8 Mart 2013 Cuma

FİHİ MAFİH 66. fASIL

Siraceddin:
“ Bir mesele söyledim, içime dert oldu” dedi.

Buyurdu ki:
O, seni söylemeye bırakmayan müvekkel (Vekil edilen) olan melektir.
Her ne kadar sen onu göremiyorsan da,
Şevk (Şiddetli arzu, keyif, neşe, sevinç) ve
Nefreti (Ürküp kaçma, tiksinme, iğrenme) izhar (Meydana çıkarma) ve
Elem (Ağrı, acı, sızı, sancı, keder, dert, maddi ve manevi ıstırap) hissi duyduğun zaman bil ki o müvekkeldir (Vekil tayin edilenin meleğin etkisidir).

Mesela suda yürüdüğün zaman güllerin ve çiçeklerin yumuşaklığı sana temas eder.

Başka bir tarafa gittiğin zaman seni dikenler dalar.
İşte o zaman anlamış olursun ki orası dikenliktir, hastalık ve ıstırap, öbür taraf ise güllük ve rahatlıktır.

Her ne kadar ikisini de görmüyorsan da bu böyledir.
Buna vicdan derler ve hissi olandan daha açık olur.

Mesela açlık, susuzluk, öfke ve sevinç duymak, hepsi beş duygu ile görünmez.
Fakat görünenden daha çok bellidir.

Çünkü eğer gözünü kaparsan mahsus (Özel) olanı göremezsin.
Fakat hiçbir hile ile kendinden açlığı uzaklaştıramaz-sın.

Bunun gibi sıcak yemeklerdeki sıcaklık ve yiyeceklerdeki soğukluk, tatlılık ve acılık görünmez.

Fakat görünenden daha çok zahirdir (Açık, belli, meydanda).
Sen sanki bu vücuda niçin bakıyorsun?

Senin onunla ne işin var?
Bunsuz (Bu olmaksızın) da olursun ve her zaman bunsuzsun.

Geceleyin ise vücutla ilgin yok, gündüz de işlerle uğraşıyorsun.
Hiçbir zaman onunla meşgul değilsin.

Mademki bir saat bile onunla değilsin, o halde niçin bu kadar üzerine titriyorsun?

Sen neredesin, vücut nerede?
Sen bir vadide ben de bir vadide denildiği gibi.

Bu vücut büyük bir yanıltıcıdır.
Sen onun öldüğünü sandın, o da öldü!
(Öyle mi?)

Hey!
Senin vücutla ne ilgin var?
Bu büyük göz bağlayıcılıktır (Doğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmedir).

Firavun’un sihirbazları, birazcık (Bunu) bilip anlayınca vücutlarını feda ettiler.

Kendilerinin bu vücut olmadan da kaim (Ayakta durmak) olduklarını gördüler.
Vücudun onlarla hiçbir alakası yoktu.

Bunun gibi İbrahim, İsmail, nebiler ve veliler de vakıf olunca, vücudun varından yoğundan geçtiler.

Haccac (Emevi valisi), afyon içip başını kapıya dayamış ve:
“ Sallanmayınız başım düşmesin” diye bağırıyordu.

Başının, gövdesinden ayrı ve kapıya bitişik olduğunu sanmıştı.
Bizim ve halkın durumumuz da böyledir.

Zannederiz ki gövde ile bağlıyız ve kaimiz (Ayakta duruyoruz).

                       ***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİ                        
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA

                     ***
Neler öğrendik:

1.   Vücudumuzun geçici bir konaklama, hapis yeri olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

RAVLİ VİCDAN yaz Google den incelemelisin.
RAVLİ HİS DUYGU yaz Google den incelemelisin.

                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar