Bilgi ve hikmet (Kontrol)
kaynağı ulu yaratıcının hazinesinin anahtarı besmeledir.
Düşüncenin başı, sözün sonu
Tanrı adıdır.Söze Tanrı adıyla başla ve aynı ad ile bitir.
Ulu Tanrı ki, varlığı bütün
varlıklardan öncedir.
Yerlerin, göklerin yüce
yaratıcıdır.
Kıdem (Varlığının başlangıcı bulunmayan) cihanının
başbuğudur.
Kalemin boynuna muska bağlayandır.
(Kaderi değiştirip hastalıktan ve tehlikeden koruyan)
5- Kapalı göklerin (Arş’ın) perdesini açan odur; sırlara ermişlerin
sevgilisi odur.
Cömertliği olan her pınarı
akıtan, varlığı olan her şeyi meydana getiren, güneşin kemerine mercan dizen,
toprağa süslü kaftan (Elbise) giydiren, suyu
cevahirle (Kıymetli taşlarla) bezeyen, gönül sahibi erenlere ahlak ve hikmet öğreten, rızık
yiyenlere azık yetiştiren, aklın biricik dizginini elinde tutan, aklın gören
gözlerine ışık veren olur.
10- Meleklerin alnında secde
nişanı parlatır.
Yeryüzü padişahlarına taç giydirir, tedbirlerin pişirdiği şeyleri çiğleştirir (Geçersiz kılar), suçluların özürlerini kabul eder, mahşer gönünde korkakların koruyucusudur.
Bilginlerin tedbir
kaynağıdır.
Kâinatı önünde ve sonunda
vücut ve hayat ile var ve yok eden odur, o kudret sahibinin, ululuğu önünde iki
cihan hiç kalır, bizim önümüz ve sonumuz bir soluktan,
bir andan ibarettir.
15- Bu uçsuz bucaksız daire
içinde ona karşı mülk davası güden kim oluyor?
Onun katında varlık, yokluk,
alçaklık, yükseklik birdir.
Olmuş, olmamış hep aynı
şeydir.
Bu bilmecenin düğümünü
yalvaçlar (Kendisine kitap gönderilmiş peygamber, elçi,
resul ) da çözemediler.
Onun varlığının iptidası (Başlangıcı) hakkındaki bilgi sanki şu deniz, onun
sonsuzluğuna göre varlık sanki şu çöldür.
O âlemde (Mülk âlemi) her didişme, hayatın bir neticesi, Tanrı’nın yüceliği
önünde bir kulluk borcudur.
20- Senin vücudunun
bahçesindeki huri (Ruh) ondan, bakan
gözlerindeki nur, ondandır.
Engin denizlerin,
yıldızların, göklerin minneti (İyiliğe karşı teşekkür
etmek) onadır.
Onun cömertliği henüz nur
perdesi arkasında gizli iken gül dikenden, şeker kamıştan ayrı idi.
Lütfundan her tarafı bir
kerem (Olgunluk) ülkesi yapınca, varlık âleminin
ipi yokluk diyarından çözüldü; fakat şu birkaç viran köyün (Göksel yaratıkların) hevesiyle feleğin işi de kördüğüm
oldu.
25- Vehimlerin, hayalleri
yakan o kördüğüm çözülmeden gecenin zülfü gündüzün elinden güven bulmadı.
O yaratıcı, feleğin mücevher
gerdanlığını taneleyerek boşluğa saçtı, gecenin kıvırcık saçlarını tarayıp
yokluk tozundan arıttı.
Göklerin boşluğuna fırlattığı
şu birkaç yuvarlak ile yerin ayağına yedi düğüm (Yedi
gezegen) vurdu.
Güneşle Ay’ın cübbesinden (Pardösü) geceye, gündüze kaftanlar (Elbise) giydirdi.
Denizin bağrından yağmur
damlaları, ufuklardan abıhayat pınarları fışkırttı.
30- Güneşin kadehini kara
toprağa boşalttı.
O kadehten bir yudum da taşın
ağzına döktü; su ile ateşi birbiriyle kaynaştırarak onlardan pamuk yaptı, yakut
yarattı, toprağın rüzgârsızlıktan çektiği ıstırap, mercanın ciğerini kızıl
renge boyadı.
Cömertlik bahçesini felek
gibi yeşillendirdi.
Melek, söz kuşuna seslendi,
dil fidanına tatlı meyve, söz incisine kulak sedefi verdi.
35- Uykunun başını örttü.
Suyun bedenine can elbisesi
giydirdi.
Yerin siyah saçlarını cihanın
göğsüne düşürdü; isyan damgasını Âdem’in yanağına vurdu, güneşin yüzündeki pası
temizledi, gülün aybaşı kanını, bahar bulutlarıyla yıkadı.
Havanın karanlıklarını
yıldızlarla aydınlattı.
Sabânın canını reyhanlara
teslim etti, kızıl şafakların rengini, toprağın bağrında yankılattı, aklın nabzını
gönül evinde artırdı.(Aklı gönüle yerleştirdi)
40- Yaslı dudaklarda
tebessümler belirtti, Zühre (Venüs, Çobanyıldızı)yıldızını gecenin şarkıcısı yaptı.
Gece yarısı, onun misk
satıcılarındandır.
Yeni hilal, onun kulağı
küpeli kölelerdendir.
Sözün eli ayağından daha
uzundur.
Söz sultanının otağından
atılan taşlar baş yarar.
Yalın ayak koşan hayaller,
çok mesafeler aştı.
Fakat onun kapısından eli boş
döndü.
Çok yolculuklar yaptı, lakin
onun sırlarını anlayamadı.
Göz, çok aradı fakat bir
benzerini bulamadı.
45- Akıl, kendine gelerek
dedi ki:
Onu çok aradım, lakin bu
arama, edepten dışarı çıkmaktı, nihayet onu edep bilerek yine ona döndüm.
Ona yakın bulunan melekler
onun tarafına uçarlar.
Arşta dolaşanlar da onun
kapısını çalarlar.
Eğer dönen kâinatın başı
tutkunsa bu, yine onun zevkindendir.
Gönül, cana nispetle yücelik,
arılık iddiasında olduğu halde onun kapısında bir tohum tanesidir.
İrem bağı (İnsan eliyle yapılan bağ), onun bağında açan güllerin
yanında boş bir masaldır.
50- Nizami’nin toprağı ki
ondan kuvvet almıştır, Onun Tevhit (Bir Allah inancını) tohumunu yetiştiren bir tarladır.
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
RAVLİ