95- Devran senin fermanına
boyun eğmekte, yedi felek buyruğunun dizginlerini çekmektedir.
Biz senin kapını çalanlardan,
senin yolunda dünyasından geçenlerdeniz.
Dergâhında kulağı küpeli
birer köleyiz.
Hiçbir gönül yapıcıya umut
bağlamadık, senden başka okşayanımız yok.
Bütün bu umutlar, korkular
hep senin içindir.
Yarlıgayıcı (Merhamet eden, tövbeleri kabul eden, günahları af eden)
sensin, ey kerem ıssı, bizi bağışla.
Biz zavallılara çare bul, sen
de kapından sürersen kime yüz çevirelim?
100- Senin nişanını taşıyan
tasmalı köpekler gibiyiz.
Şahlar ancak böyle köpeklerle
avlanırlar.
Mademki sen, bizim kendi
bağından olduğumuzu, mülkünde boynu halkalı kuruların, tasmalı itlerin
olduğumuzu kabul ediyorsun, o halde bu ne eksik dil, bu ne eksik dilmenliktir (Güzel dil bilmek, konuşmak)?
Söylenmiş, söylenmemiş şeyler
ancak pişmanlıktan ibarettir.
Gönül nerede, bu kol kanat
nerede?
Ben kimim, Tanrı’yı ululamak
nerede?
Senin vasfında dilimiz
dönmez.
“ Tanrı’ya
anlayan dilsiz olur” hikmetini okumaktayız.
105-Ham sözlerimden utanç
duymaktayım ki:
Yarabbi!
Sen beni nimetlerinle yarlıga,
senin karşına başsız ayaksız gelsek de yine Tanrımıza varmak ümidiyle
geliyoruz.
Göç yüklendiği halde şu geri
kalışımızı gör.
Ey bizim sahibimiz olan
Tanrı!
Şu zavallılığımıza bak.
Sığındığımız kapı senin eşsiz
kapındır.
Kaçındığımız kapıdan bize el
uzatacak da sensin.
Senin dergâhından başka bir
kıbleye yönelmeyeceğiz.
Sen de bizi okşamazsan kim
yüzümüze bakacak?
110- Ey yaslılar dostu, bize
yar ol.
Ey çaresizler çaresi, bize
çare ol.
Bizden önce senin merhametine
kim el açtı?
Bizden çok kim gözyaşı döktü?
Suçlarımızı bağışla, sana
yalvarırız.
Bize çare bul, çünkü sana
sığınmışız.
Ey nizaminin adına şeref
veren Tanrı!
Sana kul
olmak onun nazarında efendilik
mertebesidir.
Onun dilini dua ve şükür
armağanları gönder, seni tanımak bilgisini onun canına ulaştır.
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
RAVLİ