Bilerek, bilgi ile
davranışlarını birleştiren kişinin davranışına denir.
İnsana yüksek bir özellik
kazandırır.
Akıl ve aklın kabul edeceğini
bulmak,
Bilgi ile bilmek,
Adalet duygusu olmak,
Zaman tanımadan oluşan
yavaşlık huyu,
Zaman tanımadan oluşan
yumuşak davranma huyu,
Adaba,
Ahlaka,
Öğütlere,
Ait güzel sözlerle fıkralara
da
Hikmet denir.
Hikmet üç kısımdır.
1.
Hikmet-i ilahiye.2. Şeriat ve tarikat ilimleridir.(Dini hükümler ve yollar)
3. Aslından haber verilmeyen ve kaba ve cahil kimselere sala bahsedilmeyen hakikat ilmidir.
Peygamberimiz:” Hikmet
müminin yitik malıdır, nerede bulursa alır” demiştir.
Hikmet sahibi durumu kontrol
altına alır ve faydaya doğru yol açar.
Hikmet sahibi bilgi ile
sözünü kontrol eder.
Hikmet sahibi işine ibadeti
katarak birlikte davranır.
Hikmet sahibi yüze dikkatli
bakarak farklılıkların değerlendirmesini yapar.
*Ey aziz Ehlullah demişlerdir ki:
Hikmet Allah’ın yüksek bir
ihsanıdır ki, tasvir ve vasıflandırma olunsa onunla güneş, kapkaranlık olur.
Hikmet, Ledün (gizli, ilahi
sırları bildiren ilim) ilmidir ki o Allah’ın ilhamıdır.
Hikmet, zekâ ve anlayışın
olgunluk seviyesine varmasıdır.
Hikmet gerçeği görebilmektir.
Hikmet gayb âlemini
(görünmeyen âlemi) incelemektir.
Hikmet, bir nurdur ki,
Allah’tan arifin kalbinde belirir ve onda fazla sevinç doğurur.
Hikmet, isabetli, yerinde bir
konuşmadır ki, hakkı, hakikati, doğruyu konuşmak ve hakkı duyunca susmaktır.
Hikmet, konuşmada, fiil ve
hareketlerde, emir ve dileklerde isabettir.
Hikmet, Allah’ın gayb
(görünmeyen) hazinesidir ki, belirir ve velilerin kalplerini nurla doldurur.
*
Ulu veliler, hikmetlerin
örtüsüdür.
Kalbin karanlığı şehvettir.
Nur hikmetin ışığıdır.
Hikmetle şehvet bir gönülde
birleşemez.
Hikmetlerin başı Allah’tan
korkmak ve ona bağlanmaktır.
Hikmetin ziyneti, süsü, şehveti
(nefse ait aşırı istekler) terk etmektir.
Gönülde hikmetler
kuvvetlendikçe şehvet zayıflar ve nihayet söner, yok olur.
Gönül her türlü şehvetten ve
makam sevgisinden uzaklaştıkça onda, hikmet nuru artar.
Hikmetin alameti, dünya
şehvetlerini terk etmek ve Allah’ın huzurunu istemektir.
Hikmetin bir alameti de yeme,
içme ve uykuyu azaltmak, ancak lüzumunda ve yerinde konuşup bunun dışında
susmaktır ve gönlü ile Cenab-ı Hakk’a dönmektir.
Hikmetin diğer bir alameti de
Hakk’a tevekkül (Allah’a güvenmek), Tafviz (işleri Allah’a havale etmek),
teslim ( boyun eğip, itiraz etmemek)ve rızadır (Allah’ın kahrını da hoş,
lütfünü da hoş karşılamak).
Halka güzel ahlakla, alçak
gönülle, hilm (Yavaş, yumuşak, tatlı) ve şefkatle muamelede bulunmaktır.
Hikmet kendinden büyük
insanlara teslim olmak, küçüklere şefkat ve merhamet göstermektir.
O özellikleri taşıyan arif,
kâmil insandır.
Onun sözlerinin ve
hareketlerinin faydası sonsuzdur.
Hikmet, ölü kalpleri
diriltir, daralmış göğüsleri açar.
Hikmet hekimin sermayesidir.
Hikmeti sözle yok eden şey ve
hikmetten alınan lezzetin gönülden gitmesi, hekimin sorulmadan onu
söylemesidir.
Velilerin hikmetleri, ilmi
bil-lah (Allah’ın ilham ettiği ilim) dir ki bu,
Germek ilimdir,
Hal ilmidir,
İrfan ilmidir, aşk ilmidir.
Ledün ilmi ( ilahi sırları
bildiren ilim) sudur, göğüsler ilmidir ve kalplerin ilmidir.
Bu ilim, dertlerin bilinmesi,
ayıpların örtülmesi, günahların ödenmesidir.
İlmi-bil-lah, hikmet adıyla bilinir ve Kuran’ı Kerim’de büyük hayırla vasıflandırılmıştır.
Bunun isteklisi, açlık ve
susuzluğa, uykusuzluğa katlanmalıdır.
Bedenle ruhun birbirinden
ayrılmayışı gibi, ilimle hikmet birbirinden ayrılamaz.
İlim, öğretim yoluyla,
hikmet, açlıkla elde edilir.
Hikmet dilden dile geçer.
Hikmet, gayb (görünmeyen)
âleminden kalbe girer.
İlim, sözlerin kulak yoluyla
zihne (Bilme, anlama, unutmama)varmasıdır.
Açık ilim (Zahir) dilin
belirli işleyişinin mahsulüdür.
Dil ise mülk âleminin
hazinesidir.
Batın ilmi, gönlün
hallerindendir.
Gönül ise Melekût âleminin
hazinesidir.
Açık ilim (zahir), dünya
ilmi, kitaplarda yazılı ve halk içinde meşhurdur.
Batın ilmi ise Hak içindir ve
göğüslerde mevcuttur, kapalıdır.
Halka bildirilemez.
Onlardan saklı ve yasak
edilmiştir.
Batın ilmi vardır, inkâr
olunmaz, belli edilse (açıklansa) herkes anlayamaz.
Velilerin hikmetlerini inkâr
eden akılsız ve cahildir.
Böylelerinin sonuçları, en az
hikmet zevkinden mahrum olmaktır.
İlim, öğretim yolu ile
kazanıldığından sınırlıdır ve sonucu vardır.Allah ilminin ne sınırı, ne de sonucu vardır.
İlim (düşünmek, fikir etmek) tefekkür,
Hikmet düşünmek yolu
(tezekkür) ile kazanılır.
İlmi bil-lah, Allah’a
varmanın en kısa yoludur.
Akli ilimlerde, müminle kâfir
birleşir.
Marifet nurunu (bilerek usta
olmak) bulmak için mümin olmak şarttır.
İlim, marifetten (bilerek
usta olmak) daha geneldir.
Marifet (bilerek usta olmak)
ise ilimden daha önemli ve özdür.
İlim nuru, kâinata
bitişiktir, Marifet nuru ise Allah’a ulaşır.
Bunun için Kim nefsini
bilirse, Allah’ını da bilir denilmiştir.
Marifet (bilerek usta olmak)
ilimden daha çok beğenilir.
Çünkü ilim; isim ve
sıfatlara,
Marifetse, Allah’ın zatına
mensuptur.
Cenab-ı Hak kullarından iki
şey istemiştir:
1.
Din (ibadet)
2.
Marifet (Allah’ı
bilme) ilmidir.
Bu ikisinin dışında kalan
akli ilimler ki, hepsi de nefsi ilgilendiren, ona haz veren bilgiler ve gaflete
daldıran fenlerdir.
Mümin hikmet, münafık şehvet
ister.
Şehvete kapılan, hikmetten
mahrumdur.
Hikmet kalplerin sevinci,
nefislerin temizleyicisi, ruhların helaveti (zevk, tatlılık), sırların
lezzetidir.
Zinnun-ı Mısri hazretleri
müritlerinden biri, kendisine şu soruyu sormuştur:
Hikmette olan tatlılık nedendir ki, velilerin ağızlarından çıkınca, dinleyiciler ondan büyük zevk ve lezzet duyar?
Cevap şu:
Hikmet ilham ilmidir ki,
hekimin kalbine akıtılır.
Allah tarafından kalplere
indirildikleri, akıtıldığı içindir ki, hikmetler bu kadar tatlı ve lezzetlidir.
Ve hekim-i ilahi, hikmetlerin, dinin bilgileri, inanışın esasları olduğunu ve
hepsinin de ilahi ilhamın vericisi olduğunu bildirir.
Ebu Talip Mekki hazretleri
demiştir ki:
Âlim-i bil-lah olan kâmilin
üç türlü ameli vardır.
1.
Zahiri ilimdir ki
halka açıkça anlatılır.
2.
Batın ilmidir
ki, ancak ustasına, bilenine
bildirilir.3. Ne zahirdir ne batındır.
Gizli sırdır ki, Allah ile kâmil arasında gizli ve örtülüdür. Bu ilim, ancak ona sahip olan kul ile Allah arasında olur.
*
RAVLİ