Tanrı; hikaye edenlere göre, âlemleri
yaratmadan önce, bir levh ve bir de kalem yaratmış ve o kalemle bu levha
üzerine yazmıştır.
Korunmuş levha demektir ve
alın yazısının dolaylı bir yoldan, üstü örtülü, kapalı anlatımıdır.
Levh: Tasavvuf teriminde,
kitabı mübin (İyiliği-kötülüğü, faydalıyı-zararlıyı
açıkça belli ederek bildiren kitap),
Kitabı mübin (Kur’ân) ve nefsi külli ( Hayatla
birleşen isteklerin tümü) demektir.
Dört kısma ayrılır:
1.
Levhi kaza:
Yok ve var etmek fiillerinden
önce mevcut olan levhadır ki buna (Aklı evvel)
Levhi de denilir.
(Aklı evvel: Yaratılıştan olan akıl, Allah)
2.
Levhi kader yahut
Levhi nefsi natıkai (İnsan ruhu) külliye (Bütün):
Birinci levhayı teşkil eden
Levhi kazanın tamamını etraflı olarak bildirme, uzun uzadıya anlatmalar,
açıklamalar ve ahlak sahibi olmayı, huy edinmeyi icap ettiren sebepleri
aksettirir.
Bu
levhaya Levhi Mahfuz da denir.
3.
Levhi nefsi
cüz’iyyei semaviye:
Cüz’i olan göksel ruhların
levhasıdır ki, kâinatta mevcut her şey şekli, heyeti ve sayısı ile bu levha
üzerine nakşedilmiştir.
Bu levhaya semai dünya- dünya
göğü de derler, âlemin hayali gibidir.
İlk levha kâinatın ruhu, ikinci levha kalbi mesafesinde olduğu gibi bu üçüncü levha da âlemin hayalini aksettiren bir ayna hükmündedir.
4.
Levhi heyula:
Gördüğümüz şu âlemdeki şekil ve suretlere bürünmüş olan levhadır.
Yani madde âlemidir.
*
RAVLİ