25 Kasım 2012 Pazar

HU! VE ŞEMSİ TEBRİZİ 7

Onlar Kur’an ve hadislerin manalarını ne bilirler?
Kur’an onlara yüz türlü nikap bağlar.

Kur'an'da, "Ona ancak temiz ve abdestli olanlar el sürebilirler"
(Vakıa Suresi, 79) buyrulmuştur.
(Bedenen ve ruhen temiz olmak)

Ancak bazıları Kuran’ın o güzel yüzünün duvağını nasıl açarlar? Mütabaat, yani Peygambere uyma konusunu yorumluyorum.

Bilmiyor, kendi kendine söyleniyor, acaba bu Mütabaat nedir ki? Mütabaat önünde duruyor, tekrar önüne düşmüştür, ama o bunu göremiyor.

Musa Peygamber, (Allah'ın selâmı üzerine olsun) nebi idi.
Resul (kitapla gönderilmiş peygamber) ile mertebesi yüce peygamber arasındaki farkı sormuyorum.

Zahir bilginlerinin aldanmış oldukları o farktan başka bir şeyi, Mütabaat sözünü söylüyorum.
Şaşırıyor, hatırı nerelere dağılıyor. (M. 269)

Mütabaat evinin kapısına geldi, ama bilemedi.
Musa, git su getir, diye bir dervişin eline bir testi vermişti.

(Allah’ın derviş kılığında Musa’ya gelip ekmek istemesi ve Musa’nın iş buyurup dervişi suya göndermesi)

 Musa Mülekat'a (Kavuşma) gitti, ama mütabaatı (Tabi olma) göremedi.
Muhammed (S.A.) mütabaatı tanıdı.

O dervişi görünce iltifata lâyık buldu, ona uygun sözler söyledi:
(Hazreti Muhammed’in dervişe iş buyurmadı, gönlünü aldı)

Açlık çekiyor musun?
Safa buluyor musun?

Aynayı temizleyerek dostların yüzüne tutuyor musun ki kendilerini görsünler.

Fakat ayna kirli ve kötü tozlarla örtülmüş olursa, dostların önüne tutmuşsun, ne çıkar?

Vakit müsait değil.
Yoksa Allah'a iyi ödünç verme bahsini tefsir eder ve size iyi ödüncün ne demek olduğunu anlatırdım.

Nasıl ki sen de insaf ederek dersin ki:
Bu sözü kürsüden konuşmak yazık olur.

Çünkü bu helâl rızık yiyenlerin sözüdür.
Derim ki:

Bunda iki mana vardır.
Biri açıktır, öteki mânası, yani, yemesi kolaydır yahut yiyenin yolu aydındır, demektir.

Dalgıç dedi ki:
Ben çok uğraştım, ama senin kısmetine bu çıktı!

Bezirgân, inci tüccarı, eğer bana hiç bir şey kalmadı ise giyindiğim şu elbiseleri al, dedi.

Elbisesini sırtından çıkardı, ona verdi ve ilâve etti:
Bir daha gel!

Dalgıç mademki bu benim niyetimin bozukluğundan oldu, ben de şimdi niyetimi düzelttim.

Eğer bu adamların niyetleri bozuk değilse ben de aldığım malları geri vereyim diye, kendi kendine böyle bir niyette bulundu.

Onun bu gerçek kararı doğru çıktı.
Çünkü o denizin dibini biliyordu.
Orada inci vardı.

Bunu eğer kendin ele geçirebilirsen keyfine bak, başkaları için bulursan elini onun boynuna uzat!

Ama başka birini bulamazsan elini kendi boynuna götür!
Nasıl ki, sofinin biri her gün yeninin içine bir nevale saklardı.

Yüzünü ona çevirerek ey nevale derdi, eğer başka bir şey bulursam sen kurtulursun, yoksa elimdesin.

Şeyhi gamlı gördüğün zaman bile ona bağlan!
Daima ona yapış ki, seni tatlı ve olgun bir meyve gibi yetiştirsin.

Çünkü senin olgunlaşman ve beslenmen o bulutun bereketindendir.

İyi kişi vardır, ama bilgisizdir, iyi bir adam tevekkül (İşi Allah’a bıraktım, razı oldum) ettim der, ama bilgisi yoktur ki tevekkülün yeri neresi olduğunu anlayabilsin.

Nihayet Mütabaat (Tabi olma) odur ki, deveyi dizinden bağla, sonra Allah'a tevekkül et nüktesine uygun olsun. (M. 270)

Yani Hazreti Peygamber tevekkül (İşi Allah’a bırakıp kaderine razı olma) göstermedi.

Bu kadar savaşlarla uğraştı.
Arif değil miydi?
En iyi adam değil miydi o?

Gerçek bir Allah adamının eline sıkıştıracağın bir akçe, başkalarına vereceğin yüz akçeden daha makbuldür.

Çünkü o bir akçe hayır yoluna gider. "Allah'a ödünç verin," buyrulmadı mı?
Hakkın eli vardır diyorlar.

"Sadaka yoksunun eline düşmeden önce Allah'ın eline düşer." Yüzlerini Allah erlerinin hizmetine çevirmiş olanların ellerindeki bir akçe böylece değer kazanır.

Çünkü o da bunu böyle bir iyiliğe sarf edecektir.

Hâyır, (İyilik), Allah'ın kuludur.
Hâyır, (İyilik) Allah’dır.
Allah'a ant içerim ki, hayır (İyilik) söyle:

Âlem külliyat (tüm) iledir.
Cüziyat, yani parçalar ile değildir.

Nasıl ki, parçalar âlem olmadığı gibi, toplu varlıklar da âlem değildir. Çünkü tümden bütün parçaları çıkarırsanız, tüm yerinde kalmaz.

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Neler öğrendik:

1.   Peygambere uymayanların Tanrı sırlarını göremeyeceklerini, anlayamayacaklarını, ancak ezberlediklerini aynen tekrar edeceklerini öğrendik.

2.   Kapımıza gelip bizden bir şey isteyen kişiye karşılığında iş buyurmanın yanlış olduğunu öğrendik.

3.   Yüce insanları bilmemiz anlamamız gerektiğini öğrendik.

4.   Dostların öz eleştiri yapıp doğruyu bulmaları için önce kendimizi temizlememiz ve parlatmamız gerektiğini, sonra kendilerini o temiz aynada görmelerini sağlamamız gerektiğini öğrendik.

5.   Karşılıksız iyilik yaptığımız zaman önce bu iyiliğin Allah tarafından memnuniyetle karşılandığını sonra iyilik yaptığımız kişi tarafından memnuniyet oluştuğunu öğrendik.

6.   Helal yiyecek yiyenlerin yemeğini yemesinin kolay olduğunu ve kişiye aydınlık vereceğini öğrendik.

7.   Niyetin yani iyilik yapma adına önceden düşünüp isteyerek yapmanın verimlilik ve fayda sağlayacağını öğrendik.

8.   Tevekkülün işimizi önce sağlam yapmak için bilgi ile gerekeni yapmamız, oluşacak sonucuna razı olmamız gerektiğini öğrendik.

9.   Tevekkülü manasını bilmeyenlerin tevekkül yapıyorum diye kendilerini pasif ve etkisiz hale getirerek yanlış ve bilgisizce davrandıklarını, çevresine de yanlışı dayattıklarını öğrendik.

10.            Olgunlaşmamız ve çevremize yararlı olmamız için temiz bilgili kişilere tabi olmamız gerektiğini öğrendik. 

 

İşte böyle yaren,

İyilik konusunu bir bütün olarak değerlendirmemiz, anlamamız ve yapmamız lazımdır.

 Peygamber efendimiz iyiliği yaşamıştır ve bize örnek olarak göstererek yolumuzu aydınlaşmıştır.

Allah iyiliği emrettiğinden kendisinin iyi olduğunu anlamalıyız.
Duyuş ve düşünüşümüzü buna göre tanzim etmeliyiz.

Yanlış ve yetersiz yapmamamız için bilen temiz kişiyi görmemiz ve ona yakın olmamız, olgunlaşmak için ve nur almak için peşinden ayrılmamamız gerekir.

Kendi düşünceniz ve hissiyatımız çoğu zaman nefsimize göre hareket edeceğinden bize bizi gösterecek temiz ve doğruyu söyleyen bilgili kişilere yakın olmamız çok önemli olduğunu öğrendik, anladık.
 
Düşüncemiz bütünü görmeye ve buna göre yorumlamaya çalışmasının gerektiğini öğrendik, anladık.

                            *

RAVLİ

 

Popüler Yayınlar