10 Kasım 2012 Cumartesi

BİLEMEMEZLİK

Bir ana, kızının kabri üstüne çökmüş, ağlayıp duruyordu.
Bir yol eri, o kadına bakıp dedi ki:

Bu kadın, erkeklerden ödülünü aldı.
Çünkü o, bizim gibi değil.

Elinden kim gitti, kimden ayrıldı, uzak düştü, kimin yüzünden böyle sabırsız, kararsız bir hale uğradı, biliyor.                            

Ne mutlu bu kadına ki hali biliyor.
Kime ağlanacak haberi var!

Asıl bu dertli kişinin işi müşkül.
Gece gündüz yaslı bir halde oturup duruyorum da.

Bu âlemde yine de yağmurlar gibi zarı-zarı kimin için ağlayayım?
Bilemiyorum.

Aynı zamanda ağladığım halde haberim bile yok, şaşırmış kalmışım;
Bilmiyorum, kimden ayrıldım, kimden uzak düştüm?

Bu kadın benim gibi binlerce kişiden ileri, çünkü kaybettiğini biliyor.
Bense bilmiyorum.

Bu şaşkınlık, yüreğimi kan etti, kanımı döktü, beni hasretle öldürdü gitti.
Böyle bir konakta gönül bile yok olur;

Hatta konak bile ortadan kalkar, görünmez.
Akıl ipinin ucu kaybolur;

Zan evinin kapısı kaybolur.
Kim buraya varırsa başını da kaybeder, ayağını da.

Kolundan da haberi olmaz, gövdesinden de!
Bu dört uzvunu da kaybeder gider.

Birisi, buraya yol bulsa her şeyin sırrını bir solukta bilir, anlar! 

                                   ***

MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri.
M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                      *****

YAREN,

Anlamsız bakış nedir bilir misin?
Kişi dış âlemden iç âleme girmiştir.

Dış âleme tepki vermez.
Sırları bilir ama akıl yolundan sözle anlatamaz.

Anlam verilemeyen bir bakış sahibi olmuştur.   
Kişilerin değişik olduğunu ve kişilerin devamlı değiştiğini bilmelisin.

Tanrı eri olanlar hariç.

                                            *

Bilgisizlikten bilgiye, eksik ve yetersiz bilgiden daha tam ve yeterli bilgiye doğru sonsuzca ilerleyen bir SÜRECİ yaşarız.

Bilgilenme süreci daima, nesnel gerçekliğin duyu örgenleri aracılığıyla algılanmasıyla başlar.

Bu birinci basamaktır.
Duyumlar olmaksızın nesnel gerçeklik üstüne hiçbir şey öğrenilemez.

Duyu organları, insanın dış dünyaya açılan kapılarıdır;
Bilgi bu kapıdan içeri girer.

Ne var ki bu yetersiz bir bilgidir.
Duyumsal bilgi, nesnel gerçekliğin içyapısını ve evrim yasalarını bildirmez.

Ama duyumsal bilgi olmadan da nesnel gerçekliğin içyapısının ve evrim yasalarının bilgisine ulaşamaz.

Bunun dolayıdır ki duyumsal bilginin tamamlanabilmesi için, duyumlarımızla algıladığımız gereçlerin algılama ve düşünme bölümünde DEĞİŞİME uğratılmaları gerekir.
Bu ikinci basamaktır.

Duyumlarımızla algıladığımız gereçler, insanın mantıklı olarak düşünmesini sağlayan süreç ve eylemlerin bütünü olarak kavramlaşır.
Kavramlar bilgilenmenin temel biçimidir.

Algılama ve düşünme ile gelen gereçler ayıklama (soyutlar), çözümleme (analiz) ve birleştirme (sentez) işlemlerinden geçirerek kavramlar kurar.

Belirlenmiş kavramlar yargıları oluşturur.

Yargılarda varılan yargının doğruluk ya da yanlışlığına bakmadan yargılamalarda mantık biçimleri ve ilişkilerine öncelik vererek DÜŞÜNME oluşturulur.

Kavramların, yargıların, mantıklı olarak düşünmenin birliğinden bilginin en yüksek biçimleri olan VARSAYIMLAR ve KURAMLAR meydana gelir.

Varsayımlar ve kuramların doğru olup olmadıkları deneylerle toplumsal pratikte denetlenir.

Somuttan soyuta yükselen bilgi, hakikatten uzaklaşmaz, tersine hakikate daha da yaklaşır.

Düşüncenin gücü, duyumsal algıların sınırlarını aşabilmesindendir.
Ne var ki bu güç, duyumsal algılar olmadan asla gerçekleşemez.

Bilgi toplumsal bir olgudur.
Her yeni bilgi, eski bilgileri tamamlar ve geliştirir.

Bilgi sonraki çalışmalarla maddeleşir.
Doğada bilgi hazır değildir, insan çalışması ve düşünmesiyle elde eder.

                                            *
Elde bulunan tutamaklar arasından en iyilerini seçerek güvenilir yargılarla sağlam bir yoldan sorunları çözerek yol almaya çalışılır.

Mantıklı olarak düşünmeni sağlayarak doğruya en yakın kavramlar oluşturarak yüksek bilgiye ulaşmanı sağlamaya çalışılır.

Sezgiye dayanan coşkusal tip olunması istenmez.
Aklın bütününe ulaşıp yararlanmak gerekir.

Tanrı’yı aramakla elde edebileceğin bir yoldur.
Yüksek bilgiye, yüksek seviyede aklı kullandığın zaman tabii ki ulaşmak istediğine ulaşabilirsin.

Hatta içinde kendi isteğinle ve iradenle kaynağını bulunca orada kalacaksın.

                                          *

Yaren işte böyle,

Yüceliklere çıkan insanların nasıl zorlukları aştığını anlamalısın ve saygı duymalısın.

Beyin kimyan sayısız değişecek ki her değiştiğinden farklı bir alanı doğru olarak göreceksin.

Kişiliğin değişecek, sözlerin değişecek, davranışların değişecek.
Sende değişme yoksa bizi bırak kendi sanılarınla yaşamak zorunda kalırsın.

                                              *
YÜKSEK BİLGİYE ULAŞINCA HAYRETLER İÇİNDE KALACAKSIN VE HAYRET EDECEKSİN.

Halka anlatamayacağın çok şeyler yaşayacaksın ve Tanrı’nın yeryüzünde kendine halife yarattığını göreceksin ve yaşayacaksın ve de Kur’anı kerimin gerçekten Tanrı bilgisi olduğuna şüphelerden arınmış ve önemini kavramış biri olacaksın.

                                            *

İşte böyle yaren yolu sana gösteriyoruz.
Gidecek olan sensin.

Ne denli önemsersen ve doğru kabul edersen faydası sana.
Bu yoldan zarar görürsen de hesap vermek bize.

Sana yol göstermek için çırpınışımızı anlayabiliyor musun?
Seni de er yapıp erenlerin içinde görmek istiyoruz.

Ha gayret, çok uzun mesafeler aldık.
Elde edişin tatmin etmiyorsa bir şeyin önemini yeteri kadar vermediğindendir.

O zaman başa dönerek yeniden aynı yere gel.
Hemen de birden olgunlaşmayı beklememelisin.

Kimi büyüklerimiz 30 yıl bu makamda kalarak sonra ilerleyebilmişlerdir.

                               *

Aynı şeye bakıp başka bir şeyler görmek bu yoldan olur.

                                *

RAVLİ

 

Popüler Yayınlar