Ben ona bakıyordum ve
görüyordum ki, daha yüz sene iman ve küfür konusundan bir koku alamayacaktır.
Eğer bunu anlamış olsaydı.
Dervişler huzurunda
bahsettiği o hikmet (Kontrol) ve edep (Kuralları severek davranış)
meselelerinde kendi düşüncelerini gizler ve derdi ki:
Görüyorum ki benim sözlerim
bir neticeye ermiyor (Sonuç vermeyen).
Ötekilerin sözlerine nasıl
sıra gelsin?
O zaman onun bu sözü
ötekinden daha iyi ve tamam olurdu.
Nasıl ki sofî, eğer senden
daha iyi başka birisini bulsaydım, sen benden, ben de senden kurtulmuş olurduk.
Yoksa sen eldesin, der ve ekmeğini de hırkasının yeninde gizler.
Nasıl ki, "Yolunu, paranı, gidişini gizli tut" derler.
Hazreti Peygamberde, "Herkim sırrını gizlerse işine sahip olur,"
buyurmuştur.
Evet, bir kul vardır ki, bunu
niçin gizleyeyim.
Mevlâna Şemseddini Tebrizî de
sırrını açıklayan işine sahip olur demişti. Ancak o kul nerede?
Ey sevgili!
Görmediğin kimseye ne cefa
ediyorsun? Diyebilsin!
Bir felsefeci zümresi,
melekleri nebilerden daha üstün tutarlar.
Hazreti Mustafa'yı ve
nebileri halk ile meşgul olduklarından dolayı (hâşâ) eksik görürler.
Melekler peygamberlere yardım
ederek yüzlerini dünyaya çevirirler. Onları halka öğüt vermeye gönderirler ki,
bu Haktan uzaklaşmak veya onu unutmak demek değildir.
Ama bize anlattıkları
peygamber mucizelerinden akla uygun olanlarını kabul ediyoruz.
Akla uygunsuz olanları da
kabul etmiyoruz.
Çünkü akıl Allah’ın hücceti (Senedi)'dir.
Allah’ın hüccetlerinde ise
bozukluk olmaz.
Diyelim ki, mucize sizin aklınızın göremeyeceği bir şeydir.
Akıl ise Allah'ın insanda bir
hüccetidir.
Onu yerinde kullanmasan seni
yanıltır.
Bundan dolayıdır ki, akıllar
yetmiş iki millete göre değişiktir. Biri birini yanıltmaktadır.
Meselâ iki kişiye sorarsınız,
ikide iki kaç defa vardır, diye.
Her ikisi de bir kere der,
aynı cevabı verir.
Aralarında bu cihetten (Yönden)
ayrılık yoktur.
Çünkü bu basit aritmetik
sorusunu düşünmek kolaydır. (M. 265)
Ama yedide yedi veya on
yedide on yedi kaç kere vardır deseniz, o iki akıllının cevapları değişebilir.
Çünkü bu daha zor, yanıltıcı
bir sorudur.
Eğer biraz ağır davranır,
aklı yerinde kullanmazlarsa doğru cevap veremezler.
Nasıl ki, aynayı bir kere eğri
tuttun mu, orada yüz binlerce doğru ayna olsa artık ondaki görüntüyü
düzeltemezsin.
Kuran'da, "Biz sana kendinden önce gelen kitaplarla senin yanında
olanları gerçeklendiren kitap gönderdik,"
(Mâide Suresi, 49)
buyrulmuştur.
NURLAR HEP
BİRBİRİNİN DOSTUDUR
Diyelim ki, yüz kişi güneş
altında durmuş, uzaktan bir kişi de aydın gözleri ile yalnızca onlara doğru
bakınarak geliyor; bir davul çalıyor ve raks ediyor.
Bu yüz kişi arasında hiç bir
fikir ayrılığı olmaz.
(Hepsi onu aynı durumda
görür).
Ama karanlık bir gecede veya
sisli ve bulutlu bir havada bu davul sesi gelse, işitenler arasında yüz türlü
fikir ayrılığı belirir.
Biri bu gelen askerdir der,
öteki sünnet düğünüdür der; hülâsa her biri bir fikir yürütür.
Neticede, felsefeciler de
peygamberleri halk ile meşgul olduklarından ve peygamberlik makamının şerefini
koruduklarından dolayı meleklerden noksan görürler.
Ancak bu hususta nebiler hiç
bir zaman yollarını şaşırmazlar.
Lâkin tecrit ve halvet
mertebesinde kalırlar.
Peygamberlerin kadın almasını
da bir nevi eksiklik ve uygunsuzluk sayarlar.
Her ne kadar, o hal,
kuvvettendir desen de öteki der ki, şunu da söylerler ki, konuşan kimse hoş sözlü olmalıdır.
Sinesinde her an yeni-yeni
hikmet kaynakları fışkırmalıdır.
Bir başkası, toplantıda güzel
öğütler ve konuşmalar yapmadıkça meclis kızışmaz, der.
Başka biri de, hiç bir an boş
kalmaz hep coşkunluklar, yeni-yeni ilhamlarla eli hiç bir işe değmez, ancak
uyumak ve oturup su dökmekle vakit geçirir.
Derler ki:
Su dökerken Allah adını
söylemek (Besmele çekmek) gerekmez.
Şimdi padişah bu attan aşağı
inmiyor, ne ahırın içinde, ne dışında, ne atı yem yerken, ne de terslerken,
işte ben bu saatte bir şey yedim ki, eğer başkası benim yerimde olsaydı
üstündeki elbiseyi parça-parça ederdi.
Ben yenimi çözdüm ve bir saat
başımı önüme eğdim.
Allah’ın lâtif (Kendisine
hizmet beklemeyen, hiç kimseye kötülük gelmesini istemeyen) kulları vardır.
Nihayet erlik kuvvetinden Tur
dağı parça-parça oldu.
Bugün o şey ki, ondan bütün
âlem bir şey elde eder ve o şeyden her şey meydana gelir. (M. 266)
Bugün gördüğün ve bildiğin
her lâtif ki bu lâtif ondan var olmuş ve meydana gelmiştir.
Bundan daha lâtif ve bundan
daha iyidir.
Allah dedi ki:
Her kim benim
Allahlığımı çok anarsa ya dilden anar ya candan.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Bizden daha iyi olanı arayıp bulmamız gerektiğini
öğrendik.
2. Gittiğimiz yolu, paramızı, inancımızı saklamamız
gerektiğini öğrendik.
3. Allah’ın sözlerinin akla uygun bir delil olduğunu
öğrendik.
4. Mucizeyi her aklın göremeyeceğini yani
anlayamayacağını öğrendik.
5. Baştan yanlış bir bakışa sahip olan kimsenin doğruları
söyleyemeyeceğini öğrendik.
6. Görüşün doğru algılanması için ışık olması
gerektiğini, ışık yoksa sanılarla hareket edileceğinden yanlışa düşülebileceğini
öğrendik.
7. Görmemizi sağlayacak ışığı sağlayacak, ışığıyla
yönlendirecek kişiyi bulmamız gerektiğini öğrendik.
8. Basit konuları herkesin bileceğini ama karmaşık soruya
ancak o işi doğru bakışa sahip bilen ve aklını kullanabilenlerin cevap
verebileceğini öğrendik.
9. Peygamberlerin birbirinin sözlerini doğrulayarak ve
gerçekleştirerek sonra da ve son peygamberden sonra bu güne kadar veli ve
ermişlerin doğrulayıp gerçekleştirdiklerini öğrendik.
Söylerken sözü kontrol etmek
doğru ve ilk kaynaktan alınan bilgi ile ve doğru anlayışla olur.
Yani kendi duyuş ve
düşünüşlerini o bilgiye katmadan, saflığını koruyarak, olduğu gibi
içselleştirme ve bunun çıktısı ile olur.
Uygulanarak ve doğrulayarak
gelen bilgiler sağlam bilgilerdir.
Her insanın yüzüne bakarak
farklılıkları fark etmek ile ve değerlendirmekle kontrol sağlanır.
Sevgi ile bağlanarak önem
verilen ve doğru kabul edilen davranışları yapmak ile kontrol sahibi olunur.
Başkalarını yönlendiren
kişinin uygunluktan olgunluğa geçen sürede suskun olmalarının doğru bir
davranış olacağını öğrendik anladık.
RAVLİ KONTROL yaz Google dan
incele.
Daha iyi bileni, daha olgun
birisini hep arayış içinde olmamız ve bulduğumuz zamanda sevgiyle bağlanarak
hizmet etmek suretiyle daha iyi yetişmemiz için arayışımızı sürdürmemiz
gerekiyor.
Aklımızın her şeyi
anlayamayacağının farkında olarak daha iyi görüş sahibi olanlara saygı
göstererek yararlanmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Tanrı’ya giden bu yolda
varmışlar, önde gidenler, beraber gittiklerimiz ve arkadan gelenler olur.
Tanrı’ya ulaştık mı hepimiz
bir oluruz.Yukarıdan gelen düz bir çizgi düz olarak devam eder.
Yukarıdan gelen eğri bir çizgi eğriliğine devam eder.
Yüzünü Hakk’a çevirmiş
kimselerin sözü doğrudur verimlidir.
Yüzünü halka çevirmiş
kişilerin sözünde karışıklık vardır ki anlayamazsın ve bir türlü gönlün sakin
olarak kabul etmez.
Zikir çekmek bilmemiz gerekir
ki bu dilden olan bir anıştır.
Her işimizde bismillah,
inşallah, elhamdülillah, Allah ne der gibi gündelik yaşamımızda Allah adını
söyleyerek ve düşünerek söylersek bu gönülden gelen bir anıştır.
*
RAVLİ