“ Eskiden beri ölenlerin
cenazesi önünde okuyucular ve müezzinler bulunur.
Sizin zamanınızda bu şarkı
söyleyip def çalanların bulunmasında ne mana vardır?” diye sorup
“Ümmetin bilginleri ve şeriat
fakihleri (din bilgini) bunu kötülüyor ve buna bid’at (Peygamber zamanından
sonra dinde meydana çıkan şey) diyorlar” dediler.
Bunun üzerine Mevlana:
“ Cenazenin önünde bulunan
müezzinler, okuyucular ve hafızlar bu ölünün:
Mümin olduğuna ve
İslam şeriatında öldüğüne,
Bizim şarkıcılarımız ise, bu
ölünün,
Hem Mümin,
Hem Müslüman,
Hem de Âşık olduğuna şahadet
ediyorlar.
Bundan başka dünya zindanında
ve tabiatın kuyusunda hapis kalıp beden sandığının esiri olan insan ruhu
birdenbire Tanrı’nın fazileti ile kurtulup kendi aslına ulaşıyor.
Bunun için:
Şenlik,
Sema,
Şükürler etmek icap etmez mi?
O öylece kanat vurarak şenlik
yaparak, o aziz olan Tanrı Hazretlerini arzu edip ona dönüyor ki, başkaların da
fedakârlığa ve yiğitliğe teşvik etsin.
Çünkü normal zamanda bile
birini zindandan serbest bırakıp gönlünü hoş etseler hiç şüphesiz bu olay bin
hamd etmeye ve sevince sebep olur.
Gerçekte bizim müritlerin
ölüsü de bunun gibidir.
Nitekim buyurmuştur:
Şiir:
“ O sultanların her biri,
Bir din sultanı olduğu için
onlar beden bağını kopardıkları vakit sevinirler.
Onlar devlet şadırvanı
( Ululuk, büyüklük, iyi
talihin, mutluluğun toplu olduğu ve kişilere dağıtıldığı yer) tarafına
koştular,
Ayak bağını ve zincirleri
attılar.
Sultana ait olan ruh bir
zindandan çıktı.
Biz bunun için niçin elbiseyi
yırtalım ve kızalım.”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Mevleviler, mümkün olduğu
kadar ölümün korkunçluğunu gidermişlerdir.
Ölüm dostun dosta kavuşması,
buluşmaya engel olan beden gömleğinin çıkartılması olarak kabul edilmiştir.
Bir ülkeden diğer bir ülkeye
gidiş olarak kabul edilmiştir.
Ağırlaşan hastanın başında
ismi celal okunur.
Müslüman olana yapılan
yıkama, kefenleme, namaz kılındıktan sonra kabre konur.
Definden (kabre konup üstü
örtüldükten sonra) sonra kabir başında Salihler halka olur, el bağlar sayısız
tahminen 5 dakika kadar ismi Celal okurlar, içlerinden tarikatta ileri birisi,
şu gülbangi çeker:
“Vakti şerif hayrola.
Hayırlar fethola.
Şerler def ola.
Derviş………merhum garka-i
garıyk-ı rahmeti Yezdan.
(Ölen Allah’ın ilahi
rahmetinde kavuşsun)
Hacesi (evi) hoşnut ola.
Dem-i Hazreti Mevlana.
Sırrı Şems-i Tebrizi.
Kerem-i İmam-ı Ali.
Hu diyelim Hu”
Hep birden “Hu” denip baş
kesilir ve kabirden dönülür.
Mevlevilerde telkin yoktur.
O gece, ölünün hatırası için bir
Ayn-i Cem yapılarak şereflendir.
İşte böyle yaren,
Ölümün dünya ülkesinden ahret
ülkesine göç olduğunu, hazırlık yaptığımız için sevinçle gideceğimizi öğrendik.
*
RAVLİ