9 Kasım 2012 Cuma

AKIL, RUH, ARZU

Her şeyin başlangıcında ve sonunda akıl kullanmaktadır.
Aklın kişide olması ve kullanılabilen durumda olması gerekir.

Akıl doğuştan tam kapasite kullanılmaya müsait verildiği halde toplum kişiyi köleleştirip kullanmak için sayısız oyun ve hilelerle kişiye asalak olur.

Kişide güç, kuvvet bırakmaz.

Temasta olduğu her bir kimse çıkarına göre doğru yolun kendi söylediği yol diye seni yönlendirmek ve yöneltmek ister.

Seni doğru-yanlış ayırımı yapamaz hale getirirler. Aklını karıştırarak yaşamdaki doğru fakat ince yolları görmemeni sağlarlar.

Kendine öz-güvenini yok ederler.

Seni korumak adına o kadar gerekçe ve öneri sunarlar ki her kişi ve olaya şüpheyle bakmaya başlarsın.

Bu şüpheyle zannına göre yorumlar yapar, delil ve şahitlerin verilerini değerlendirmeden kanaat oluşturursun.

Kişisel gelişmen önlendiği için başkaları tarafından rahatlıkla kullanılır halde olursun.

Kişi çevresine imkânlarını sunduğu zaman akıllı diye saygı övgüsü alır.

Aslında bu saygı gerçek bir saygı olmayıp çevresindekilerin kişinin sağladığı imkânlardan daha çok faydalanmak amacıyla o kişiyi etkileyerek çıkarlarının devam etmesini hedeflemektedir.

Akıl Allahın verdiği en güzel armağandır ve akıl verdiğine hesap sorar.

Mademki yaptıklarımdan hesaba çekileceğim o halde özgür olmalıyım ve kararlarımı özgürce vermeliyim.

Başkasının doğrularını incelemeden neden kabul edeyim.

Benim özgür seçeneklerimle aynı doğrultuda ise işbirliği yapmamda neden sakınca göreyim.

Kalbim külli (bütün) akıldan bilgilerler sunar da gönlüm kabul veya ret eder ve akla bildirir.
(Aklıma gelen başıma geldi)

Aklım berrak değilse rüya yoluyla şekillendirerek bildirir.
Dünyada edindiğimi bilgiler ışığında kullandığım cüzi (parça) akıl:

 Ölçülere göre seçenek yaptırır, kararlar aldırır.

Bilgi birikimim yoksa veya bilgileri doğru kullanamıyorsam toplumun estirdiği hevesler peşinde giderek yaprak gibi oradan oraya savrulurum.

Toplumun olumsuz etkilerinden kurtulmak için kişi toplum ilişkilerine mesafe koyarım.
Dini ölçüleri anlamasam da uygularım, gurupların etkisine girmem.

Kalbim iletişim kurarak yararlandığı akıl, ruhun bulunduğu yerdeki akıldır.
Bu gün duygusal akıl diye tarif edilen akıl bu iletişimi yapabilecek kimseler için söyleniyor.

Ruhlar âleminde yaşarken, bu bedene ruhumuz hapsedilmeden önce kullandığımız akıl birçok bilgilerle donatılmıştı.

Duygularımızda hırs, kin, nefret, intikam, mal düşkünlüğü, cinsellik oluşmamıştı ve ruhun ölmek ve öldürmekten haberi yoktu.

Ruhlar âleminde bu dünyaya ait hiçbir his yoktu.

Bu bilgiler sırlandı ve dünyada kullanılan akla yaşamda çok ihtiyaç duyulan bilgiler verildi.

Temiz olanlara ilk akıldan bilgiler sır olmak koşuluyla verilmektedir.

İlk akıldan edilmiş bilgiler peygamberlere, evliyalara, ermişlere velilere verilmiş ve onlar bu sırların bir kısmını halka açık olarak bir kısmını sırlı olarak açıklamışlar,  bazılarına da hiç açıklamamışlardır.

Allah âleminden henüz bahsetmiyorum, sadece ruhlar âlemiyle iletişiminden bahsediyorum.

Aklın ne denli sağlıklı olursa olsun, hayata ne derecede iyi hazırlanırsan hazırlan zaman ve şartlar imkân vermeyebilir.

Hiç sinirlenme, sabırsız davranma, doğanın döngüsü böyledir.

Aptal mirasıyla yağız ata biner de âlim yaya gezerken tökezler’ sözünü unutma.

Bu ilk bakışta görünen dünya halidir, sonuçlarına göre görüşün varsa böyle olmadığını anlarsın.

Gözüm ancak görünenleri görür, aklım kabul edilebilir şeyleri anlar.  Tanrı’dan gelen olağan üstü olduğundan her akıl anlayıp kabul edemez, inkârdan başka yol bulamaz.

Şimdilik bildiğim bu.
Her şeyin doğrusunu Allah bilir.
                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar