26 Mart 2013 Salı

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 20

Nuşirevan adil ile veziri arasında geçen bir av hikâyesi.

Nuşirevan bir aralık saray ve maiyeti halkından ayrılmış, yanında yalnız veziri olduğu halde ava çıkmıştı.
Şah avlakta dolaşırken düşman kalbi gibi harap bir köy gördü.

920- Yan yana uçan bir çift baykuş hemen yakınlarına kondu.
Pek telaşlı bir şeyler cıvıldaşıyorlardı.

Nuşirevan vezire sordu:
Bunlar ne konuşuyorlar?

Vezir cevap verdi.
Ey zamanenin yüce şahı!
Öğüt dinlemek istersen sana anlatayım.

Bu sazlar, bu sözler, bir düğün işi tartışması, bir kız isteme pazarlığının başlangıcıdır.

Bu kuş ötekine kız veriyor.
Sabah-sabah ondan gelin başlığı istiyor.

925- Bu harap köy ile birlikte birkaç virane daha verirsen (iş olur biter) diyor.

Öteki de:
Bırak bu pazarlığı, diyor.

Şahın zulümlerini bir gör de bunun için gam yeme!
Şah bu şah, zamane de bu zaman olduktan sonra sana bu harap köyden yüz bin tanesini verebilirim.

Bu nükte (Herkesin anlayamayacağı ince mana) şaha öyle bir tesir yaptı ki hemen bir AH! Çekti ve feryada başladı.

Vezirin bu ihtarından hayretle parmaklarını ısırdı.
“Zulmüm derecesine bak ki” dedi, “kuşların kulağına kadar ulaşmış”

930- Bir zaman elini başına vurarak ağladı.
Zaten zulmün mahsulü ağlamaktan başka ne olabilir?

Zulme bak ki, insanoğlunun siteminden yeryüzünde tavukların yerini baykuşlar almış.

Ey dünyaya tapmış olan gafil ben bu ıstıraba bir son vermeliyim, daha ne zamana kadar halkın malını zorla zapt edeceğim?

Ölümden, hesap gününden gafil (Dikkatsiz) yaşayacağım?
Daha ne kadar el uzunlukları (Hırsızlık) yapacak, daha ne kadar kendi başımla oynayacağım?

935- Tanrı bu mülkü yaramaz işlerden, kötülüklerden korumak için bana verdi.
Ben altın yaldızına bastırılmış bir bakır parçasıyım.

Tanrı’nın yasak ettiği işleri yapıyorum.
Adımı zulüm ile niye kirleteyim?

Eyvah ki yaptığım kötülükleri kendime yapıyorum.
Bundan sonra en iyisi adalete gönül bağlamak, ya Tanrı’dan yahut kendimden utanmaktır.

Bugün benim zevk ve eğlencem zulüm oldu.
Yarın kıyamet günündeki maskaralığıma eyvahlar olsın!

940- Şu meyvesiz ve çorak hayatımın son mükafatı cehennem ateşi oldu.
Bu ıstıraptan yanıp tutuşacağım.

Artık daha ne kadar sitem tozları koparacak, yüzümün suyunu, halkın kanını dökeceğim?
Bu çapulculuklara kıyamet gününde benden tekrar soracaklardır.

Artık (Bundan böyle) pişmanlığımın utancı ile yaşayayım.
Istırap duymazsam taş yürekli olayım.

Ne kadar utanç ve pişmanlık çekeceğimi, bu nedametin (Pişmanlık) bana kıyamete kadar yoldaşlık edeceğini göreceğim.

945- Bana hoş gelen bu debdebeler sırtımda birer yüktür.
Başımın çaresi ancak zavallılık kapısına başvurmaktır.

Bu sayısız mücevherlerden, hazinelerden (SÂM) ne kaldırdı?
Süleyman ne götürdü?

Şah, bu olaydan o kadar içlendi ki, teessüründen atının nalları bile yumuşadı.
(Bu olaydan sonra tabiatındaki zulüm ve sertlik tamamıyla değişti.)

Saltanat bayrağıyla ordugâha varınca halkı okşamaya karar verdi.
Derhal o bölgeden vergi ve salmaları kaldırdı.

Artık yürüdüğü zulüm yolundan yüz çevirdi.

950- Bundan sonra adaleti yaydı.
Zulmü toparladı.

Son nefesine kadar o türeden ayrılmadı.
Zamanede nice devrimler oldu, Nuşirevan öldü, fakat adaletinin sesi ebedi kaldı.

Bir gönül sahibi onun ülkesinde adına basılan sikke üzerinde adil damgası buldu.

Nihayet iyi bir hatıra bıraktı.
Adalet kapısını çalanlar daima muratlarına ererler.

Ömrünü, gönülleri hoş etmekle geçir ki, Tanrı’da senden hoşnut olsun.

955- Tanrı ulularının sayesini (Korumasını, yardımını, himaye etmesini) ara!
Dostlarının rahatı için kendini sıkıntıya at!

Dert al, derman ver ki sana ferman vermek kudreti erişebilsin!
Sevgide sıcak, kinde soğuk ol!

Ay gibi, güneş gibi mert huylu (Faydalı) ol.
İyilik yapmaya alışanların iyilikleri bir gün kendilerine döner.

Çarhın dönüşüne kıyas yeliyle bakarsan iyilikte de, kötülükte de haktan ayrılmadığını görürsün.

960- Dünya nimetlerinin süresi bir saat kadar azdır.
İyilik yap ki, her şey iyilik üzerine kurulmuştur.

İyilik yap.
Tanrı’ya yönel.

Yüzünü günahlardan çevir ki sonunda pişmanlar gibi özür dilemek zorunda kalmayasın!

Özür dilemeye hilelere sapma ki, senden bunu istemiyorlar.
Sözün kısası, senden iyi işler bekliyorlar.

Yalnız sözle iş kolaylaşmış olsaydı Nizaminin mertebesi feleklerden (Yıldızlardan) daha yüce olurdu.

                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
RAVLİ

Popüler Yayınlar