9 Kasım 2012 Cuma

ALTIN BENLİK

Bir zamanlar, Abdal Malik adında bir tüccar varmış.

Vakıflara bağışı ve yoksullara verdiği yemek sayesinde Horasanın en iyi adamı olarak bilinirmiş.

Bir gün yaptığı bu iyiliği servetinin çok az bir kısmıyla yaptığını anlayınca daha fazla insanlığın yararına servetini kullanmaya karar vermiş.

Tüm varlığını yok sayıp, kendi öz eleştirisini yapmak, kendi kendisiyle yüzleşmek için yalnızlığa çekilmiş.

Bu yalnızlık anında gözlerinin önünde, gizemli bir dervişin kaftanına bürünen bir adam şekilleniyormuş.

“ Ey Abdal Malik, Horasan’ın Cömert adamı!” demiş.

Ben senin gerçek ve şimdi sana neredeyse gerçek görünüyorum, çünkü sen öyle bir iyilik yaptın ki daha önceki yardımların bunun yanında değersiz kaldı.

Bu yüzden hiçbir kişisel tatmin duymadın tüm servetinden vazgeçmeyi başardığın için, sana, ödülün asıl kaynağından bir ödül sunacağım”

Gelecekte, her gün karşına bu şekilde çıkacağım.
Bana vuracaksın ve ben altına dönüşeceğim.
Bana zarar vermekten korkma, çünkü aldığın her şey, bağış kaynağından geri gelecek
Bunu söyleyip gözden kaybolmuş.

Hemen ertesi gün, Abdal Malik, Bay-Akal isimli arkadaşıyla otururken derviş silueti belirmeye başlamış.

Abdal Malik ona bir sopayla vurmuş, figür de yere düşüp altına dönüşmüş. Bir kısmını kendine almış, bir kısmını da misafire vermiş.

Bu durumu gören Bay-Akal, olayın öncesini bilmediğinden, kendisinin de benzer bir şeyi nasıl yapabileceğini düşünmeye başlamış.

Dervişlerin tuhaf güçleri olduğunu biliyormuş.
Altına ulaşmak için bunları dövmek gerektiğine kanaat getirmiş.

Her dervişin katılacağı toplantı düzenlemiş.
Herkes yemeğini yedikten sonra, Bay-Akal eline demir bir çubuk almış ve yakaladığı her dervişe vurmaya başlamış., ta ki hepsini yere serene kadar devam etmiş.

Aradan kaçan dervişler hâkime şikayet edip, yaralarını göstermişler, cezalanmasını istemişler.

Bay-Akal, tüm olup biteni Abdal Malik’in evinde olan olaya bağlamış bundan dolayı yaptım demiş.

Abdal Malik mahkemeye çağrılmış ve hâkim karşısında, ALTIN BENLİĞİN sırrını fısıldayarak gerekenleri söylemiş.

“Hâkim bey “ dedi Malik, “ Bu adam bana deliymiş gibi geliyor ya da insanlara sebepsiz yere verdiği zararı örtmeye çalışıyor.

Onu tanıyorum, ama onun anlattıkları, benim evimdeki olanlarla örtüşmüyor”

Böylece Bay-Akal, bir süreliğine, sakinleşene kadar akıl hastanesine yatırıldı.

Dervişler iyileştiler.
Hiç kimse, bir adamın altın bir heykele dönüşmesi hikayesine inanmadı.

Yıllarca Malik, toprak olup gidene dek, kendi imajını parçalayıp, maddiyat haricinde yardımcı olamayacağı insanlara servet sunmaya, aslında kendini sunmaya devam etti.

                                                       ***
MEVLANA VE GİZEMLİ SUFİ BİLGELİK HİKÂYELERİ. IDRIES SHAH.
ÇEV. MERVE DUYGUN. 2009 BUTİK YAYINCILIK VE KİŞİSEL GELİŞİM HİZ. TİC. LTD. ŞTİ.YAYINI
(Bu kitabı temin ederek evinde bulundurmanı önemle tavsiye ederim)                                                                                               
                                                        ***
Yaren,
Bu hikâye ile elinde bulunanı iyilik yolunda harcarsan bitmeyeceğini,
İyiliğin kaynağının esasında esas öz benliğin olduğunu hikâye üzerinden anlatılıyor.

Sana Allah tarafından verilen servetin çok az bir kısmını verdiğinin farkına var da daha da çoğalt.

Günlük hayatın kargaşasından çekilerek kendini öz eleştiriye sok. Yapacaklarını bu sakinlikte karar bağla ve uygula.

Esas kişiliğin iyilik yaptıkça kendini görünür kılar ve sana herkesin yararlanabileceği değerler sunar.

İyiliği kişisel tatmin duymadan yapmalısın ve hiç söz etmemelisin.

Varlığına kıymet verirsen, esas varlığa ulaşamazsın.
Yani en büyük engel değer verdiğin görünen varlığın olduğunu bil.

Ödülü kendini değersizleştirdikten, kendini mal, mülk, altın gibi şeylerden hatta iyilik yapmaktan bile boşalttığın, temize çıktığın zaman alırsın.

Allah hazinesinden verdiği zaman dağıtmazlık yapma.
İyi kötü diye ayırmadan dağıt.
Allah’ın hazinesi eksilmez.

Taklit ile yapılanın sonu mahcubiyettir.
Taklit etmek kötü sonuçlar verir.

Ancak Müslümanların peygamberi taklit etmeleri farklıdır.
Bu taklitten zarar görmezler, hatta fayda görürler.
Çünkü peygamberin ruhaniyeti etkisindedir ve bu şekilde yolları doğrulur.

Yaren,
Yarın toprak olup gideceksin.
Geride mecburi bırakacağına şimdi kendi elinle ver.

Kazancını ye, yedir.
Toplayıcı mısın?
Dua al, iyilere adını karıştır.

Sen toplamış zengin olmuşsun bana ne.
Bir dilim ekmeğini yememişim.

Başıma bir hal gelirse yardım istesem vermez diye düşünmüşüm, sen benim için ne işe yararsın ki.

Ahret âleminde sen aklıma gelir misin?
Seninle hakkımız, kazancımız, hukukumuz, hediyemiz, hatıramız yok ki.

Sen topladıklarının bekçisi olmuşsun da benden saygı duymamı bekliyorsun.
Çok beklersin.

Neyse, herkes hesabını Allah’a kendi verecek.
Bu satırlarla geleceği hatırlatmaktan başka maksat gütmedik.

Derviş Allah'tan ister.
Onun hesap sormayacağı hazinesinden ister ve bekler.
                                              *
RAVLİ

Popüler Yayınlar