30 Mart 2013 Cumartesi

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 27

ALTINCI MAKALE
Varlıktan ibret alma:

Şu garip oyunları oynayan sanatkâr perdenin arkasındadır.
Eğer öyle değilse şu hokkabazları tertip eden kim?

Kalp gözünü bu perdeye alıştır ki, dışarıya neler sızdığını anlayabilesin.
Bu karanlık perdenin arkasında insanın aklını fikrini yağmaya veren güzeller var.

1160- Bunlar öyle yağmacılardır ki, gözlerinin cevherinde edep ışığı parlar.
Gönüllerine hizmet kemeri bağlamışlardır.

Şu pergâr noktası (Âlemin merkezi) olan yeryüzünde bir varlık yoktur ki bir iş ile ödevlendirilmiş olmasın.

Şu birkaç eğerli atın süvarileri (Seyyar yıldızlar) ancak bizim hizmetimizde bulunmak için hazırlanmışlardır.

Varlığın harekete geçmesinden daha önce yaratılanlarla sonradan varlık âlemine gelenlerin hepsi bizden daha sonradır.

Aşk mertebesine yükselten biz değil miyiz?
Aşkın ilk nimetini yiyen de biz değil miyiz?

1165- Her iki alemde ayıptan ve hünerden ne varsa hepsini senin atının terkisine bağladılar.
(Sana bunları seçmek için irada ve ihtiyar verdiler.)

Cihan dilberi için senden daha iyi bir yoldaş, yer kuşu için senden daha uygun bir dane olamaz.

Bırak şu tabiatı tırmalayan kuşu da dünya kuşunun başında Simurg,  gibi hüküm sürmeye bak.

(Simurg: Anka kuşu, ismi bilinen cismi bilinmeyen efsanevi bir kuş.
Uzun boyunlu olduğu için kendisine uzun boyunlu manasına gelen Anka denilmiştir.

Efsaneye göre, bu kuş son derece uzun boylu, renk-renk kanatlı, insan yüzlü, iri cüsseli bir yaratıkmış.

Çaylağın fareyi yutması gibi o da fil yutarmış.
Bunun üzerine halk o dönemde, peygamber olan Hanzele’ye şikâyette bulunmuşlar.

Anka dağlar büyüklüğünde yumurta yumurtlarmış.
(Demiri, Hayâtü’l-hayvan, II. s.186)

Başka bir rivayete göre ise, Anka Musa Peygamber zamanında tek ve dişi olarak dünyada türemiş.

Sonra Tanrı ona bir erkek eş yaratmış.
Zamanla bunlar çoğalmışlar.

Musa öldükten sonra Necd ve Hicaz’ı kaplamış ve yörede bulunan çocuklara musallat olmuşlar.

Bunun üzerine zamanın peygamberi Halid b. Sinan el-Absi’nin bedduası ile yok olmuşlar.
(Kamus terc. s.I. s.410)

Kuşları, kız ve erkek çocukları yuttuğu için bu kuşa yutan, yok eden anlamına gelen “ Mugrib” sıfatı verilerek “ Anka-yı Mugrib” de denilir.
(Gıyas. S. 305))

Senin ten kafesinde İsa gibi sakladığın o kuş (RUH) senin hükmünün altında görünüyorsa da mertebesi senden daha yücedir.

Ya ten kafesinden onun çengelini kopar yahut kafesini onun hükmüne bırak.

1170- O kuş (Ruh kuşu) seni velilik mertebesine yükseltir, seni kanatları altında korur.

Şu birkaç toprak dehlizinden (Aşamalardan) geçtikçe, kendi benliğinden temizlenmiş, yıkanmış olursun; gecesi gündüzü olmayan bir âleme gider, Tanrı’sal sırların hazinesi olursun.

Peygamberler yolunda yürüdükçe, Tanrı katına varabilmek değerini kazanırsın.

İki âlemin (Madde ve ruh âleminin) yolu iki menzildir.
Bu yolun yarısı kalp için bir solukluk mesafedir.

1175- Temelini şu toprak üzerine atan usta (Tanrı) can Kâbe’sini gönül evinde kurmuştur.

Ona varabilmek şerefini aydın bir gönülde ara!
Karanlık madde âleminin nakışlarına dalmaktan ne çıkar?

Nergisin gözlerine sürme çeken (Açılmasını sağlayan) sabah rüzgârı, bakıra altın rengi veren kimyadır.

Ten dediğin ne oluyor?
Bir avuç toprak döküntüsü değil mi?

İş kalptedir kalpte.
Söz, fakir bir kalp sayesinde değer kazanır.

Kalbin kölesi ol ki sultan olasın.
Akıl hocası, can hâkimi (Egemen) olasın.

 1180-Samur kürk gibi tatlı bir kalp yumuşaklığı istiyorsan misk keçilerinin göbeği gibi vücudunu sertliklere alıştır.

Bil ki senin vücuduna sıkı ve sert bir riyazetten daha uygun bir elbise yoktur.

Artık ipek şeritlerden, kaytanlardan bezenmiş kaftanların hükmü geçmiştir.
Misk geyiklerinin güzelliği derilerinin sertliğindendir.

Bu hassaları dolayısıyla geyik derilerinin içine sevgi muskası yazarlar.
Misk, sert muhafaza içinde barınır.

İpek içine sarılmış olsa darmadağın olur.
Şeker isen serin havalarla uyuş, cevahir (Değerli maya, öz) isen sert sedefle anlaş.

1185- Kâh gece bibi seherlerin ayakları altında kal, kâh seher gibi ahlara amaç ol, karanlık gecelerde zahmet yüklerini taşı.

Zahmeti çok çekenler, inayeti (Allah’a yönelen ve ibadetten meydana gelen Allah emirlerine sevgi duyulması, Allah’ın kendi güzelliğini o kişide görmek istemesi) de bol bulurlar.

Vefa ehlinden (Sevgi ve dostluğu devam ettiren) bir mertebeye ermiş olanların birçoğu meşakkatli yollardan geçmişlerdir.

 Meşakkat (Zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk) ve ıstırap gıdası peygamberler için afiyet (Sağlık, esenlik, selamet, hastalıklardan kurtulma) sermayesidir (Birikimi).

Sana sağlık ve afiyet görünen şey (Rahatlık ve şişmanlık) ise belâdır.
Belâ (Gam, keder, musibet, afet, ceza, zor işler) darbesi, hodbinlik (Kendini beğenmiş, bencil), kendini beğenme hastalığının merhemidir (İlacıdır).

Nasıl ki şarabın acılığı da neşe ve tatlılık mayasıdır.

1190. Aslan ol da zincirini kır.
Mum ol da kendini yemekten (Eriyip tükenmekten) zevk al.

Istırabı, feryatlara yetişen bir (İrade sahibi) dilemiştir.
Eğrilikten vazgeçmek doğruluktur.

Bir süvari dedi ki, bu meydanda meşakkatlerin (Zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk) ardında çok rahat gizlidir.

Çarh (Dünya dönüşü) bir düğümünü çözmedikçe (Sana çetin işlerde kolaylık göstermedikçe) başına bir düğüm vurmaz.
(Seni çetin bir işle karşılaştırmaz)

Ölüm yolculuğuna çıkarsan o yol kurtuluş yoludur.
(Ölmeden önce ölünüz hadisi)

Gam şahnesi (Polisi, zabıtası) daima sevincin önü sıra yürür.
 
                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Kendini göstermeden oyunlar oynayan Tanrı’nın ne yaptığını anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.

2.   Gördüğümüz güzelliklerden çok daha fazlasının perde arkasında saklandığını, bu güzelleri ve güzellikleri görmeye çalışmamız gerektiğini öğrendik.

3.   Bizlere hizmet etmek için gönüllü hazır olan nurlu varlıkların farkında olmamız ve bize yardım etmeleri için istememiz ve yakınlaşmamız gerektiğini öğrendik.

4.   Tanrı aşkını bilenin, âşık olanın aşk nimetlerinden faydalanabileceğini öğrendik.

5.    Sıradan biri olmaktan kurtulup maddi ve ruh âleminin yüceliklerinde yaşamak için istekli olmamız gerektiğini öğrendik.

6.   Ruha önem verenlerin çeşitli aşamalardan geçip benliğin pisliğinden temizlenip devamlı aydınlık bir görüşe sahip olup sırları görecek duruma geleceklerini, veliler seviyesine yükseleceklerini öğrendik.

7.    Kalbine önem verenlerin bu yolu çabuklaştıracağını ve kolayca ulaşabileceğini öğrendik.

8.   Aydın gönüllü bize kılavuzluk edecek kişileri aramamız gerektiğini öğrendik.

9.   Aydın gönüllünün görüşümüzü netleştirip kararsızlıklardan, bulanıklıklardan, bulaşık fikir ve düşüncelerden temizleyeceğini öğrendik.

10.                  Aydın gönüllünün bakır seviyesinde olanı altın seviyesine çıkaracağını öğrendik.

11.                  Sertliklere, zorluklara alışmamız gerektiğini yani sağlam bir yapıya kavuşmak gerektiğini, kırılgan olup ufak bir tesirle darmadağın olmamamız gerektiğini öğrendik.

12.                  Rahatlık ve şişmanlık arayanların ruh ve beden hastalıklarıyla boğuşacağını, sahlık ve esenliğe kavuşamayacaklarını öğrendik.

13.                  Bizim düşünce ve hareket alanımızı kısıtlayan bağlardan kurtulmamız gerektiğini öğrendik.

14.                  Başına bir iş gelmeden öğrenip bilenlerin sıkıntıya düşmeyeceklerini, elinde olmayan bir sebeple düşseler bile en az zararla kurtulacaklarını öğrendik.

15.                  Üzüntünün hemen sonrası sevinç geldiğini öğrendik.

                                       *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar