11 Mart 2013 Pazartesi

MAHZENİ ESRAR (SIRLAR HAZİNESİ) 1

Rahman ve rahim olan Tanrı adıyla.

Bilgi ve hikmet (Kontrol) kaynağı ulu yaratıcının hazinesinin anahtarı besmeledir.
Düşüncenin başı, sözün sonu Tanrı adıdır.
Söze Tanrı adıyla başla ve aynı ad ile bitir.

Ulu Tanrı ki, varlığı bütün varlıklardan öncedir.
Yerlerin, göklerin yüce yaratıcıdır.

Kıdem (Varlığının başlangıcı bulunmayan) cihanının başbuğudur.
Kalemin boynuna muska bağlayandır.
(Kaderi değiştirip hastalıktan ve tehlikeden koruyan)

5- Kapalı göklerin (Arş’ın) perdesini açan odur; sırlara ermişlerin sevgilisi odur.

Cömertliği olan her pınarı akıtan, varlığı olan her şeyi meydana getiren, güneşin kemerine mercan dizen, toprağa süslü kaftan (Elbise) giydiren, suyu cevahirle (Kıymetli taşlarla) bezeyen, gönül sahibi erenlere ahlak ve hikmet öğreten, rızık yiyenlere azık yetiştiren, aklın biricik dizginini elinde tutan, aklın gören gözlerine ışık veren olur.

10- Meleklerin alnında secde nişanı parlatır.

Yeryüzü padişahlarına taç giydirir, tedbirlerin pişirdiği şeyleri çiğleştirir (Geçersiz kılar), suçluların özürlerini kabul eder, mahşer gönünde korkakların koruyucusudur.

Bilginlerin tedbir kaynağıdır.
Kâinatı önünde ve sonunda vücut ve hayat ile var ve yok eden odur, o kudret sahibinin, ululuğu önünde iki cihan hiç kalır, bizim önümüz ve sonumuz bir soluktan, bir andan ibarettir.

15- Bu uçsuz bucaksız daire içinde ona karşı mülk davası güden kim oluyor?
Onun katında varlık, yokluk, alçaklık, yükseklik birdir.

Olmuş, olmamış hep aynı şeydir.
Bu bilmecenin düğümünü yalvaçlar (Kendisine kitap gönderilmiş peygamber, elçi, resul ) da çözemediler.

Onun varlığının iptidası (Başlangıcı) hakkındaki bilgi sanki şu deniz, onun sonsuzluğuna göre varlık sanki şu çöldür.

O âlemde (Mülk âlemi) her didişme, hayatın bir neticesi, Tanrı’nın yüceliği önünde bir kulluk borcudur.

20- Senin vücudunun bahçesindeki huri (Ruh) ondan, bakan gözlerindeki nur, ondandır.

Engin denizlerin, yıldızların, göklerin minneti (İyiliğe karşı teşekkür etmek) onadır.

Onun cömertliği henüz nur perdesi arkasında gizli iken gül dikenden, şeker kamıştan ayrı idi.

Lütfundan her tarafı bir kerem (Olgunluk) ülkesi yapınca, varlık âleminin ipi yokluk diyarından çözüldü; fakat şu birkaç viran köyün (Göksel yaratıkların) hevesiyle feleğin işi de kördüğüm oldu.

25- Vehimlerin, hayalleri yakan o kördüğüm çözülmeden gecenin zülfü gündüzün elinden güven bulmadı.

O yaratıcı, feleğin mücevher gerdanlığını taneleyerek boşluğa saçtı, gecenin kıvırcık saçlarını tarayıp yokluk tozundan arıttı.

Göklerin boşluğuna fırlattığı şu birkaç yuvarlak ile yerin ayağına yedi düğüm (Yedi gezegen) vurdu.

Güneşle Ay’ın cübbesinden (Pardösü) geceye, gündüze kaftanlar (Elbise) giydirdi.
Denizin bağrından yağmur damlaları, ufuklardan abıhayat pınarları fışkırttı.

30- Güneşin kadehini kara toprağa boşalttı.

O kadehten bir yudum da taşın ağzına döktü; su ile ateşi birbiriyle kaynaştırarak onlardan pamuk yaptı, yakut yarattı, toprağın rüzgârsızlıktan çektiği ıstırap, mercanın ciğerini kızıl renge boyadı.

Cömertlik bahçesini felek gibi yeşillendirdi.
Melek, söz kuşuna seslendi, dil fidanına tatlı meyve, söz incisine kulak sedefi verdi.

35- Uykunun başını örttü.
Suyun bedenine can elbisesi giydirdi.

Yerin siyah saçlarını cihanın göğsüne düşürdü; isyan damgasını Âdem’in yanağına vurdu, güneşin yüzündeki pası temizledi, gülün aybaşı kanını, bahar bulutlarıyla yıkadı.

Havanın karanlıklarını yıldızlarla aydınlattı.
Sabânın canını reyhanlara teslim etti, kızıl şafakların rengini, toprağın bağrında yankılattı, aklın nabzını gönül evinde artırdı.
(Aklı gönüle yerleştirdi)

40- Yaslı dudaklarda tebessümler belirtti, Zühre (Venüs, Çobanyıldızı)yıldızını gecenin şarkıcısı yaptı.

Gece yarısı, onun misk satıcılarındandır.
Yeni hilal, onun kulağı küpeli kölelerdendir.

Sözün eli ayağından daha uzundur.
Söz sultanının otağından atılan taşlar baş yarar.

Yalın ayak koşan hayaller, çok mesafeler aştı.
Fakat onun kapısından eli boş döndü.

Çok yolculuklar yaptı, lakin onun sırlarını anlayamadı.
Göz, çok aradı fakat bir benzerini bulamadı.

45- Akıl, kendine gelerek dedi ki:
Onu çok aradım, lakin bu arama, edepten dışarı çıkmaktı, nihayet onu edep bilerek yine ona döndüm.

Ona yakın bulunan melekler onun tarafına uçarlar.
Arşta dolaşanlar da onun kapısını çalarlar.

Eğer dönen kâinatın başı tutkunsa bu, yine onun zevkindendir.
Gönül, cana nispetle yücelik, arılık iddiasında olduğu halde onun kapısında bir tohum tanesidir.

İrem bağı (İnsan eliyle yapılan bağ), onun bağında açan güllerin yanında boş bir masaldır.

50- Nizami’nin toprağı ki ondan kuvvet almıştır, Onun Tevhit (Bir Allah inancını) tohumunu yetiştiren bir tarladır.

                                ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
RAVLİ

Popüler Yayınlar