Konya’ya ulaştığı sırada
sultan Alaaddin eğlenmek üzere Guvale kalesine gitmişti.
Baha Veled’de beraberinde
idi.
Sultan Sühreverdi’yi de
kaleye getirmelerini emretti.
Halifenin elçiliğini ifa
ettikten sonra Baha Veled hazretleri şeyhle son derecede ağırlayarak ikramda
bulundu.
Çünkü Sühreverdi de Bağdat’ta
Baha Veled’e sınırsız hizmetlerde bulunmuştu.
Baha Veled:
“Sühreverdiler hem Ebubekir’e
mensupturlar, hem de bizim yakın akrabalarımızdandırlar” buyurdu.
Hemen o gece İslam Sultanı
Alaaddin acayip bir rüya gördü.
Şaşkın vaziyette uyandı.
Rüyasını Baha Veled’e ve Şeyh
Sühreverdi’ye anlattı ve:
“Rüyamda başımın altından,
göğsümün ham gümüşten, göbeğimin aşağısının tamamıyla tunçtan, her iki kalçamın
kurşun, iki ayağımın da kalaydan olduğunu gördüm” dedi.
Bütün rüya tabircileri bu
rüyanın tabirinin yüceliğinden hayrette kaldılar.
Şeyh Şahabeddin, derhal bu
rüyanın tabirini Baha Veled’e havale etti ve hiçbir şey söylemedi.
Sultan-ül Ulema Baha Veled,
Sultana:
“Sen dünyada oldukça insanlar
rahat, temiz yaşayacaklar ve altın gibi kıymetli olacaklar.
Senin ölümünden sonra, senin
oğlun zamanı senin zamanına nispetle gümüş derecesine,
Ondan sonra, oğlunun oğlu
zamanında tunç mertebesine düşecekler, alçak ve haris insanlar baş olacaklar.
Saltanat oğlunun oğlu, onun
da oğlu zamanında her taraf karışacak, halk arasında dürüstlük, vefa (sözünde
durmamak) ve şefkat (acıma, esirgeme, koruma) kalmayacak.
Dördüncü ve beşinci oğlunun
oğluna erişildiği vakit Rum (Roma) ülkesi tamamıyla harap olacak.
Bütün memleketleri fesat ehli
(ikiyüzlü bozguncular) kaplayacak, Selçuk ailesi zevale (sonu gelecek)
uğrayacak, dünyanın nizamı (düzeni) çığırından çıkacak, küçükler hiç yoktan
büyüklerin yerine geçecek, önemli işler alçak adamların elinde kalacak,
Peygamberimizin:
“ Emirler (yönetenler) işleri
usta olmayan adamlara verirlerse, işte o zaman kıyametin kopmasına hazır ol”
buyurduğu gibi her tarafta hariciler (isyancılar) çıkacak, Moğol istilası bütün
dünyayı harabeye çevirecek, din bilginlerinin, vakar ve temkin sahibi şeyhlerin
eserleri silinecek, yeryüzünden bereket kalkacak ve çaresiz insanlar büyük
kıyametin kopmasını dört gözle bekleyecekler” dedi.
Bunun üzerine İslam padişahı
ve orada bulunanlar ağlayıp sızlamaya başladılar.
O gün İslam padişahı, Baha
Veled Şeyh Sühreverdi hazretlerine kıymetli hediyeler verdi.
Diğer bilgin ve fakirlere de
bahşişler de bulundu ve onların dua etmelerini istedi.
Hakikaten bu rüya tabir
ettikleri gibi çıktı.
Şiir:
“Gençlerin aynada
gördüklerinin daha fazlasını,
İhtiyarlar bir tuğla
parçasında görürler.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Yaren, neler öğrendik bu
hikâyeden:
1.
İslam
büyüklerinin soyundan gelenleri ve akrabalarını ağırlamalısın ve ikramda
bulunmalısın.
2.
Gördüğün rüyayı
doğru tabir eden usta yorumcu bularak ona tabir ettirmelisin.
3.
İşi, doğru iş
yapan usta kimselere vermelisin.
4.
Doğru kişileri iş
başına getirmelisin.
5.
Dua alacak işler
yapmalısın.
6.
Âlimlere
hediyeler göndermelisin.
7.
Fakirleri koruyup
kollamalısın.
Doğru kişi iş
başında olmazsa:
1.
İsyanlar çıkar.
2.
Düşman ülkeni
istila eder.
3.
Din bilginlerinin
etkisi silinir.
4.
Bilginlerin
eserleri ortadan kaldırılır.
5.
Bolluk,
uğurluluk, mutluluk ortadan kalkar.
6.
Garipler,
çaresizler perişan olurlar.
7.
İkiyüzlülerin ve
bozguncuların sözleri kıymetli olur.
Yaren, rüya âleminden
gelecekteki yaşamı aydınlatacak böyle veriler herkese gelir.
Gönül aynan temiz olursa daha
net ve unutamayacağın rüya görürsün.
Gönlü taş kesilmişler rüya
göremezler.
Tanrı’dan ona bu yolla onlara
nasip yoktur.
Velilerin ağzından çıkan söz
kendisine ait değildir.
Peygamber sözünü veya Tanrı
sözünü söylerler.
İyi oku, iyi anla yalnız
doğru olanlar sana yolunu aydınlatsın diye söyleniyor.
Yolcu sensin,
Giden sensin,
Yararlanacak da sensin.
Senden beklenilen bir şey
yok, kendin faydasını göreceksin.
Yolu aydınlatanların ücretini
Tanrı veriyor.
Seni gevşetip, başka âleme
götürüp sana cennetten parsel de vermiyoruz, günahlarını basit ve küçük
iyiliklerle silmiyoruz, birikimini bize aktar biz senin adına sevap kazanacak
işler yapalım da demiyoruz.
Peki neden?
Tanrının sana verdiği rızkını
elinden almak için ve evlatlarına kalacak mirasında gözümüzün
olmadığından.
Ey yaren,
Senin aklın kim bilir
nerededir?
Kim bilir nelerle
uğraşıyordur!
Senin aklını başına getirmek
istiyoruz bu niyetimizi anladıysan aferin.
Yok, eğer bu işlerle sonra
bir ara uğraşırım, şimdi işim çok diyorsan güle-güle.
Hazreti Mevlana’nın şu sözü ile bitirelim.
“Anlayana bir işaret yeter”
*
RAVLİ