O sade çölde bir çiftçiye rastlayınca
gönlünde bir nevi tazelik duydu, çiftçi kulübesinden getirdiği ekinlerden bir
kısmını tarlasına saçıyor, her köşeye
tohum atıyordu.
Ektiği tohumların her
danesinden bir başak filizlenmişti.
1015- Köylünün ekmeği ile
yeşillenmiş tohumların manzarası Süleyman’a konuşmak fırsatı verdi.
Ey eşsiz ihtiyar! Dedi.
Biraz cömert davran.
Mademki bu kadar ekinin var,
bunları yemeye bak.
Tuzağın yoksa boşuna tane
saçma.
Benim gibi kuşların dilinden de
anlamıyorsun, bari bu zahmetten vazgeç.
Elinde belin (Küreğe benzeyen
ucu sivri) yok ki ovanın toprağını kazanasın, suyun yok ki ektiğin yeşersin.
Bırak bu boş savaşı!
Biz en sulak yerlere tohum
ektiğimiz halde ektiğimiz şeylerden ne biçebildik?
1020- Sen bu çorak çöllerden
bu kurak topraklardan ne kazanabilirsin?
İhtiyar cevap verdi:
Sözlerimden incinme!
Ben bu toprağın feyzinden
(Bolluk ve bereket) bir şey beklemem, benim kuru ile yaş ile işim yok.
Emek benden,
yetiştirmek Allah’tandır.
Benim suyum işte şu alnımdan
çıkan ter, belim, sapanım da tırnaklarımın ucudur.
Başımda (Senin gibi) memleket
ve saltanat kaygısı yok.
Ömrüm oldukça bu ekin bana
bol-bol yetişir.
1025- Bana tek bir tanenin
yedi yüz misli artacağı müjdesi verilmiştir.
Danede şeytanın ortaklığı
yoktur, bire yedi yüz verir.
Her şeyden önce sağlam tohum gerektir ki başağın düğümü iyi
çözülebilsin.
Tanrı nurundan ışık
alan gözler, elbiseyi vücuda göre
dikmesini bilirler.
Her eşek, İsa’nın yükünü çekemez, her baş
devlet işlerini kavrayamaz.
1030- Bir gergedan filin
boynunu koparır, fakat karınca bir çekirgenin ayağından çekemez.
Deniz, içine boşalan yüzlerce
ırmaktan ses çıkarmaz, fakat ırmak bir sel suyu ile gürültü koparır.
Bu gök kubbe altında herkesin
mertebesi kendi kudretine göredir.
Her nefes saz ahengi olmadığı
gibi her kadın de Tanrı sırlarına gebe değildir.
Bu gerçeği
tekrar etmeyeceğim, çünkü çiğlik olur.
Zaten naz çekmek Nizami’nin
işidir.Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
RAVLİ