“ Bir mesele söyledim, içime dert oldu” dedi.
Buyurdu ki:
O, seni söylemeye bırakmayan
müvekkel (Vekil edilen) olan melektir.Her ne kadar sen onu göremiyorsan da,
Şevk (Şiddetli arzu, keyif, neşe, sevinç) ve
Nefreti (Ürküp kaçma, tiksinme, iğrenme) izhar (Meydana çıkarma) ve
Elem (Ağrı, acı, sızı, sancı, keder, dert, maddi ve manevi ıstırap) hissi duyduğun zaman bil ki o müvekkeldir (Vekil tayin edilenin meleğin etkisidir).
Mesela suda yürüdüğün zaman
güllerin ve çiçeklerin yumuşaklığı sana temas eder.
Başka bir tarafa gittiğin
zaman seni dikenler dalar.
İşte o zaman anlamış olursun
ki orası dikenliktir, hastalık ve ıstırap, öbür taraf ise güllük ve
rahatlıktır.Her ne kadar ikisini de görmüyorsan da bu böyledir.
Buna vicdan derler ve hissi olandan daha açık olur.
Mesela açlık, susuzluk, öfke
ve sevinç duymak, hepsi beş duygu ile görünmez.
Fakat görünenden daha çok
bellidir.
Çünkü eğer gözünü kaparsan
mahsus (Özel) olanı göremezsin.
Fakat hiçbir hile ile
kendinden açlığı uzaklaştıramaz-sın.
Bunun gibi sıcak yemeklerdeki
sıcaklık ve yiyeceklerdeki soğukluk, tatlılık ve acılık görünmez.
Fakat görünenden daha çok
zahirdir (Açık, belli, meydanda).
Sen sanki bu vücuda niçin
bakıyorsun?
Senin onunla ne işin var?
Bunsuz (Bu olmaksızın) da olursun ve her
zaman bunsuzsun.
Geceleyin ise vücutla ilgin
yok, gündüz de işlerle uğraşıyorsun.
Hiçbir zaman onunla meşgul
değilsin.
Mademki bir saat bile onunla
değilsin, o halde niçin bu kadar üzerine titriyorsun?
Sen neredesin, vücut nerede?
Sen bir vadide ben de bir
vadide denildiği gibi.
Bu vücut büyük bir
yanıltıcıdır.
Sen onun öldüğünü sandın, o
da öldü!(Öyle mi?)
Hey!
Senin vücutla ne ilgin var?Bu büyük göz bağlayıcılıktır (Doğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmedir).
Firavun’un sihirbazları,
birazcık (Bunu) bilip anlayınca vücutlarını feda ettiler.
Kendilerinin bu vücut olmadan
da kaim (Ayakta durmak) olduklarını gördüler.
Vücudun onlarla hiçbir
alakası yoktu.
Bunun gibi İbrahim, İsmail,
nebiler ve veliler de vakıf olunca, vücudun varından yoğundan geçtiler.
Haccac (Emevi valisi), afyon içip başını kapıya dayamış ve:
“ Sallanmayınız başım
düşmesin” diye bağırıyordu.
Başının, gövdesinden ayrı ve
kapıya bitişik olduğunu sanmıştı.
Bizim ve halkın durumumuz da
böyledir.
Zannederiz ki gövde ile
bağlıyız ve kaimiz (Ayakta duruyoruz).
***
FİHİ MAFİH MEVLANA
HAZRETLERİ Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
Neler öğrendik:
1.
Vücudumuzun
geçici bir konaklama, hapis yeri olduğunu öğrendik.
İşte böyle yaren,
RAVLİ VİCDAN yaz Google den
incelemelisin.
RAVLİ HİS DUYGU yaz Google
den incelemelisin.
*
RAVLİ