inancımızı saklamamız gerektiğini öğrendik.

3.   Allah’ın sözlerinin akla uygun bir delil olduğunu öğrendik.

4.   Mucizeyi her aklın göremeyeceğini yani anlayamayacağını öğrendik.

5.   Baştan yanlış bir bakışa sahip olan kimsenin doğruları söyleyemeyeceğini öğrendik.

6.   Görüşün doğru algılanması için ışık olması gerektiğini, ışık yoksa sanılarla hareket edileceğinden yanlışa düşülebileceğini öğrendik.

7.   Görmemizi sağlayacak ışığı sağlayacak, ışığıyla yönlendirecek kişiyi bulmamız gerektiğini öğrendik.

8.   Basit konuları herkesin bileceğini ama karmaşık soruya ancak o işi doğru bakışa sahip bilen ve aklını kullanabilenlerin cevap verebileceğini öğrendik.

9.   Peygamberlerin birbirinin sözlerini doğrulayarak ve gerçekleştirerek sonra da ve son peygamberden sonra bu güne kadar veli ve ermişlerin doğrulayıp gerçekleştirdiklerini öğrendik.

 

 İşte böyle yaren,

Söylerken sözü kontrol etmek doğru ve ilk kaynaktan alınan bilgi ile ve doğru anlayışla olur.

Yani kendi duyuş ve düşünüşlerini o bilgiye katmadan, saflığını koruyarak, olduğu gibi içselleştirme ve bunun çıktısı ile olur.

Uygulanarak ve doğrulayarak gelen bilgiler sağlam bilgilerdir.

Her insanın yüzüne bakarak farklılıkları fark etmek ile ve değerlendirmekle kontrol sağlanır.

Sevgi ile bağlanarak önem verilen ve doğru kabul edilen davranışları yapmak ile kontrol sahibi olunur.

Başkalarını yönlendiren kişinin uygunluktan olgunluğa geçen sürede suskun olmalarının doğru bir davranış olacağını öğrendik anladık.

RAVLİ KONTROL yaz Google dan incele.

Daha iyi bileni, daha olgun birisini hep arayış içinde olmamız ve bulduğumuz zamanda sevgiyle bağlanarak hizmet etmek suretiyle daha iyi yetişmemiz için arayışımızı sürdürmemiz gerekiyor.

Aklımızın her şeyi anlayamayacağının farkında olarak daha iyi görüş sahibi olanlara saygı göstererek yararlanmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Tanrı’ya giden bu yolda varmışlar, önde gidenler, beraber gittiklerimiz ve arkadan gelenler olur.
Tanrı’ya ulaştık mı hepimiz bir oluruz.

Yukarıdan gelen düz bir çizgi düz olarak devam eder.
Yukarıdan gelen eğri bir çizgi eğriliğine devam eder.

Yüzünü Hakk’a çevirmiş kimselerin sözü doğrudur verimlidir.
Yüzünü halka çevirmiş kişilerin sözünde karışıklık vardır ki anlayamazsın ve bir türlü gönlün sakin olarak kabul etmez.

Zikir çekmek bilmemiz gerekir ki bu dilden olan bir anıştır.

Her işimizde bismillah, inşallah, elhamdülillah, Allah ne der gibi gündelik yaşamımızda Allah adını söyleyerek ve düşünerek söylersek bu gönülden gelen bir anıştır.

                                *
RAVLİ

Popüler Yayınlar