735- Ömür, o ezel sabahında
duyduğu Tanrısal neşeyi bu gece yeniden yaşadı.
Göz o secdede Tahhiyat (Selam ve iyilik isteme duası) okudu.
Kulak o kutsal nağmeyi
duyunca selam ve dualar yolladı.
Güzellerin tebessümünden
sürmeyi aşırmış.
Orada benim ay gibi keten tül
örtünmüş sevgilim yüreğimi kamış gibi çatlattı.
Geceye el çırpan Ay, o gece
sabaha kadar beklemişti.
740- Gamze okları pek hafif
olsaydı, canın değeri, bir tek buse ile olurdu.
Onunu ışığından mumun
kirpikleri ıslandı, çerağın (Işık veren alet) gözüne
kıskançlığından ak düştü.
Onun cefa yoluyla yaptığı
sitemleri gönüller hoşlukla kabul etti.
O yeşillik oldu, ben, güneş
oldum.
O bir suyolu, ben su arayan
bir bağrı yanık olmuştum.
O taze meyve topladığım gece
bostanında neler gördüğümden haberim varsa cahillerden olayım.
745- O yeni doğmuş Ay (Dernekteki sevgili) nurdan bir kemer bağlamıştı (Bu haliyle) gökteki taze hilal âşıklarının gözlerinde
pek sönük kalıyordu.
O kendi kendinin divanesi
idi.
Benim ona bir ilgim varsa
onun kendisine olan rağbeti on kat fazla idi.
Gecemiz çığırından
çıkmasaydı, gönül, gündüzün nasıl geleceğini sayıklayacaktı.
Eğer bu gece selamete
erebilseydik, kıyamet sabahına kadar yaşayacaktık.
O güneşler kadar parlak
geceyi pek çok arıyorum.
750- O gece, karanlık
gecelerden değildi.
Belki parlak bir gündüzdü.
O eşsiz geceye ancak Miraç
gecesi denk olabilir.
( Yüz
yıllık ömür içinde ele geçmeyen bir saadet, bir an ve bir nefeste elde
edilmiştir.)
Artık o geceden sonradır ki,
bir gönül hoşluğu bulamadım, kıyamet gecesine kadar da belki böyle mehtaplı bir
gece göremeyeceğim.
Bütün gece ah-u-vah ettiğim
onun hasretindendir.
Umarım ki o geceyi bir daha
göreyim.
Her gece güneşin hasretinden
ıstırap duyan Ay o gecenin hasretiyle bütün gece can çekiştirir.
Mezhebi gece düşmanlığı olan
gündüz bile böyle bir geceyi özlemektedir.
755- Ben feragate (İstirahata) çekilmiştim ki, seher yolundan sabah
çerisi (Öncü asker) kılıç vurarak kapıdan girdi.
Güneşin kirpiklerime vuran
ateşi, gönlümün sarayını su baskınına uğrattı.
Bulut, oynaşarak çiselemeye
başladı.
Yeryüzü yağmur duasına
koyuldu.
Güneşi kapayan o çeşmenin
kaynağı senin ve benim gibi nice testiler kırmıştır.
Ham gümüşten dökülmüş yıldız
parçaları doğan güneşin yapraklarını yaldızladı.
760- Sabah o hafif uykusundan
uyanınca, hemen hançer elinde, kan dökmeğe başladı.
Ben onun hücum alanında
mağlup düştüm.
Canımı onun hançerine kalkan
ettim.
Seher perisi canımı kastetmek
için ırmaktan sıçradı, susuzlar düşmanı olan o afet beni suya boğmak için
köprüsünü yıktı.
Gönlümün harabesinden bir ses
geldi:
Ey seher! Dedi.Benim mükâfatım bu mu idi?
Bundan önce çok yaslar
çektim, geceleri yaldızlayan nice mehtaplar gördüm.
765- Ne çare ki o gece, o
ışık bana da kalmadı.
Öyle yok oldu ki güya hiç
olmamış sanırsın.
İğneyi ona vur ki balını
yemiştir.
Onun tüyünü yol ki, seni
pamuğa döndürmüştür.
Hamları
yetiştirmeye bak ki, doğrusu odur.
Yoksa yanmışları
yakmak kolaydır.
Sabah güneşi, benim inci gibi
gözyaşlarımı görünce şefkatinden (Acıyarak, esirgeyerek sevmek) şafaklar gibi
kan ağladı.
Gündüzün harmanı benim
gamımla yandı.
Güneşin pınarı, benim
gözyaşlarımla dondu.
770- Bütün zehirleriyle
beraber felek bana ümit verdi.
Gece yılanı bana güneş
cevherini getirdi.
Seher nurundan ışık aldım, kâinattan
yüz çevirdim.
Her kim bu yürüyen feleğe (Tanrı düzenine) ayak uydurursa seher nurundan pek çok feyz (Gittikçe artan bolluk, bereket) alır.
Ey senin gecelerinin
utancından mahcup, gündüzlerinin zevkinden yüzü kara olan ben.
Ben ki o Tanrısal geceden bir
örnek olmuştum, o gecenin ilhamlarından bir irfan elde etmiştim.
(Bunları sana anlatayım)
775- Gece yalnızlık perdesinin rengidir.
Işık o karanlık
içinde görüş aydınlığıdır.
Ondaki ödağacı ile gül suyu
birkaç gönül hastasının feryadıyla gözyaşıdır.
O karanlık perdeye aşina
olanlar, acaba bu gök kubbe altında kimlerdir?
Gönül, işte o makamda olan
bütün güzelliklerinin, kadir gecesindeki hayallerinin nurudur.
Gönüllere pervanelik törenini
öğreten sabah, bu mumdan daha hoş bir ışık parlamıştır.
780- Çalış.
O mumdan bir ışık
alasın ki, Nizami gibi bir çerağa kavuşasın.Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
1.
Tanrı düzenini
bilmemiz ve ona uygun hareket etmemiz gerektiğini öğrendik.
2.
Yalnız olan ve
kendi kafasına göre hareket edenlerin örtünün altında karanlıkta kaldığını,
kendisine güneş gibi ışık verecek kişileri aramadıklarını, kendi hayalleri ile
boşu boşuna oyalandıklarını öğrendik.
3.
Işık verecek
kişiyi aramak için çalışmamız, bulduğumuz zaman da hizmet ederek bağlanmamız ve
yararlanmamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Yalnız kalmaktan, karanlıkta
kalmaktan kaçınmamız gerekiyor.
Güven duygumuzu kaybettik ise
ne Tanrı’ya ne de onun sevgili kullarına güven duyamayız ve bu güvensizlik
içinde korkular belirleyici ve kontrol eden kuvvetler olurlar.
Korkuların baskısından
kurtulmak için hayal âlemine kaçarız ve bu âlemde kendimiz nerede olduğumuzu
bilemeyiz, nereye doğru gideceğimizi kestiremeyiz.
Bize yardım edecek iyi
niyetli dostlarımız olsa ve ısrarla bize iyilik etmek için çabalasalar bile
hayal dünyasına kaçanı bulamaz ve yardım edemezler.
Böyle bir bulunmazlık ve
bilinmezlik halinden kurtulmak isteyen yarenlerimiz için duaların kabulünün en
yoğun olduğu, peygamberimizin önerdiği gün şafak vakti uyanık olarak Tanrı’ya
yalvararak yardım istemeleri, sabah namazı kılarak akıllarının hayal âleminden
vücuduna dönmelerini istemeleri gerekir.
Tanrı’ya bu isteğin arz
edildikten ve izin verildikten sonra Tanrı seni sevdiği Tanrı dostlarından
birini sevdirir ve onun vasıtasıyla seni o karanlık, bilinmez, bilinmezlik
yurdundan alır kendine getirir.
Ey yaren,
Yüz yıl ve yüz psikolog
seninle uğraşsa Tanrı izni olmadan, Tanrı dostlarının yardımı olmadan sıhhate
kavuşamazsın.
Tanrı dostlarının nefesi
(Gittikçe artan ve çoğalan, eserleri meydana çıkan) senin inanmana ve bağlanma
kuvvetine göre hızlı ve yoğun olur.
Nizami Hazretlerinin
anlattığı, işaret ettiği yıldız, ay güneş gibi işaret ettiği şeyler; başını
yukarı kaldırman, karanlıkta olsan bile Tanrı’nın sana yol göstereceği, seni
aydınlatacağı imkânların hazır ve kullanımına verildiğini görmen için,
dikkatini çekmek için, bunların üzerinden gidilecek yolunun aydınlatıldığını
anlaman için adlarını saymaktadır.
Yaren, yıldızlara verilen güç
sana hizmet etmek içindir.
Yanlışa yönelip yıldızlara
bağlanır, onlardan yardım almak için kendini bağlarsan mahvolursun.
Diğer bir değişle; sen kendini yıldızların
kontrolüne sokma, onların üstünde onları kontrol eden âlemi gör, tanı,
yararlan.
Tanrı sanatını ve güzelliklerini
her gördüğünde daha güzeli, daha güçlüsü sonsuza kadar kendini sana göstermek
istediğini unutmamalısın.
*
RAVLİ