11 Kasım 2012 Pazar

HİÇ

Köyümüzde ay gibi güzel bir delikanlı vardı.
Yusuf gibi kuyuya düştü.

Üstüne bir hayli taş, toprak dökülmüştü.
Nihayet birisi onu kuyudan çıkardı.

Pek kötü bir hale düşmüş, iki solukluk ömrü kalmıştı.

O güzel huylunun adı Muhammed’di.
Ahrete bir adımlık yolu kalmıştı adeta.

Babası görünce dedi ki:
“Oğul, ey babasının gözünün ışığı, ey babasının canı,
Ey Muhammed, lütfet de babana bir söz söyle”

Delikanlı dedi ki:
“Artık nerde söz?

Nerde Muhammed, nerde babası, nerde kimse?”
Ancak bu sözleri söyledi ve hemen can verdi.

                      *
Ey gönül gözü açık yol eri, sen de bir bak, bir gör.
Muhammed nerde, Âdem nerde?

Âdem nerde kaldı;
Soyu sopu nereye gitti?

Parçaların adı nerde,
Bütünün adı nerde?

Nerde yeryüzü, nerde dağ, nerde deniz, nerde gök?
Nerde peri, nerde şeytan, nerde melek?

Nerde şimdi o topraktan yaratılan yüz binlerce ten?
Nerde şimdi o yüz binlerce tertemiz can?

Nerde can verme çağındaki deprenmeler, kıvranmalar?
Nerde birisi nerde can, nerde ten?

Hepsi hiç mi hiç!

İki cihanı da, daha yüz binlerce âlemi de araya toplasan,  her ne varsa hepsini karsan, karıştırsan

Sana ancak bir serap görünür;
Kalburun üstünde kalan, bir hiçten ibarettir.

                       ***

Mantık al-Tayr 2. Feridüddin-i Attar

                          ***

Yaren,

Bu dünyada yaşadığımız bir hayalden, bir görüntüden ibaret olduğunu, gerçek yaşamın öldükten sonra yaşam olduğunu öğrendik.

                            *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar