23 Mart 2013 Cumartesi

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 16

ÜÇÜNCÜ HALVET

735- Ömür, o ezel sabahında duyduğu Tanrısal neşeyi bu gece yeniden yaşadı.
Göz o secdede Tahhiyat (Selam ve iyilik isteme duası) okudu.

Kulak o kutsal nağmeyi duyunca selam ve dualar yolladı.
Güzellerin tebessümünden sürmeyi aşırmış.

Orada benim ay gibi keten tül örtünmüş sevgilim yüreğimi kamış gibi çatlattı.
Geceye el çırpan Ay, o gece sabaha kadar beklemişti.

740- Gamze okları pek hafif olsaydı, canın değeri, bir tek buse ile olurdu.
Onunu ışığından mumun kirpikleri ıslandı, çerağın (Işık veren alet) gözüne kıskançlığından ak düştü.

Onun cefa yoluyla yaptığı sitemleri gönüller hoşlukla kabul etti.
O yeşillik oldu, ben, güneş oldum.

O bir suyolu, ben su arayan bir bağrı yanık olmuştum.
O taze meyve topladığım gece bostanında neler gördüğümden haberim varsa cahillerden olayım.

745- O yeni doğmuş Ay (Dernekteki sevgili) nurdan bir kemer bağlamıştı (Bu haliyle) gökteki taze hilal âşıklarının gözlerinde pek sönük kalıyordu.

O kendi kendinin divanesi idi.
Benim ona bir ilgim varsa onun kendisine olan rağbeti on kat fazla idi.

Gecemiz çığırından çıkmasaydı, gönül, gündüzün nasıl geleceğini sayıklayacaktı.

Eğer bu gece selamete erebilseydik, kıyamet sabahına kadar yaşayacaktık.
O güneşler kadar parlak geceyi pek çok arıyorum.

750- O gece, karanlık gecelerden değildi.
Belki parlak bir gündüzdü.

O eşsiz geceye ancak Miraç gecesi denk olabilir.
( Yüz yıllık ömür içinde ele geçmeyen bir saadet, bir an ve bir nefeste elde edilmiştir.)

Artık o geceden sonradır ki, bir gönül hoşluğu bulamadım, kıyamet gecesine kadar da belki böyle mehtaplı bir gece göremeyeceğim.

Bütün gece ah-u-vah ettiğim onun hasretindendir.
Umarım ki o geceyi bir daha göreyim.

Her gece güneşin hasretinden ıstırap duyan Ay o gecenin hasretiyle bütün gece can çekiştirir.

Mezhebi gece düşmanlığı olan gündüz bile böyle bir geceyi özlemektedir.

755- Ben feragate (İstirahata) çekilmiştim ki, seher yolundan sabah çerisi (Öncü asker) kılıç vurarak kapıdan girdi.

Güneşin kirpiklerime vuran ateşi, gönlümün sarayını su baskınına uğrattı.

Bulut, oynaşarak çiselemeye başladı.
Yeryüzü yağmur duasına koyuldu.

Güneşi kapayan o çeşmenin kaynağı senin ve benim gibi nice testiler kırmıştır.

Ham gümüşten dökülmüş yıldız parçaları doğan güneşin yapraklarını yaldızladı.

760- Sabah o hafif uykusundan uyanınca, hemen hançer elinde, kan dökmeğe başladı.
Ben onun hücum alanında mağlup düştüm.

Canımı onun hançerine kalkan ettim.
Seher perisi canımı kastetmek için ırmaktan sıçradı, susuzlar düşmanı olan o afet beni suya boğmak için köprüsünü yıktı.

Gönlümün harabesinden bir ses geldi:
Ey seher! Dedi.
Benim mükâfatım bu mu idi?

Bundan önce çok yaslar çektim, geceleri yaldızlayan nice mehtaplar gördüm.

765- Ne çare ki o gece, o ışık bana da kalmadı.
Öyle yok oldu ki güya hiç olmamış sanırsın.

İğneyi ona vur ki balını yemiştir.
Onun tüyünü yol ki, seni pamuğa döndürmüştür.

Hamları yetiştirmeye bak ki, doğrusu odur.
Yoksa yanmışları yakmak kolaydır.

Sabah güneşi, benim inci gibi gözyaşlarımı görünce şefkatinden (Acıyarak, esirgeyerek sevmek) şafaklar gibi kan ağladı.

Gündüzün harmanı benim gamımla yandı.
Güneşin pınarı, benim gözyaşlarımla dondu.

770- Bütün zehirleriyle beraber felek bana ümit verdi.
Gece yılanı bana güneş cevherini getirdi.

Seher nurundan ışık aldım, kâinattan yüz çevirdim.

Her kim bu yürüyen feleğe (Tanrı düzenine) ayak uydurursa seher nurundan pek çok feyz (Gittikçe artan bolluk, bereket) alır.

Ey senin gecelerinin utancından mahcup, gündüzlerinin zevkinden yüzü kara olan ben.

Ben ki o Tanrısal geceden bir örnek olmuştum, o gecenin ilhamlarından bir irfan elde etmiştim.
(Bunları sana anlatayım)

775- Gece yalnızlık perdesinin rengidir.
Işık o karanlık içinde görüş aydınlığıdır.

Ondaki ödağacı ile gül suyu birkaç gönül hastasının feryadıyla gözyaşıdır.
O karanlık perdeye aşina olanlar, acaba bu gök kubbe altında kimlerdir?

Gönül, işte o makamda olan bütün güzelliklerinin, kadir gecesindeki hayallerinin nurudur.

Gönüllere pervanelik törenini öğreten sabah, bu mumdan daha hoş bir ışık parlamıştır.

780- Çalış.
O mumdan bir ışık alasın ki, Nizami gibi bir çerağa kavuşasın.

 
                                ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Tanrı düzenini bilmemiz ve ona uygun hareket etmemiz gerektiğini öğrendik.

2.   Yalnız olan ve kendi kafasına göre hareket edenlerin örtünün altında karanlıkta kaldığını, kendisine güneş gibi ışık verecek kişileri aramadıklarını, kendi hayalleri ile boşu boşuna oyalandıklarını öğrendik.

3.   Işık verecek kişiyi aramak için çalışmamız, bulduğumuz zaman da hizmet ederek bağlanmamız ve yararlanmamız gerektiğini öğrendik.

 

İşte böyle yaren,

Yalnız kalmaktan, karanlıkta kalmaktan kaçınmamız gerekiyor.

Güven duygumuzu kaybettik ise ne Tanrı’ya ne de onun sevgili kullarına güven duyamayız ve bu güvensizlik içinde korkular belirleyici ve kontrol eden kuvvetler olurlar.

Korkuların baskısından kurtulmak için hayal âlemine kaçarız ve bu âlemde kendimiz nerede olduğumuzu bilemeyiz, nereye doğru gideceğimizi kestiremeyiz.

Bize yardım edecek iyi niyetli dostlarımız olsa ve ısrarla bize iyilik etmek için çabalasalar bile hayal dünyasına kaçanı bulamaz ve yardım edemezler.

Böyle bir bulunmazlık ve bilinmezlik halinden kurtulmak isteyen yarenlerimiz için duaların kabulünün en yoğun olduğu, peygamberimizin önerdiği gün şafak vakti uyanık olarak Tanrı’ya yalvararak yardım istemeleri, sabah namazı kılarak akıllarının hayal âleminden vücuduna dönmelerini istemeleri gerekir.

Tanrı’ya bu isteğin arz edildikten ve izin verildikten sonra Tanrı seni sevdiği Tanrı dostlarından birini sevdirir ve onun vasıtasıyla seni o karanlık, bilinmez, bilinmezlik yurdundan alır kendine getirir.

Ey yaren,
Yüz yıl ve yüz psikolog seninle uğraşsa Tanrı izni olmadan, Tanrı dostlarının yardımı olmadan sıhhate kavuşamazsın.

Tanrı dostlarının nefesi (Gittikçe artan ve çoğalan, eserleri meydana çıkan) senin inanmana ve bağlanma kuvvetine göre hızlı ve yoğun olur.

Nizami Hazretlerinin anlattığı, işaret ettiği yıldız, ay güneş gibi işaret ettiği şeyler; başını yukarı kaldırman, karanlıkta olsan bile Tanrı’nın sana yol göstereceği, seni aydınlatacağı imkânların hazır ve kullanımına verildiğini görmen için, dikkatini çekmek için, bunların üzerinden gidilecek yolunun aydınlatıldığını anlaman için adlarını saymaktadır.

Yaren, yıldızlara verilen güç sana hizmet etmek içindir.
Yanlışa yönelip yıldızlara bağlanır, onlardan yardım almak için kendini bağlarsan mahvolursun.

 Diğer bir değişle; sen kendini yıldızların kontrolüne sokma, onların üstünde onları kontrol eden âlemi gör, tanı, yararlan.

Tanrı sanatını ve güzelliklerini her gördüğünde daha güzeli, daha güçlüsü sonsuza kadar kendini sana göstermek istediğini unutmamalısın.

                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar