(Mevlana
Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
2990.
Her yanda çınar gibi el çırpan, seher yeli gibi oynayıp duran Maruf (Herkesçe bilinen, tanınan, belli biri) var, her yanda
bir sufi (Kendini tanrıya adamış kimse)
belirmiş.
Konca
kapanıp gizlenen kadınlar gibi yüzünü gizlemiş;
Fakat
yel, hadi be güzelim, aç yüzünü diye çarşafını çekiyor.
Sevgili
şu mahallemizde, şu arkımızda, şu deremizde;
Nilüfer
gibi bezenmişsin, fakat neden sarısın böyle?
Ekşi
suratlı kış geçti-gitti, o zevki-neşeyi kesen kesildi, öldürüldü;
A
çevik ayaklı yasemin, senin ömrün uzun olsun.
Nergis
maceralara daldı da yeşilliğe gözceğizini kırptı;
Yeşillik,
meramımı (İsteğini, amacını) anladı, buyruk
senin dedi.
Karanfil
söğüt ağacına, ümidim sende dedi;
Söğüt
de zaten dedi, bekâr eviyim ben, halvet (Issız bir
yerde buluşma) çağıdır sana, buyur.
Elma,
a turunç dedi, neden sıkıldın?
Turunç,
kem gözden korkuyorum da dedi, gösteremiyorum kendimi.
Üveyik-kuşu
kû-kû (Diye öterek), nerde, o sevgili nerde diye
geldi;
Tatlı
dili, güzel nağmeli bülbül, onu güle gösterdi.
Dünyadaki
bahardan başka bir gizli bahar daha var ki Ay yüzlü, hoş ağızlı;
Saki
(İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan),
sun şarabı (Allah’tan getirdiğin sözleri söyle).
A
gece karanlıklarında doğan güneş;
A
ışıkları kabakuşluk (Öğleden bir saat önceki parlak)
güneşini bile alt eden güneş (Şems Hazretleri).
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Dünyada
yaşadığımız bahardan başka âşıkların görüp yaşadıkları bahar olduğunu, bu
baharın Allah’ı insan ruhuna sevdiren, Allah nuru saçan kimsenin gelişiyle
olduğunu, çiçeklerin bir başka güzelliklerini bize gösterdiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Gereğince
anlaşılıp bilinmeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan durumların akılda karanlık
oluşturduğunu, üzüntü, sıkıntı perişanlık oluşturan bu durumdan Tebrizli Şems
Hazretlerinin güneş gibi tesir ederek kurtaracağını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ