17 Mart 2013 Pazar

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 9

HAZRETİ PEYGAMBERİN BÜTÜN PEYGAMBERLERE ÜSTÜNLÜĞÜ HAKKINDA DÖRDÜNCÜ GÜZELLEME

285- Ey yalvaçlar (Peygamberler) incisi!
Ey sultanlara taç giydiren ulu peygamber!

Bu yerde, bildik yabancı herkes sana sığınmış, senin şefaatinin (Tanrı ile insan arasındaki iletişimi kuran) nimetine muhtaçtır.

Peygamberlik manzumesinin ilk beyti senin adınla bestelendi.
Fakat hükmün kafiye gibi en sonunda yer aldı.

Bu viran köye (Dünyaya) işaret gelince senin ruhundan ve Âdem’in cisminden ona bayındırlık erişti.

Onarılmış ve süslenmiş bir evde ilk sudan da bulunur, son kerpiçten de.

290- Sen hem Âdem’sin, hem Nuh’sun.
Hayır, her ikisinden de yücesin.

Yalvaçlar (Peygamberler) arasında her ikisinden de bir halkasın.
Âdem o taneden günaha girdi.

Tövbe, ona tatlı bir gül şeker oldu.
Âdem’in kalbinde can ve gönülden yükselen tövbe senin kokundur.

Onun gül şekeri (Günah hastalığının ilacı) de senin köyünün toprağıdır.

Âdem’in kalbi, senin feyzinden tövbe gül şekeri yiyince, gül şeker gül şekerliğine tövbe etti.

Ezelden hazırlanmış olan Mağfiret topu gönül meydanına atıldı.

(Günah işleyenlerde Allah korkusu kendini göstermeye başlayınca kişinin pişman olması ve cezanın kaldırılması için verilen dua imkânı)

295- O topu kendi çevkâna (Ucu eğri topa vurulan sopa) getirmek içi ilk darbeyi Âdem vurdu.

Top bir defa başağın ardından koştu, sora aşağıya düştü ve köşeye çekildi (Buğday yediği için kakası geldi, cennete de kaka yapılamayacağından dünya’ya gönderildi)

Susuzluktan dudakları kuruyan Nuh, bu nimet sofrasına yanaştı.
Fakat çeşmeyi unuttuğu (Kontrollü davranış) için tufana tutuldu.

(Tanrı yoluna çok davet etmekten söz söyleyemez duruma gelmesiyle Tanrı’dan su istemesi sonucunda Tanrı’nın hesapsız su vermesi sonucunda tufanın olduğu)

 Şüpheli iman taşıyan İbrahim’in beşiğine düştü, yarı yola kadar yuvarlandı, birkaç yeri daha dolaştı, Davud’un gönlü daralmıştı, sazının ince tellerine uygun bir ahenk tuttu.

300- Süleyman edebini takındı, bu külahı dünya tozlarına bulaştırmadı.
Yusuf, atıldığı kuyu içinden ip ve kovadan başka açık bir şey göremedi.

Hızır, o kuru âlemin yolculuğundan dizgin çevirdi (Gidiş yönünü değiştirdi), bu çeşmeden eteklerini ıslanmış buldu.

Musa, elinde bu kadehi boş gördü.
Şişeyi (Bana görün) dediği yerde dağa çarparak kırdı.

İsa’nın da gayreti bu tane için değildi.
Çünkü o bütün kalbiyle dünya evinin aleyhinde idi.

305- Sen iradeni feleklere gösterdin, bu işi de ancak sen başardın.
Bu şeref beratının sonu senin unvanınla mühürlendi.

Bu hutbe, senin devranında tamamlandı.
Kalk, bu felekten daha güzel bir daire kur, felek bir işe yaramaz, sen bize yardımcı ol.

Feleğin yazıları (Burçların insan davranışlarına etkileri), senin devranının hutbesidir.

Yer yuvarlağı, senin çevğanının ucundadır.

Yokluk gününden beri şu fena âlemin tozu kalmadı (Herkes madde peşine düştü), koş, yürü, meydan senindir.

310- Fanilik kim oluyor ki senin kadehindeki suyu döksün, yokluk denilen alçak kimdir ki, adını yeryüzünden kaldırsın, yokluğun ayağını yokluk içinde bağla, fena’nın elini fanilik ile kır.

Ey nefesi dilsizleri söyleten, ey ciğeri yaralıların sevdasına merhem olan peygamber!

Akıl senin yolunu tutmakla, can teknesini kan deryasından kurtuluş sahiline çıkarmıştır.

Dokuz feleğin kıblesi, senin yurdunun kapısıdır.
Altı günün eseri olan şu cihan, zülfünün kıvrımlarına takılmıştır.

Âlem kıl kadar senin sevginden uzak kalsa,   mübarek zülüflerin gibi darmadağın olur.

İrfanınla (Kalp ile sırrın bir olunca oluşan bilme, anlama) büyük sırları çözer, sözünle içlerdeki esrarı okursun.

Senin sözlerinin gerçek kuvveti olmasaydı, hiçbir itiraza cevap verilemezdi.
Bütün halkın sözlerinde, düşüncelerinde eksiklik var.

Senin sözün hiçbir itiraza meydan bırakmaz.
Kapının tozları çerez ve şekerdir.

Senin mayan, fıstık ve hünnaptan yoğrulmuştur.

320- Senin bir avuç kavrulmuş unun, aşk sahrasında kırk gün temaşaya yetecek kadar bereketlidir.

Benim için en yeni bir kurtuluş sabahısın.
Ben senin toprağınım, sen benim âbıhayatımsın.

Senin toprağın benim canımın bahçesidir.
Senin bahçen (Türben) benim için hayat sermayesidir.

Toprağını, Nizami’nin gözüne sürme çekeyim.
Atının dizginlerini köle gibi omuzlarda taşıyayım.

Rüzgâr gibi kalkayım, Tanrısal ruha benzeyen o kabrin başına konayım.
Orada toz parçası gibi kalayım, toprağına karışayım.

325- Din uluları o amber kokulu toprağı ıslatıp başlarına sürdükleri gibi benim toprağımı da nefis kokular gibi saçlarına sürsünler.

                                ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Tanrı’nın insanlara acıyıp peygamber vasıtasıyla doğru yolu gösterdiğini öğrendik.

2.   Ruhlar âleminde ilk peygamberin Hazreti Muhammed yaratılıp seçildiğini ve en son dünyaya gönderildiğini öğrendik.

3.   Dünyada şahit olacağımız tüm güzelliklerde Hazreti Muhammed’den bir iş, bir işaret bulunduğunu öğrendik.

4.   Tanrı’dan bir şey istenirken miktarın belli edilmesi gerektiğini öğrendik.

5.   İmana girmenin ancak Tanrı’nın izin vermesiyle olduğunu, kişilerin isteği ve zorlamasıyla olmadığını öğrendik.

6.   Burçların insanlar üzerinde zamana göre uğursuzluk etkisini kaldıranın dini inançlar, peygambere olan sevgi ve saygı ile olan bağlılıkla etkisiz hale geldiğini öğrendik.

7.   Peygamberimizin sözlerinde itiraz edilemeyecek kadar doğruluk, gerçeklik ve yaşamada uygulanabilirlik olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı emrine uymayan aşağıya itilir.
Kontrolü kaybedenin kişinin hem kendine hem de çevresini zarar verecek hale gelir.

Şüpheye düşenin arayış peşine düşerek zorluklar çeker.
Gönlü daralan kişi sıkıntıya düşüp bir şeye sığınır.

Edepli davrananın başına dünya sıkıntıları bulaşmaz.
Dar bir alana mahkûm edilenin, çaresiz olanın kurtulmak için kendisine uzatılan kurtuluş ipini görür.

Dünya yaşamının faydasız işlerinden uzaklaşanın iyi duruma geldiğini, iyileştiğini ve düzeldiği görülür.

Sevdiğinin yüzünü ille de göreceğim diye ısrar edenin büyük bedeller ödemesi gerekir.

Dünyadan bir şey elde etme peşinde olmayanın ilahi âlemle birlikte yaşar, dünya saltanatı verilir.

                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar