Acemlerin adetlerine şaşırdı kaldı.
O hiçbir şeyden haberi
olmayan Arap, etrafı seyrede ede giderken yolda bir kalenderhaneye rastladı.
Bir alay rint (parasız,
pulsuz) gördü ki ne başları var ne ayakları.
Hepsi iki âleme de bir söz
bile söylemeden oynamış, elden çıkarmış!
Hepsi kendini kaybetmiş, arı
namusu bırakmış.
Her biri, kötülükte, pislikte
öbüründen temiz!
Her birinin elinde bir şarap
testisi vardı.
Hiç birisi şarap tatmamıştı
ama hepsi de sarhoştu!
(Manevi sarhoşluk içinde)
Onları görünce gönlü, onlara
aktı;
Onlardan hoşlandı.
Aklını da onların seline
kaptırdı, canını da!
Kalenderler, Arap’ın
kendilerine kapıldığını aklını, canını elden çıkardığını görünce.
Hepsi birden “GEL, İÇERİ GİR”
dediler.
Arap, Kalender haneye girdi.
Onlarla arkadaş oldu, parasız
bir yaşama başladı.
Elden çıktı, kendisini
kaybetti.
Bir hayli malı, mülkü, gümüşü
vardı.
Bir anda hepsini harcadı,
tertemiz oldu.
Bir yoksul gelip ona bir
hayli şarap sundu, iyice sarhoş edip dışarıya kaptı koyuverdi.
(Sırlar verdi, görünmeyen
âlemi anlattı, başka âlemleri gördü, kişi etkisinden içmeden sarhoş oldu)
(Bu sırları, manevi hakikatleri
alan yerinde zaten duramaz)
Arap, çıplak, parasız, canı
susuz, dudakları kupkuru bir halde kavminin bulunduğu yere gitti.
Dediler ki: Sen ne perişan
hale gelmişsin.
Nerede altının, gümüşün,
Uyudun mu yoksa?
Malın mülkün kalmamış,
perişan olmuş çıkmışsın.
Acem diyarına gidiş sana
hayırlı gelmedi.
Yolda hırsıza mı rastladın?
Malın ne oldu?
Anlat bize de halini
anlayalım.Arap dedi ki: Bir yolda sallana-sallana giderken ansızın Kalenderlere rastladım.
Bundan ötesini bilmiyorum
gayri, altın da gitti, gümüş de gitti.
Ben de böyle kalakaldım işte!
Dediler ki: Bu kalenderler ne
çeşit adamlar, anlat!
Adam dedi ki: Halime bakın,
görün.
Anlatmam bundan ibaret, bu
yeter zaten, ötesi kuru laf!
Arap, yokluğa dalmış
kalmıştı.
Bütün bu işlerden aklında
kalan yalnız bir “GEL, İÇİMİZE KATIL” sözüydü.
*
Sen de ya yola bas yahut
başını al git.
Ya can ver yahut öğüt dinle,
vazgeç bu işten.
Aşk sırlarını canla kabul
edersen aşk yolunda can verirsen, baştan geçersin!
Can feda eder, çırçıplak
kalırsın.
Bütün olanlardan da aklında
sade bir “GEL, İÇİMİZE KATIL” sesi kalır!
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
*****
Kalender: Dünya ile alakasını
kesen, Allah yoluna dönmüş, laubali, kayıtsız, rint (parasız), derviş manasına
gelir.
Kalender hane: Fakir
dervişlerin barınmaları için yapılan bir okuldur.
Çar-darb: Saç, sakal, bıyık
ve kaş tıraş etmek demektir.
Çar-darb yapanlar:
Kalenderiler diğer
tarikatları de etkilemişlerdir.
Diğer tarikatlar de yalnız
kaşlarını ve bıyıklarını bırakmışlardır.
Eflaki Tezkiresinden
Mevlana’nın bir gün traş olurken berbere, sakal ve bıyığını ancak “sakalı
vermiş” denecek derecede dipten kesmesini söyleyip kalenderleri methettiğini
anlıyoruz.
Mevlevilerden Sultan Divani
lakabıyla meşhur olan “Semai Mehmet Efendi” (936) tamamıyla bir kalenderidir.
(Afyon Karahisar Mevlevi
Camisi içindedir kabri)
Kendisi çar-darb olduğu gibi
dervişlerini de umumiyetle traş ettirirdi.
Hatta bu yüzden “Tibyan”
sahibi, kalenderliği, Mevlevilikten bir şube zannetmiş ve müessisliğini bu zata
atfetmiştir.
“Tibyan” Yavuz Selimi bile
kalenderi göstermektedir.
(M.E. B.Osmanlı Tarih
Deyimleri ve terimleri sözlüğü kalenderiyye konusundan alıntı)
Mevlevilerde Sultan Divani,
çar-darp yapmış ve melâmete girmişti.
Çünkü ikinci Beyazıt
zamanında Anadolu da yer-yer çıkan isyanlara Karahisar ileri gelenleri de
iştirak etmiş ve Sultan Divani’yi bu harekete teşvik etmek istemişlerdi.
Sultan divani bu harekete
karışmamak için çar-darp yapmıştır, başına bir karpuz kabuğu geçirmiş,
kendisini meczup göstermek suretiyle kurtulmuştu.
(M.E. B.Osmanlı Tarih
Deyimleri ve terimleri sözlüğü çar-darb konusundan alıntı)
İşte böyle yaren,
Temiz olduktan sonra
başkalarının lafına önem verme.
Gideceğin yerde para
geçmiyorsa neden yanında götüreceksin.
Çöle çıkıyorsan sana su ve
yiyecek gerek.
Paran çok olsa bir bardak
orada su bulamazsın ki!
Sarhoşluk Tanrı tarafından
verildikten sonra üzüm suyundan yapılan şarap gerekmez ki.
Şaraptan sarhoş olursun amma
bu sarhoşluk bir gün sürer sonra baş ağrısı ile uğraşırsın.
Tanrı’dan gelen sarhoşlukta
sarhoşluğun uzun sürer ve baş ağrısı olmaz.
Tanrı sarhoşluğunu para ile
satın alamayacağın için para geçersizdir, para o kişi için yüktür.
Manevi sarhoşluk başka bir
âlemden olmadır.
Bu dünya âleminin
sarhoşluğundan farklıdır hatta zıttır.
Anlaşılsın diye bu dünya
örnekleri verilir, bir parça anlaşılarak bilinçli olarak istensin diye
örnekleştirilir.
Bu alanda ancak yaşarsan
anlar, lezzetini alırsın.
Bu alana davet her zaman
yapılmaz.
Böyle bir davete katıl,
korkma.
Bu yaşına kadar nasıl
geldiysen öyle gidersin.
Rızk veren Allah’ tır.
Gelecek korkusuna sakın
düşmeyesin.
GEL, İÇERİ GİR davetini
muhakkak değerlendir.
Bu yaşadığımız çağda böyle
yerler yok ama Tanrı’dan gelen bu daveti sakın kaçırma.
Her zaman bu davet gelmez.
Davet edildiğin zaman başka
türlü ağırlanırsın, kendin gittiğin zaman başka.
RAVLİ