Bir defa Sultan Rükneddin (Tanrı onu mağfirete ulaştırsın) kendi sarayında büyük bir toplantı tertip etmişti.
Bütün şeyhler, büyükler orada
hazır idiler.
Şöyle ki: Kadı Sıraceddin üst
başta, Şeyh Sadreddin başka bir üst köşede idi.
Seyyid Şerefeddin sultanın
tahtı yanında oturmuştu ve bütün büyükler de aşağı ve üst köşelerin hepsini
işgal edip oturmuşlardı.
Birdenbire Mevlana Hazretleri
arkadaşlarla birlikte içeri girip sarayın ortasındaki havuzun etrafına çekildi.
Sultan ve Pervane ne kadar
ısrar ettilerse de yukarı çıkmadı.
Şeyh Sadreddin (Ve her canlı şeyi
sudan yaratığımızı görüp düşünmediler mi? ) (Enbiya suresi 30) dedi.Mevlana Hazretleri “ Belki her şey Tanrı’dan yaratılmıştır. “ buyurdu.
Nihayet bütün büyükler aşağıya geldiler ve hemen orada sema oldu.
*
Yine bir gün Pervanenin
evinde büyük bir sema vardı.Mevlana Hazretleri çok büyük ve sonsuz heyecanlar gösterdi.
Seyyid Şerefeddin Pervane ile
bir köşeye giderek Mevlana’nın aleyhinde bulundu.
Pervane zaruri olarak onu
dinliyordu.
Mevlana Hazretleri derhal bir
gazele başladı:
“ Düşmanın söylediği
hezeyanları (saçma sapan sözleri) kalbimle işittim.
Benim arkamda düşündüklerini
de gördüm”
“Ayağımı onun köpeği ısırıp
bana hayli cefalar etti.
Ben köpek gibi onu
ısıracağıma kendi dudağımı ısırdım.”
Mademki ben, erler gibi
erlerin sırrına ulaşmışım (o halde) onun sırrına ulaştım diye niçin dövüneyim?”
Pervane baş koyup istiğfar
etti ve artık Seyyid Şerefeddin’e yüz vermedi.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Herkes yerin almış olursa,
herkesin yeri değişip rahatın bozulmaması için daha sakin bir yere oturmanın
doğru olacağını öğrendik.
Her şeyin sudan yaratıldığını
öğrendik.
Her şeyi Tanrı’nın özünden
yarattığını öğrendik.
Kalbimizce düşmanca saçma
sapan sözleri duyarsak, arkamızdan ne düşüncelere sahip olduğunu bilirsek bunu
bir köpek ısırığı gibi kabul etmemizi öğrendik.
Köpek bizi ısırdığında biz de
köpeği ısırmayacağımız için de dudağımızı ısırmamız gerektiğini öğrendik.
Er gibi nasıl davranılacağını
biliyorsak, böyle yüzümüze söyleyemeyen, er olmayanların sözlerine üzülmememiz
gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Biz sözleri duyacak kadar
yakın olmasak bile dostlukla veya düşmanlıkla konuşulanları hissederiz.
Buna his yoluyla veya pozitif
veya negatif enerjiyi algılama diyoruz.
Tanrı erleri bu konuşmaları
kişi nerde olursa olsun, ölü veya diri olunursa olunsun kelimesi kelimesine
kalp bölgesinde duyar.
Buna kalple duymak diyoruz.
Ağzımızdan çıkan hiçbir
kelime kaybolmaz vücut bulur ve muhatabı kim ise bir şekilde ona ulaşır.
Kalp aynası temiz ve parlak
olanlar bunu net anlar.
Kalp aynası biraz kararmış
ise his yoluyla anlar.
Kalp aynası kararmış olanlar
anlam veremedikleri sıkıntı veya ferahlık duyarlar fakat ne olduğunu
anlamazlar.
Mesela; sizden iyiliğinden
biri söz etse sağ kulağın çınlar, kötülüğünüzü anlatsa sol kulağınız çınlar,
her iki kulakta sıralı çınlıyorsa sizin hakkınızda münakaşa yapılıyor demektir.
İşte böyle yaren duygular ve
hisleri anlamamız için kalp aynamız temiz ve ön yargıdan arınmış olmalıdır.
*
RAVLİ