Ey Tanrı’nın ruhu!
Dünyada ve ahrette hangi şey daha büyük ve daha güçtür?
İsa cevap olarak:
“ Allah’ın
gazabıdır.” Dedi.
İnsanı bundan ne kurtarır
diye kendine sordular.
O dedi ki:“Senin (Kendi) gazabını (Keskinliğini-Kırıcılığını, inciticiliğini) yenmen ve hiddetini (Öfkeni-Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisini) yutman”
Yol bu olmalıdır nefis
şikâyet etmeyince insan onun aksini yapar, şükreder ve o kadar mübalağa
gösterir ki sonunda kalbinde onun sevgisini meydana getirir.
Çünkü yalandan şükretmek,
Tanrı’dan muhabbet istemektir.
Büyük Mevlana şöyle
buyuruyor:
Mahlûktan (Yaratılan)
şikâyet, Halik’ten (Yaratan) şikâyettir.
Ve buyurdu ki:
Sana yapılan düşmanlık ve
beslenen kin gizlidir.Tıpkı ateş gibi.
Mesela bir kıvılcım
sıçradığını görünce onu söndür ki geldiği yere, yokluğa dönsün.
Eğer ateş gibi, müsait bir cevap
kibritiyle onu beslersen, yol bulur, âdemden (Ölümden) çıkar gelir ve onu
yokluğa tekrar göndermek güç olur.
“Kötülüğe
en iyi tarzda def et (Kov)”
(Müminun suresi 96) ki iki
yönden düşmanı yok etmiş olasın.
Biri şudur:
O düşman onun eti ve derisi
değildir.Ondaki fena bir düşüncedir.
Senden, pek çok dua sayesinde
defedildiği gibi, muhakkak ki ondan da defolur.
Biri, tabiat en insan ihsanın
kuludur.
İkincisi fayda görmezse.
Mesela çocuklar birbirlerine
ad takarlar.
O (Ad takılan adam) bunlara
küfreder.
Onlar da bizim sözümüz
dokundu diye muzipliği artırırlar.
Eğer kızmazsa, bunda fayda
görmediklerinden alaka göstermezler.
İkincisi şudur ki den de bu
affetmek vasfı peyda olunca, onun kötülemesinin yalan olduğu ve yanlış gördüğü
malum olur.
O seni mademki olduğun gibi
görmemiştir, o halde kötülenmiş olan kendisidir, sen değilsin.
Hasmı, yalancılığının meydana
çıkmasından çok, hiçbir şey utandırmaz.
O halde sen şükürde, onu
övmekle ona zehir veriyorsun.
Çünkü o senin kusurunu
gösteriyor, sen ise kemalini (Olgunluğu) gösterdin.
Çünkü sen Tanrı’nın sevgilisisin.
“İnsanların
suçlarını bağışlar, Tanrı iyilik edenleri sever”
(Al-i İmran 134 ve 148)
buyrulduğu gibi, Tanrı tarafından sevilen eksik ve kusurlu olmaz.
Onu o kadar öv ki dostları:
“ Yoksa bizimle düşman mı oldu ki onunla bu kadar anlaşmış” diye şüpheye düşsünler.
ŞİİR:
Devlet sahibi
olsalar da onların sakalını mülâyemetle (Yumuşak
huylulukla, yavaş-yavaş) yol.Eğer âsi iseler boyunlarını hükümle vur.
Tanrı bizi buna muvaffak etsin (Başarılı etsin).
***
FİHİ MAFİH MEVLANA
HAZRETLERİ Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
ALLAH’IN GAZABI - Alçaklık yapanlara,
- Çalışacak gücü ve becerisi olmasına rağmen
miskinlik edenlere,
- Bilerek yalan yere yemin edenlere,
- Kötü zanda bulunanlara,
- Allah’a ortak koşanlara,
- Kur’an ayetlerine inanmayanlara,
- Haksız yere adam öldürenlere,
- Allah’a inanmayanları dost edinenlere,
- İftiracı olanlara,
- Askerlikten ve savaşmaktan kaçanlara,
- Allahın sevdiklerine dil uzatanlara,
- Cinsel sapmalarda bulunanlara,
- İman ettikten sonra küfre dönenlere,
- Allahın verdiğine razı olmayanlara,
- Verdiği sözü yerine getirmeyenlere,
- Helal temiz rızık yemeyenlere,
- Yapmayacağı şeyi yapacakmış gibi söyleyenlere,
- Nefsine uyanlara, Allahın gazabının geldiğini
öğrendik.
- Yanlış düşünen, yanlış yaşayan, Allah’ı yok
sayanların hem bu dünyada hem de ahrette aşağılanacaklarını ve
cezalandırılacaklarını öğrendik.
- Yanlış düşünüş, inanış ve yaşayışın farkına varıp
da Allah yoluna girenlerin, müminleri dost ve rehber edinenlerin kurtuluşa
ereceklerini öğrendik.
- Allah’ın gazabının hemen gelmemesinin sebebinin;
kuluna yanlışlıktan dönüp tövbe ederek ve pişmanlık göstererek doğru yola,
Hak yoluna girmesi için zaman tanıması
olduğunu öğrendik.
1.
Tanrı’nın bize
verdiklerini görerek ve hak etmediğimiz halde bu nimetlere kavuştuğumuzu dile
getirerek çok şükretmekle kalbimizde Tanrı sevgisi oluşacağını, bunun için
şikâyet etmekten uzaklaşmamız gerektiğini, böylece Tanrı’ya sevginin artması
sonucunda Tanrı güzelliğini gönül aynamızda görebileceğimizi öğrendik.
2.
Şikâyetçi olan
kişinin şikâyet ettiği şey ne olursa olsun aslında Tanrı’dan şikâyet etmekte
olduğunu öğrendik.
3.
Bize yapılan açık
ve gizli düşmanlığı düşmanlıkla değil, bu düşmanlığı yok edecek davranışlarda
bulunarak etkisiz hale getirmemiz gerektiğini öğrendik.
4.
Düşmanlığın fena
düşünceden kaynaklandığını ve büyüdüğünü, o kişinin kişiliğinden olmadığını
öğrendik.
5.
Kişiyi değil,
öncelikle o kişideki fena düşünceyi yok etmemiz gerektiğini öğrendik.
6.
Fena düşüncenin
pek çok dua sayesinde uzaklaştırıldığını öğrendik.
7.
Fena düşünceyi
kuvvetlendirenin fazla önemsenip tepki verilmesiyle güçlendiğini ve kalıcı
olduğunu öğrendik.
8.
Fena düşünceli
olanın yalancılığı ortaya çıkana kadar sabırlı davranmamız gerektiğini
öğrendik.
9.
Bize olan fena
düşünceli kişinin başka iyi hareketlerini övmek, ona teşekkür etmekle daha çabuk
etkisiz hale getirebileceğimizi öğrendik.
10.
Kusurları meydana
çıkarmak yerine iyi, güzel, yararlı olanların meydana çıkarılıp övülmesinin
olgun kişilerin hareketi olduğunu öğrendik.
11.
Düşmanlık yapanı
çok övmemiz gerektiğini, böylece utanma duygusunun ve aradaki söz ve
davranışların kuşku oluşturarak şüphe duyulmasının sağlanması gerektiğini
öğrendik.
Bir
yerde vaaz eden bir sakallı bir hoca ayetleri, hadisleri kendi kafasına göre
yorumlayıp anlatıyormuş.
Doğru
sözlü bir derviş bunun yüzüne yanlış yorumluyorsun deyince onu bir güzel dövüp
o yerden atıyorlar.
Derviş
bir müddet sonra o yere kılık değiştirerek geliyor.
Konu
olan sakallı hoca için:
“
O çok mübarek kişidir, onun sakalından koparıp üzerinde bulunduranlardan
hastalık uzaklaşır, uğursuzluk gider, çok kazanç elde ederler” diye etrafa
yayıyor.
Hoca
vaazını bitirince bütün cemaat hocanın sakalından almak için başına üşüşüp
sakalını yoluyorlar ve hoca o yöreden hemen kaçıyor.
*
RAVLİ
SAKAL yaz Google den oku.*
RAVLİ