16 Kasım 2012 Cuma

MEVLANA VE ÖNCE KİMİ ZİYARET ETMELİ

Seriyy-i Sakati’nin sırrı olan Malatyalı Mevlana Şemseddin (Tarı’nın rahmeti onun üzerine olsun) şöyle anlattı:

Şeyh Seyfeddin-i Baharzi’nin oğlu Müzhireddin Konya’ya gelince bütün ulular ve faziletli kişiler onun ziyaretine gitti ve onu son derece ağırladılar.

Tesadüfen o günü de Mevlana Hazretleri bütün dostlarla birlikte Meram mescidine gitmişlerdi.

Şeyh Müzhireddin “ Acaba benim Konya’ya geldiğim haberi Mevlana’nın mübarek kulağına gitmemiş mi?(ki beni ziyaret etmedi)

Çünkü” Bir memlekete gelen ziyaret edilir” denilmiştir dedi.

Meğer Mevlana’nın arkadaşlarından bir danişment (bilgin-âlim), onun bu sözünü işitti.

Öte tarafta Mevlana hakikatleri takrir (sağlamlaştırmak için anlatma) sırasında birdenbire
“Ey kardeş, gelen biziz sen değilsin.

Sen ve senin gibilerin bizi ziyaret etmeleri ve bizimle müşerref (Şereflenmeleri) olmaları lazımdır” demeğe başladı.

Mecliste bulunanlar” Mevlana Hazretleri nereye ve kime hitap ediyor” diye bu nükte ve işarete şaştılar.

Ondan sonra Mevlana “ Biri Bağdat’tan geldi, öteki kendi ev ve mahallesinden dışarı çıktı.

Hangisini ziyaret etmek daha iyi olur” diye bir misal getirdi.
Orada bulunanlar “ Bağdat ülkesinden geleni ziyaret etmek daha iyi olur.
Onu ziyaret edip ağırlamak vacip olan şeylerdir” dediler.

Mevlana “ Hakikatte biz mekânsızlık Bağdat’ından geldik.
Bu aziz şehzade ise bu dünyanın bir mahallesinden geliyor.

O halde onun bizi ziyaret etmesi lazımdır.
Bizim onu ziyaret etmemiz icap etmez.

Şiir:
“Biz, Mansur’un (Ene’l Hak= Ben tanrı’yım) demesinden ve darağacına (idam edilmesi) çekilmesinden çok evvel ruh âleminin Bağdat’ında (ene’l Hak) demişlerdeniz”

Bunun üzerine müritler sevindi ve şükrettiler.

Bu hikâyeyi anlatan buyurdu ki:
“Şehre geldiğim vakit Muzhireddin’in müritlerinden ‘Şehzadeniz bu gün ne hikâye etti’ diye sordum.

Onlar olduğu gibi bu hadisenin hikâyesini anlattılar.
Benim, bu haberi işittikten sonra aklım başımdan gitti.

Bunu şehzadeye bildirince kalktı, yaya olarak Mevlana Hazretlerine ziyarete geldi.
Başını açarak hakkı teslim etti.

Onu samimiyetle sevenlerden oldu ve Mevlana’ya
“Babam senin hakkında ne yap-yap, demirden çarık giy ve eline demirden bir asa al, Mevlana’yı aramaya git.

Çünkü o ulu kişinin sohbetine nail olmak farzlardan biridir” buyurmuştu.
Mevlana’nın yüceliği babamın söylediğinin yüz bin mislidir.

Şiir:
“Senin olgunluğunu vasfetmek için ne söyleseler yine de bir şey söylemiş değillerdir.
Sen söylediklerinden yüz bin kere daha kemal sahibisin” dedi.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik.

1.   Mevlana’nın arkadaşının işittiği bir sözü, Mevlana Hazretlerinin de oradaymış gibi duyduğunu öğrendik.

2.   Büyükler ziyaret edilir yerine memlekete gelen ziyaret edilir sözü kullanılarak ve bahane edilerek büyüğün küçüğü ziyaret etmesi için sebep olmadığını öğrendik.

3.   Mevlana Hazretlerinin Tanrı ile bütünleşmiş olduğunu öğrendik.

4.   (Ene’l Hak) Tanrı ile bütünleşmiş olanların kullanabileceği sözdür. Kişinin kendini Tanrı’da yok ederek sonra varlığa dönmesi olarak anlamalıyız.  

5.   Kişi etrafındakilerin saygı ve övgülerinden bazen şaşırır, kendinden üstün kişi yok sanır.

6.   Müslüman hataya düştüğü zaman uyarıldığında hemen hatasını düzeltir, haklının hakkını verir.

7.   Bir insanın yüceliğini ancak ona yaklaşırsan fark edersin, görürsün, anlarsın ve gerekli saygıyı gösterirsin.

 Yaren,

Hazreti Mevlana müritleri tarafından şişirilerek yüceleştirilmiş biri asla değildir.

O’nun yüceliğini sen ben takdir edemeyiz.

Ancak anlamaya çalışarak faydalanırız.

Sofrasından bize verdikleri bize yeter.

                                      *
RAVLİ

Popüler Yayınlar