1 Nisan 2013 Pazartesi

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 28

AVCI İLE TİLKİ HİKÂYESİ

1195- Pek tecrübeli bir avcı vardı.
Dere tepe dolaşırdı.

Bu adamın koşarken ceylanlara aman vermeyecek kadar çevik, son derece hassas yavuz bir köpeği vardı.

Boynu gergedanı titretir, yaban eşeği dişlerinin darbesinden korkardı.
Yolculukta onun dostu ve arkadaşı idi.

Birkaç defa işine yaramıştı.
Bu gerçek yoldaş için gönlünde artan bir sevgi uyanmıştı.

Geceleri avcıya bekçilik yapar, gündüzleri geçimini sağlardı.

1200- Bu yavuz köpek bir gün kayboldu.
Adamcağız o sevgili dostun ayrılığına çok ağladı.

Kılavuzu kaza olan bu yolda bir it ayağı bir aslan başına bedeldir, dedi.
(Tesadüflere bağlı yolculukta küçük de olsa yol gösteren, koruyan büyük değerdedir)

Her ne kadar bu acı arasında hayatından bezmiş, sabrı tükenmiş bir halde idi, fakat buna katlanmak lazımdı.

Çünkü sabrın kapısını çalanlar daima kârlı çıkarlar.
Uzaktan alaylı bir tavırla bir tilki geldi.

Sabret” dedi.
Ey canı tez adam!

1205- İşittim ki o eşsiz hüner sahibi dünyadan göçmüş, köpek gitmiş, başın sağ olsun.

O köpek ki (Bir zaman) önünden ceylan geçse yakalardı, çok çevikliği yüzünden bugün ölüm onu avladı.

Şimdi onun ölümü dolayısıyla getirdiği taze avın (Kederin) bereketi sana iki ay yetişir.

Kalk, o avdan gönlüne bir kebap ziyafeti çek.
Özünü sen ye, derisini de muhtaçlara ikram et.

Bundan önce yemeklerin pek yağlıydı.
Artık daha fazla semiz tilkiler avlayacaksın.

1210- Artık bizim azamızın yağlı veya yavan olması kaygısından uzaksın.
Mizacını da (Huyunu) bizim soframızdan “ Bizi takip kuruntusundan” kurtardın.

Sevgilinden ayrı yaşıyorsun.
Bu nasıl vefakârlık? (Sözünde, dostluğunda, sevgisinde duran)

Hala gam çekiyorsun.
Bu ne biçim teessür?

Avcı cevap verdi:
Eh geceler gebedir!

Bu benim için bir günlük kederdir.
Fakat şundan memnunum ki şu ölümlü dünyada keder de sevinç de birbirini kovalamakta gecikmez.

Şu daima değişen kalıpta (Fani varlıkta) gördüğün saltanatın da, kulluğun da değeri yoktur.

1215- Yıldızlar, felekler geçip gideceklerdir.
Rahat da, minnet de (Çalışma, çabalama) sona erecektir.

Gönlümde gam duyduğum zaman sevinirim, çünkü gam sevinç müjdesi getirir.

(Kaderin kaleminden çıkan şu söz” Güçlüklerle beraber kolaylıklar vardır” Tanrı sözü olduğuna inanırım)

Köpeğin hasreti, beni Yusuf gibi belâya uğrattı.
Fakat kurt değilim ki bu teessürden dolayı elbisemi yırtayım.

Lakin ey hilekâr tilki!
Felek onu benim elimden aldıysa ne çıkar?

Senin gibi bir av bir gün yine elime düşer.
Avcı bu sözü söylemişti ki uzaktan bir toz belirdi.

Köpek bu toz perdesi arkasından çıkageldi.

1220- Tilkinin etrafında bir iki defa dolaştıktan sonra hemen yakaladı, postuna dişlerini geçirdi.

Galiba, dedi geç kaldığımdan dolayı beni ayıpladın.
Evet, geç geldim ama aslan gibi yetiştim.

(Sahibine dönerek) Boynuma yüklediğin lütfu ve insanlarının hatırası senin dinin gibi sağlam olduğu halde tilkinin saçma sözleri sana neden yakin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) göründü?

Hâlbuki ancak yakin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) inananların işi saadet yoluna girer.

Her işinde yakin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) yolunu tut, bu menzilden daha mübarek bir yol yoktur.

1225- Ayak, yakin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) yolunda yürümekle baş gibi yücelik kazanır.

Taş, yakinin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) verdiği onur ile altın olur.

Ayağını yakin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) hususunda sağlam basarsan denizden toz, ateşten su çıkartırsın.
(Yani aklın anlayıp kavrayamayacağı işler yaparsın)

Yakin’i tevekkülle karıştırıp yoğuran kimse kerem eliyle hikmetini yazar.
(Yani sağlam bilgi ile iş yapıp sonucu Allah’ın takdirine bırakırsan büyüklük elde eder kontrol etme sırlarını yazacak duruma gelirsin)

Önlerine gelen fırsatı nimet bilip geri çevirmeyen yakin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) ve tevekkül (Kaderine razı olan) erbabı, ne kimsenin sırtından geçinir, ne de sofra sineği gibi yaşarlar.

Tanrı’ya kulluk ile vakit geçir, geçim kaygısı çekme.
Sana gelecek kısmet (Ayrılmış pay) geri dönmez.

1230- Tanrı kapısında bulun ki her kapıdan yücedir.
Rızkını O’ndan iste, rızık veren odur.

Bu kapıdan hiçbirisi sebepsiz olarak eli boş dönmedi.
Yakin (Sağlam bilgi, iyi, kati olarak bilme) ehli başka bir taifedir (Topluluk).

Bizler hep ayak derecesindeyiz.
Onlar baştırlar.

Seccadeyi suya salar, şaraba bal tadı verirler.
(Yani herkesin boğulduğu yer ve konuda onlar zarar görmez, acı ve üzüntü veren her ne ise onu tatlı bir sarhoşluğa çevirirler.)

Ömür sana bir günlük bile mühlet vermezken on yıllık yiyeceği istif etmenin ne yeri var?

1235- Suretlerimizin yaratıldığı ilk günde rızıklarımız ayrılmıştır.
Sana oradan yaradılış sofrasından rızık (Yiyecek, içecek) göndermişlerdir.

Burada yediğin de sana verilen o kısmettir.
Her ne kadar bu âlemde herkes geçim için çabalar.

Fakat hiç kimse kısmetinden fazla bir şey yiyemez.
Din yolunda uğraş.

Çünkü ezelde yaptığın sözleşme din üzerinedir.
Rızık (Yiyecek, içecek)ve devlet (Saadet, mutluluk, zenginlik, refah) çalışmakla artmaz.

Bütün âlemlerde aziz olmak istiyorsan senden çalışmak gerekir, Tanrı’dan da başarmak.
(Görevini yetki ve sorumluluğuna göre kurallara uygun yapmak gerektiği, Tanrı’nın da bu çalışmanı takdir etmesi ile iyi sonuca ulaşmasına razı olmak gerektiğini anladık)

1240- Nizami’nin çabalaması soğuk bir ah!’tan ibaret kaldı.
Ona ne yaptıysa Tanrı’nın başarısının ılık nefesi yaptı.

                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Dost, arkadaş olan, iyiliğini gördüğümüz kişi kaybolunca oturup ağlamak ve yerine onu aramak, bulmaya çalışmak gerektiğini öğrendik.

2.   Üzüntüyü sevinç takip edeceğini, karanlıktan sonra aydınlık geleceğini öğrendik.

3.   Gamlanacak bir şey başımıza geldiği zaman sevinmeye başlamamız gerektiğini çünkü sevincin geleceğine müjde olduğunu öğrendik.

4.   Sağlam, kati, değişmez bilgi ile iş yapmamız gerektiğini, en iyi sonucun böyle alınabileceğini öğrendik.

5.   Yiyeceğimiz içeceğimiz için çalışmamız gerektiğini ancak aç kalırım düşüncesine asla kapılmamamız gerektiğini öğrendik.

6.   Tanrı’dan gelen, esen, görünmeyen, fakat hissedilen ılık bir rüzgâr rızkımızı bize getirdiğini öğrendik.

                                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar