10 Mart 2013 Pazar

FİHİ MAFİH 69. fASIL

Tanrı ile kul arasındaki perde sadece bu ikiden ibarettir.
Geri kalan perdeler ondan, (O perdeden) meydana gelirler.
Bunlar sağlık ve maldır.

Sıhhatli olan insan:
“ Hani Tanrı?
Ben bilmiyorum ve görmüyorum!” der.

Hâlbuki bir yeri ağrır, ağrımaz (Hemen):
“ Ya Allah!
Demeğe başlar ve Tanrı ile sırrı, sözü bir olur.

İşte bunun için sağlığın onun perdesi ve Tanrı’nın o ağrının altında gizli olduğunu görüyorsun.

İnsan malı ve nasibi olduğu müddetçe arzularının sebeplerini hazırlar.
Gece gündüz onlarla uğraşır.

Fakirlik yüz gösterir göstermez, iradesi zayıflar ve Tanrı’nın etrafında dolaşır.

Şiir:
Bana seni mestlik (Sarhoşluk) ve fakirlik getirdi.
Ben senin mestliğinin ve fakirliğinin kuluyum.

Ulu Tanrı, Fravun’a dört yüz yıl ömür, mal, mülk, padişahlık ve her türlü arzusunu yerine getirmeyi nasip etti.

Bunların hepsi onu Tanrı’nın huzurundan uzak bırakan perdelerdi.
Sakın Hakk’ı anmasın!

Diye, bir gün onun arzusunu yerine getirmezlik etmedi ve ona bir baş ağrısı vermedi.

(Nihayet) bir gün sen kendi muradınla (Dileğinle, amaçınla) meşgul ol ve bizi hatırlama, gecen hayırlı olsun! Dedi.

Süleyman senin mülkünden doydu, Eyüb beladan kanmadı.

                       ***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİ                        
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA

                     ***    
Neler öğrendik:

1.   Tanrı’nın varlığını görmezlikten gelmemize iki engel olduğunu, bunların sağlık ve mal olduğunu öğrendik.

2.   Sağlığı ve malı olanın istekleri peşinde koşup yaşadığını, Tanrı’yı aramadığını, anmadığını öğrendik.

3.   Tanrı’nın sevmediği kuluna sağlık ve mal verdiğini, o kulun mallarının bekçisi ve hizmetçisi olarak isteklerinin peşinde koşup kıymetli ömrü harcadıklarını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Allah yolunda olan her an fakirliğin verdiği ihtiyaç uyarısıyla yeniden Tanrı’yı arar, yalvarır, yakarır, aradaki perdeyi bu yalvarışla kaldırarak bir olur, birlikte olur.

Sağlığını kaybedenin de tekrar kendisine sağlık verme gücünde olan Tanrı’yı hatırlar ve yalvararak istek yoluyla saygısını sunar, gücünü kabul eder.

Yaren, bu durumda dervişlerin neden fakirlik istediklerini ve fakirliği tercih ettiğini öğrenmiş ve anlamış olduk

Çünkü fakirlik yoluyla yalvarış ahlakını kazanıyor ve Tanrı ile bir olmanın hazzını, mutluluğunu yaşıyorlar.

Dikkatli bir bakarsan fakirlerin daha mutlu ve güler yüzlü olduklarını görürsün.

Zenginleşmiş insanlara da bakarsan yüzleri gülmez, bahanelerle fakir kardeşlerinden uzaklaşır, mutsuz ve yalnız bir hayatı seçerler.

İşte böyle insanlar Tanrı’nın sevmediği kullardır.

Mal para vermiş yani çocuğa oynasın diye oyuncak verme hükmünde kıymetli ömürlerini boşa harcayarak tüketirler.

Babası ona ruhu parlak, aydınlık, süslü, kuvvetli olsun ister ama ne çare ki fakirlikte büyümesine rağmen fakirliğinin insana verdiği mutluluğu anlamamış; 

Ben çalıştım, ben kazandım diyerek kendi aklınca iyi yaptım sanarak Tanrı’nın tayin ettiği az bir zamanı yaşar.

Elbette hepimizi ahret hayatı bekliyor ve bu dünya hayatı kadar kısa da değil.

Allah bizi sevgisiyle, aşkıyla meşgul olan kullardan eylesin.
Âmin.

                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar