Ey varlığı en temiz ruhlardan
daha temiz olan yüce peygamber.
Senin ruhuna canımın
beslediği (Varlığım) feda olsun.
Rahmet (Acıma, esirgeme, koruma) yurdunun nükte (Herkesin anlayamayacağı ince mana) yeri sensin.
Zahmet noktasına kalem çeken
sensin.
(Kolaylık
sağlayan)
230- Sen Arap yolcularının
Ay’ı, Acem (Arap kavminden olmayan kimse)
şahlarının şahısın.
Doğru yol senden
gider.
Sen her ne kadar yolda görünmüyorsun
ama dünyanın en büyüğü, cihanın ulusu sensin.
Turfanda hurma yediğin o
ziyafet sofrasından bizim için ne nimetler getirdin?
(Miraçtan
ne nimetler getirdin?)
Senin gibi kerem (Asalet, asillik, soyluluk, cömertlik, el açıklığı, lütuf,
bağış, bahşiş) sahibi seyirciler gizli nimetlerini yalnız yemezler.
Dudağını aç ki âlemin ağzı
şekere dönsün.
Ağzının suyundan taze bir hakikat meyvesi yesinler.
235- Ey zülfünün gecesi
kurtuluş sabahı olan peygamber.
Senin sevginin ateşi
abıhayattır (Ebedi hayat, ölümsüzlük).
Akıl, senin yüzünü görmekle
perişan oldu.
Perişanlığın zinciri senin
zülfündendir.
Çarh (Devreden düzen), senin kemerinin halkasında bir köle, sabah; senin
yanağının güneşinden bir tebessümdür.
Senin toprağın Süleyman’ın
hava üstünde gezen tahtından daha üstündür.
Ne diyorum, senin bahçen (Kabrin) cennet bağından daha güzel değil mi?
Sana ibadet seccadesi olan
Kâbe şimdi mübarek dudaklarının gül suyuna susamıştır.
Kirlenmiş âlem, temizliği
senin sayende buldu.
Kâbe, misk kokusunu senden
aldı, çevresine misk saçan o kavim (Müslümanlar) senin o misk kokulu toprağının
mayasındandır.
240- Cihan senin taç-ü
tahtını taşır, tahtın yeryüzü, tacın da gönüllerdir.
Sen bir ay ışığı olduğun için
gölgen yoktur.
Belki sen bizzat Tanrı
ışığının gölgesisin.
Dört bayrak (Dört tekbir: 1.Allahu Ekber, 2.la ilahe illallah-i vallahi 3.
Allahu Ekber 4.velillahil hamd), Müslümanlığın direği, beş dua (Beş vakit namaz) ise sultanlık nöbetidir.
Düşkünlerin toprağı, senin
feyzinle gül bahçesi oldu.
Kudret sahiplerinin gözleri
de senden aydınlandı.
Ayağın Miraç gecesinde
feleklerin başına yükseldi, âleme kıvanç verdi.
245- Senin şerefinden
semaların eteği mücevherlerle doldu.
Göklerin çevresi altın
rengine boyandı.
Sabah rüzgârı, seher vakti
vefa eliyle senin kokunu sürünür.
Saba’nın dolaşabildiği her
yere amber ordusu bayrak diker.(Her taraf amber kokularıyla dolar.)
O titrek amberden (O
kaküllerden) dağıttığın kokuları her iki aleme bol-bol saçarsın.
Sidre tahtının bezeklerinden
işlenmiş bir şerittir.
Arş, senin sarayındaki
kürsiden daha aşağıdır.
250- Senin ruhunun penceresi
aydın bir sabahtır.
O güneş içinde Arş bir zerre
gibi kalır.
Kıyamet gününün ışığı aynada
belirseydi (Kıyamet yakın olmasaydı) senin nurun, nasıl toprak altına girerdi.
Ey kutlu hazine, sen toprakta
yattıkça hazineleri toprakta saklamak gerektir,
Senin hazinene fakr’in (Allah’tan başka hiçbir şeye muhtaç olmamak) kâfi bir
viranedir.
Mumuna pervane (Işığa gelen ve kendini yok eden kelebek) olmakta da
gölgen yetişir.
Yuvarlak felek, yolunun
amacı, cihan kovasının çemberi (Çevresi) kuyunun
ipidir.
(Bunlar
senin seviyenden aşağıdadır.)
255- Bu ak kara ülkelerin
sultanları (Güneş ve ay) senin yolunda habercilik yapan birer kılavuzdur.
Akıl, şifa aramaktadır.
Onun hekimi sensin!Ay, yol hazırlığı yapmaktadır.
Aradığı sevgili sensin.
Kalk, vuslatını (Sevgili kabul edip kavuşmak isteyenleri) gözleyenlerin
gecesini gündüz et (Yolunu aydınlat), Nizami’nin
gönlünün ışığını parlat.
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
1.
Varlığımızı
temizlerden daha temiz ruh olan Peygamberimize feda etmemiz, canımızı vermemiz
gerektiğini öğrendik.
2.
Tanrı’yı arayanların,
bu yolda olanlara kolaylıklar sağladığını öğrendik.
3.
Peygamberimizin
ağzından çıkan sözlerin hakikat nimetleri olduğunu, ziyafet oluşturduğunu,
Müslümanların ağızlarını tatlılaştırdığını öğrendik.
4.
Peygamberimize
ateşli sevgisi olanların mezarın karanlığından kurtulacaklarını, ölümsüzlüğe
kavuşacaklarını, yok olmayacaklarını öğrendik.
5.
İman kokusu
alanların Peygamberimizin ölmediğini, mayasının ebedi olduğunu, kendimize de bu
mayadan katarak mayalanmamız gerektiğini öğrendik.
6.
Peygamberimize
Tanrı’nın ışığının vurduğu, karanlıkta kalanların gözünün ışığı olduğunu,
inananları kudret sahibi yaptığını öğrendik.
7.
Peygamberimizin
her sözünün aydınlık verdiğini, karanlıkta kalanları, garipleri, çaresizleri
kurtardığını öğrendik.
8.
Peygamberimizin
bir hazine olduğunu, uğraşarak, çalışarak bu hazineden yararlanmamız
gerektiğini öğrendik.
9.
Ruh sağlığına kavuşmak isteyenlerin şifasının
Peygamberimizi sevmek ve onun sözünden ve ruhundan tedavi olmakla sağlanacağını
öğrendik.
10.
Peygamberimizin
Tanrı’dan aldığı bilgiler ile hekimlik yaptığını öğrendik.
İşte böyle yaren,
Peygamberimizin sözlerinden
aklımız doğruyu görür ve kolayca kabul eder.
Ayrıca sözleri Tanrı
tarafından beğenildiği ve desteklendiği için nur yükleşmiştir ve bu bize aklın
sınırından ileri, delil şahit aranmaksızın inanmayı sağlar ve bize hızlı yol
almamıza imkân verir.
Nurlu olan bir söz kolayca
anlaşılır ve kabul edilir.
Yani karanlığı senin için
aydınlatır, sana karanlıkta, şaşkınlıkta,
kararsızlıkta, belirsizlikte doğru görüş imkânı ve doğru seçenek yapmanı
sağlar.
Nurundan yararlanmak için saygı, sevgi ve bağlılık
gerekir.
Yani bir bütün olarak görmek, kabul etmek ve yaşantına
uygulaman gerekir.
Eğer işine gelenleri kendi
düşüncene destek, yapacağın işe dayanak için kullanmaya çalışıyorsan sözünden yararlanırsın,
nurundan yararlanamazsın.
*
RAVLİ