“Ben daha yedi yaşında iken
sabah namazında daima Kevser ayetini okuyup ağlardım.
Birdenbire Tanrı hazretleri
esirgemediği rahmeti sayesinde bana gözüktü, kendimi kaybettim.
Aklım başına geldiği zaman
hatiften (Allah’tan söz getiren melek),
“ Ey Celaleddin! Celil olan
Tanrı’ya andolsun, artık bundan sonra uğraşma.
Biz seni müşahede makamına
(Allah âlemini görme makamı) eriştirdik” diye bir ses işittim.
O inayetin (İyilikler,
bağışlar) şükranesi olarak son derece ibadetlerde bulunuyor ve
(Ben şükreder
bir kul olmayacak mıyım?)
Sözüne icabet edip çalışıyor
ve didiniyorum ki, mensuplarımı da Cemal, Kemal ve hal derecesine eriştireyim”
derdi.
Nitekim bunu şu beyitlerde
anlatmıştır:
“ Benim yüreğim ve canım Tanrı’yı görmek uğrunda ipliğe döndü.
Bundan sonra bana bir ipucu
göründü.
Güç yolları aştık, sonuna
ulaştık.
Kendi halkımıza da yolları
kolaylaştırdık.”
(Mesnevi şerhi cilt VII,
176-III, 489)
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
KEVSER SURESİ
(Kevser, çok nimet demektir.
Ayrıca cennette bir havuzun adıdır.)
Bismillahirrahmanirrahim
1, 2, 3 (Resulüm!) Kuşkusuz
biz sana Kevser’i verdik.
Şimdi sen Rabbine kulluk et
ve kurban kes.
Asıl sonu kesik olan,
şüphesiz sana hınç besleyendir.
(Peygamberin erkek çocukları
yaşamadığı için müşrikler, nesli kesik manasına gelen ”Ebter” dediler.
Surede buna cevap veriliyor)
(Bu surede kurban kesmek
emredilmiştir.
Kurban yakınlık demektir.
Kurban kesmekten asıl maksat,
bu ibadetle Allah’a yakınlık kazanmaktır)
*
CEMAL DERECESİ:
Cenab-ı Hakk’ın güzellik,
lütuf, ihsan ve merhamet sıfatınıdır.
Allah’ın bu sıfatlarla kendini göstermesi,
rızaya, ihsana, kereme, berekete sebep olan ilahi gücünü göstermesidir.
Hak Te’ ala’nın her şeyi
kollaması, koruması ve kayırmasıdır.
Bu makamdaki kul Allah’ın bu
sıfatlarını görür, yaşar, anlar, yararlanır.
*
KEMAL DERECESİ:
Kusursuzluk, olgunluk, nefsin
getirdiği isteklerden kurtulmuş olmak.
İnsan İlahi kemalden
aldıkları pay oranında kâmil olurlar.
İnsanı kâmil en çok pay alana
denir.
Kamiller velilerin en üst
tabakası olup, şeriat, tarikat ve hakikati kendilerinde toplamışlardır.
*
HAL DERECESİ:
Özü sözü bir olarak kalbe
dolan mana, cezbe (kendinden geçiş), baygınlık, coşkunluk gibi manevi geçişe
denir.
Kulun kastı olmadan meydana
gelir.
Allah vergisidir.
Hal sahibinin halinde
değişiklik yapar ve onu renkten renge sokar.
İçinde bulunduğun zamanda
irade ve çabalama olmaksızın sırf Allah’ın bir lütfü olmak üzere kalbe gelen
manalarla, feyzlerle, bereketlerle, marifetlerle, hislerle, heyecanlarla, neşelerle,
zevklerle, kederlerle, gönül zenginliğiyle, ruh temizliğiyle, ahlak düzgünlüğü
ile manevi yaşayışı güzel kişilere ve Hakkın rızasını ve sevgisini kazanan iyi
kulları Hak, hal sahibi eder.
Hal sahibi olan kişi gönlünden
geçirdiklerini kalbinden söyler, bu dili bilen bu sözü kalbinden duyar, anlar
ve yine gönlünden geçirerek kalbinden cevaplar.
(kalp gözü, kalp kulağı,
gönül gözü, gönül kulağı, can gözü, can kulağı) arasındaki işletişimdir.
Mesafenin önemi yoktur.
Söz yoktur, vücut dili
yoktur.
Ağız oynamaz, kulak duymaz.
Gönülden gönüle konuşmadır.
Rüyalar görür, meleklerin,
Peygamberlerin, velilerin seslerini duyar, onlardan ders alır.
Bunlar bir zevk ve kendinden
geçiş halidir.
*
Yaren, Peygamberimiz Allah’a
giden yolu bir güzel tarif etti.
Sonradan bu yolu izleyenler
yolu iyice tarif ettiler.
Mevlana hazretleri bizler
için iyice kolay gidilir hale getirdi.
Kendisini kurtarmasına rağmen
bizleri düşünerek daha da açılım yaparak anlamamızı, sevmemizi ve istememizi
murat etti.
Pak soyu, kendisi, yol
arkadaşları nur içinde yatsınlar inşallah.
Bizler teşekkür etmekten
başka bir şey yapamıyoruz.
Onlara muhtaçlığımız halen
devam ediyor.
*
RAVLİ.