10 Kasım 2012 Cumartesi

BAHA VELED VE İÇKİ SEYYİD BURHANEDDİN’İN HAYATI

Manaların sırlarını bilen Tanrısal arif Haceği-i Kehvare-ger (beşikçi hoca) Baha Veled Mevlana’nın eren müritlerindendi.

(Bağlılığıyla olgunluğa ulaşmış)

 

Bir gün Şeyh Baha Veled’den:

“Bir kimse şarap içerse ne olur” diye sordu.

 

O da” Köpek olur, domuz olur,  maymun olur” dedi.

 

Bu hikâyeyi Seyyid Burhanettin’in önünde anlattı.

O da:

 “ Şeyhim her kim şarap içtiği vakit böyle olursa ona şarap haramdır” diye fetva verip “ Eğer böyle oluyorsan içme, eğer olmuyorsan sen onun dediği gibi olmazsın” buyurdu.

 

Şiir:

Olgun bir insana lokma ve nükte helaldir.

Sen olgun değilsen yeme, dilini kes

 

(Mesnevi şerhi I, 337)

(Nükte: Herkesin anlayamadığı ince manaya denir.)

 

                                        ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,

Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

Yaren,

İçkiyi Tanrı yasaklanmıştır, bunda tartışma olamaz.

İçki içersen bu yasağa uymadığın için bedelini sevaplarından ödersin.

İmanı kaybetmez, dinden çıkmazsın.

 

Dikkatini şu çekmeli:

İçki içmekten oluşan sarhoşlukla haksızlıklar, yanlışlıklar, hatalar, başka günahlar işlersin ki bunların bedelini ayrıca ödersin.

 

Suç işlemek için içki içmek sığınılacak bir bahane olamaz.

İçkinin aklı etkisizleştirerek nefsin azgın bir şekilde yanlışlıklar yapacak duruma gelmesinden dolayı yasaklamıştır.

 

Mevlana hazretleri ve diğer aynı yolda olanlar sarhoşluğu önermişlerdir.

Bu önerilen sarhoşluk alkolle olan sarhoşluk değildir.

Tanrı sanatını görmeye, anlamaya başladıkça zaten sarhoş olursun.

Buna aşk sarhoşluğu denir.

 

Ey yaren sarhoşluğu içki kadehlerinde arama kalbinden, gönlünden, canından gelen bir istekle Tanrı’dan iste.

Tanrı’nın verdiği sarhoşluk yanlış yaptırmayacağı gibi başını ağrıtacak hatalar da yaptırmaz. 

                               *

RAVLİ

 

Seyyid Burhanettin’in hayatı:

Babasını kaybeden Mevlana, içinde büyük boşluk duyuyordu.

Çünkü o, yalnız bir baba kaybetmemişti.

 

 Bir şeyh, bir mürşit, bir gönül dostu, ilim ve fazilet timsali, bir insan-ı kâmil kaybetmişti.

Her ne kadar Sultanü'l-Ulema'nın ebedi âleme göç etmesinden sonra, onun müritleri tarafından bir şeyh, bir pir olarak tanınıyor, genç yaşında zamanın büyük âlimi sayılıyor, etrafında hayli ilim ve irfan meraklısı toplanıyorsa da, o, kendini babasının yerine koyamıyor, manevi yalnızlığını hissediyordu.

Bir sene böyle geldi, geçti.

 

Sultanü'l-Ulema'nın vefatından, bir yıl sonra, halifelerinden Tirmizli Seyyid Burhaneddin Muhakkık, şeyhinin Konya'ya yerleştiğini duymuş ve onu görmek için Konya'ya gelmişti.

 

Çok sevdiği şeyhinin bir sene evvel vefat etmiş olduğunu ve yerine oğlu Celaleddin'in geçtiğini görmüştü.

Konya'ya gelen bu Seyyid Burhaneddin kimdi?

 

Bilginlerin sultanı Bahaüddin Veled, Belh şehrinde iken Seyyid Burhaneddin hazretleri de orada idi.

Ve Sultanü'l-Ulema'nın müritleri arasına girmişti.

 

Daha Celaleddin Muhammed bir çocuk yaşında iken, onun terbiyesini üzerine almıştı.

Seyyid Burhaneddin'in Konya'ya gelişine, Hazreti Mevlana çok sevindi.

 

Baba dostu, eski hocasının elini öptü.

Belh'de geçen mutlu günleri hatırladılar.

 

Büyük manevi zevk duydular.

Seyyid Konya'ya niçin geldiğinin manasını anladı.

 

O, aziz şeyhinin oğlunun eskiden beri mürebbisi iken, şimdi mürşidi olacaktı.
O günden sonra Mevlana, Seyyid Burhaneddin'e mürit oldu ve şeyhinin ona talim ettiği Kübreviyye tarikatının evrat ve tespihine devam etmeğe başladı.

 

Seyyid, önce onu, kırk gün bir odaya kilitlemiş, Mevlana’ya halvet yaptırmıştı.

Baba dostu, Seyyid Burhaneddin'i bulunca Mevlana, manevi yalnızlıktan kurtulmuş, şeyhinin verdiği virtleri aşkla, şevkle okumakta ve tespihleri çekmekte idi.

 

Mevlana her ne kadar, babası ve aynı zamanda hocası olan Sultanü'l-ulema'dan çok şeyler öğrenmişse de Seyyid Burhaneddin Hazretleri, din ve şeriat bilgisini de kuvvetlendirmesi için onun Halep ve Şam'a gitmesini tavsiye etmiş, Mevlana da şeyhinin emrine uyarak birkaç derviş arkadaşı ile beraber Halep'e gitmişti.

 

Talebesini ve müridini tahsilini derinleştirmesi için Halep'e gönderince Seyyid Burhaneddin hazretleri Konya'da kalmadı.

 

Kayseri'ye gitti.

Bu gidişi geçiciydi.

Sevgili müridi Konya'ya dönünce o da Konya'ya gelecekti.

 

Mevlana Halep'te iki sene kadar o devrin en meşhur medresesi olan Halaviyye medresesinde kaldı.

Ve oranın en tanınmış âlimi Kemaleddin İbnü'I-Adim (ölümü 660/1262)'den fıkıh tahsil etti.

 

Hazreti Mevlana, Şam 'da bulunduğu sıralarda tahsilini daha çok derinleştirmişti.

Artık Konya'ya dönmesi gerekiyordu.

 

Hazreti Mevlana Anadolu'ya dönünce, önce Kayseri'ye uğrayarak, şeyhi Seyyid Burhaneddin'i ziyaret etti.

Sonra onunla birlikte Konya'ya geldiler.


Şeyh, durumdan memnundu.

Mevlana’yı çok değişmiş buldu.

 

Bilgisi, olgunluğu, şeriata bağlılığı bariz bir şekilde dikkati çekiyordu.

O gerçekten mürşitlik, babalık vazifesini yapmış, şeyhinin oğlunu, ilmin, imanın yolunda kemale sevk etmişti.

 

Şimdi artık onunla şahsen meşgul oluyor, onu telkinleri ile görüşleri ile daha mükemmel bir hale getirmeğe gayret sarf ediyordu.

 

Seyyid hazretleri Mevlana’yı yetiştirmek için çok uğraştı.

Ona babası Sultanü'l-ulema'nın Maarif adlı eserini tekrar-tekrar okuttu.

 Böylece aylar, yıllar geçti.

 

Her geçen yıl Mevlana’yı bir kat daha olgunlaştırdı.

Oruç ve çile günleri, geçti.

Mevlana’yı istediği gibi yetiştirmişti.

İçinde vazifesini tamamlayan bir mürşidin iç rahatlığı vardı.


Şam dönüşünde Hazreti Mevlana, Kayseri'ye uğrayıp şeyhini Konya'ya getirdiğini biliyoruz.

Sipehsalar'a göre Seyyid, Mevlana’dan Kayseri'ye gitmek üzere müsaade istediği halde Mevlana şeyhinden ayrılmak istememiştir.

 

Burhaneddin Hazreti Mevlana’nın isteğine uymayarak Kayseri'ye gitmek istedi ise de, yolda atının ayağı kaydı.

Seyyid attan düştü, ayağı incindi.

 

Dönüp Konya'ya gelerek, Mevlana’ya neden yolunu bağladığını, gitmesine müsaade etmediğini sordu.

Bu soruya karşılık Mevlana, "Şeyhim, neden bizi bırakıp gitmek istiyorsun?" sorusunu sordu.

 

Bu soruya karşılık Seyyid, şu cevabı verdi: "Konya'da güçlü bir aslan peyda oldu.

Ben de bir aslanım.

Aynı şehirde iki aslan bir arada olamaz.

Biz artık birbirimizle geçinemeyiz.

 

Ben bu yüzden gitmek istiyorum." Bunun üzerine Mevlana, Seyyid Burhaneddin Tirmizi hazretlerinin ellerini öptükten sonra onu, bir kaç müridi ile birlikte Kayseri'ye uğurlamıştı.


Seyyid Burhaneddin Tirmizi Kayseri'ye geleli daha bir yıl tamamlanmamıştı.

 O mübarek, ömrünün son günlerini yaşadığını hissediyordu.

 

Bir gün hizmetçisine, sıcak su hazırlamasını söyledi.

İstediği su hazırlanınca, kalkıp boy abdesti aldı.

 

Sonra, hizmetçisine: "Git, kapıyı sıkıca kapa ve dışarıda gördüklerine

 'Garip Seyyid dünyadan göçtü' diye sala ver!" dedi.

Ve odasının bir köşesine çekilerek şu son duasını yaptı:

 

"Ey büyük Allah’ım, ey dost, beni kabul et ve canımı al.

Beni, benden al.

Beni her iki dünyadan da al, götür.

Ben seni istiyorum.

Sensiz olan her şeyi benden al."


Hizmetçi koşarak Sahip Şemseddin'e haber verdi.

Seyyid'in ölüm haberi Kayseri'de kısa zamanda duyulmuş, büyük bir kalabalık hücresinin önünde toplanmıştı.

 

Sahip Şemseddin, cenazeyi hazırlatırken Mevlana’ya da haber ulaştırdı.

Cenaze dua ve tekbirlerle kaldırıldı.

 

Mevlana şeyhinin ölüm haberini alınca, büyük bir kedere kapılmış, hemen Kayseri'ye hareket etmişti.

Kayseri'ye gelince doğru, Seyyid'in mezarı başına gitmiş, orada saatlerce niyazda bulunmuştu.

 

Sahip Şemseddin, Mevlana’ya, şeyhinin kitaplarını teslim etti.

Mevlana hocasının kitapları ile birlikte üzgün, içi yaralı olarak Konya'ya döndü.

Bu kitaplar arasında Seyyid'in Makalat adlı meşhur eseri de vardı.

Seyyid Burhaneddin Tirmizi Hazretleri 1241 senesinde vefat etmişti.
ALINTI

                       ***


 

Popüler Yayınlar