11 Kasım 2012 Pazar

HOŞGÖRÜ

Hoşgörü genelde kusurlara göz yummak ve aldırmamak demektir.
İslam, prensip olarak affı, sevgiyi, hoşgörüyü ve uzlaşmayı tercih etmiştir.

Müslüman’ın kendisi, ailesi ve çevresiyle uyumlu olması esastır.

Yüce Allah, her şeye gücü yettiği halde, insanların pek çok kusur ve hatasını bağışlamaktadır.

Şu ayetler hoşgörülü olmayı öngörmektedir.
“Ey iman edenler!
Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır.
Onlardan sakının.
Ama hoş görür, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Tegabün, 64, /14)

“(Ey peygamberim!) Allah’ın merhameti sayesinde, onlara yumuşak davrandın!
Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi.
Şu halde onları affet;

Bağışlamaları için dua et,
İş hakkında onlara danış.
Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven.

Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.”
(Al-i İmran, 3/159)

İslam’ın hoşgörü anlayışında aşırılık, haksızlık, zulüm olmadığı gibi, tabii hakkından vazgeçmek ya da gerçek değerlerinden ödün vermek de söz konusu değildir.

Buna göre kötülüğün cezası, ancak dengi gibi olabilir.
Nefsi savunma bir haktır.

Fakat kişinin şahsına yapılmış bir kötülüğü affedip uzlaşması daha güzeldir.
Allah haksızlık edenleri sevmez, affedip uzlaşanları sever ve ödüllendirir.

Zira hoşgörülü olmak, insanları affetmek büyük meziyettir; büyüklerin işidir.

Allah’ın elçisi hiçbir zaman nefsi için öfkeye kapılmamış, intikam almamıştır.

Ancak Allah’ın yasaklarının çiğnenmesine ve adaletin bozulmasına da müsaade etmemiştir.

Bu da gösteriyor ki hoşgörü, kişisel durumlarda olur, kamusal alanlarda dini hayatta söz konusu değildir.

(Doç.Dr. Fikret KARAMAN, DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ, çalışmasından alıntı)

                                    *

RAVLİ

 

Popüler Yayınlar