Hintlilerin pek kalabalık
olan ordularını görünce sıkıldı, şaşırdı.
O adil padişah, adakta
bulundu;
Eğer dedi, bu askeri alt
edersem,
Elde edeceğim bütün
ganimetleri, hep birden yoksullara dağıtayım.
Nihayet galip geldi.
Sayısız ganimetler elde etti.
Elde edilen ganimetlerin bir
cüzü bile yüzlerce hâkimin kıyas edemeyeceği kadar ağır ve değerliydi!
Sayıya sığmaz ganimetler elde
ettiler, o yüzü karalar da bozulup kırıldı, tamamıyla mağlup oldular.
Padişah, derhal adamlardan
birini çağırıp dedi ki:
Bu ganimetleri yoksullara
dağıt.
Çünkü savaştan önce Tanrı’ya
adakta bulundum.
Şimdi adağımı yerine getirmem
lazım.
Herkes, “Bunca mal, bunca
altın, değer bilmez bir yoksula verilir mi?
Ya askere ver, memnun olsun,
savaşa büsbütün hazırlansın, düşmana kinlensin…
Yahut da emret, hazineye
götürsünler” dedi.
Padişah tereddüde düştü,
düşünceye daldı.
Adağımı yerine getirip
yoksullara mı dağıttırayım,
Yoksa dediklerini mi yapayım
diye bu iki fikrin arasında şaşırdı kaldı.
Ebülhuseyn derler zeki bir
meczup vardı.
O sırada ordunun içinden
geçiyordu.
Padişah uzaktan onu görünce,
Hah...
Dedi, şu meczubu yanıma
getireyim.Ona sorayım, ne derse yapayım.
Çünkü o, ne asker tanır, ne
padişah.
Söyleyeceği sözü garazsız
(tarafsız) söyler!
Padişah onu huzuruna çağırdı,
vakayı olduğu gibi anlattı.
Meczup dedi ki:
Padişahım, iki işten birini
yapmak gerek;İş böyle düşmüş!
Eğer bir daha Tanrı’ya işin
düşmeyecekse merak etme..
Bunların dediklerini yap,
adağını düşünme!Yok…
Bir vakit gelecek de yine ona işin düşecekse utan, dediklerini yapma sakın, adağını yerine getir!
Tanrı, mademki sana yardım
etti;
İşini düzdü koştu;
Demek ki kendisine düşeni
yaptı.
Sana düşen iş nerde ya?Niçin vaadini yerine getirmiyorsun?
Nihayet Sultan Mahmut, o
ganimetlerin hepsini yoksullara dağıttırdı;
Sonu da adı gibi Mahmut oldu.
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri.
M. E. B. 2172 Çeviren
Abdulbaki GÖLPINARLI ( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Mahmut: Övülmeye değer işler
yapan. Tanrıya hamd eden.
ADAK
Dinen zorunlu olmadığı halde,
kişinin farz veya vacip türünden bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz
vermesine denir.
Arzuya kavuşmak, korktuğundan
sakınmak hususunda Allah’ın yardım ve desteğini sağlamak amacıyla, kendinden
birtakım dini mükellefler altına girmesidir.
Bir adağın dinen geçerli
olması için, adakta bulunan sahsın akıllı, buluğ çağına erişmiş ve Müslüman
olması gerekir.
Ayrıca adanan şeyin, gerçekte
mümkün, dinen de makbul ve meşru olması, namaz, oruç, hac, kurban, sadaka gibi
farz veya vacip ibadetler cinsinden olması gerekir.
Türbelere mum yakma, bez
bağlama, horoz kesme, şeker ve helva dağıtma şeklinde yapılan adaklar
geçersizdir.
Şartlarına uygun olarak
yapılan adağın yerine getirmesi vaciptir (yapılması gereklidir).
Adaklarda, belli bir mekânı, malı
veya fakiri söylemek bağlayıcı değildir.
Asıl olan ibadetin yerine
getirilmesidir.
Verdiğin sözü yerine getirmen gereklidir.
***
RAVLİ