Onu söyle, sonra B' ye gelirsem iş uzar.
(Yukarıdan aşağıya düz bir çizgi ile gelirsem)
Bugün bizim için uzun kısa
hep birdir.
Uzun olmuşuz ne çıkar, kısa
olmuşuz ne çıkar?
Uzun ve kısa cismin, maddenin
sıfatıdır.
Sıfat (Görev ve
ödev bakımından özelliği) ile mekân (Yer) sonradan yaratılmıştır.
Evvel, ahir (Gelecek), ön ve
son, Allah’tan belirdi, Allahsız ne evvel var idi, ne de son.
Ne zahir(Açıkça görünen), ne
batın (Gizli olan), yani ne açık var idi, ne de gizli.
Mısra:
Ey insanlar bu
hâdiseler yurdundan (Her an yeniden ortaya çıkan nitelik ve durum yeri olan
‘Dünya’) sakınınız!
Bu söz değildir, tembihtir
(Uyarmak, uyarı).
Söz üstüne söz söyleme
davet'tir (Çağrı). Öteki âleme çağırmadır.
Dedi ki:
Bir âlem vardır,
oraya koşun. Bu namaz ile meşgul olursan namaz gider, bu azim ile meşgul olursan azim gider.
Senin dostluğundan ne kadar sevinçliyim ki, Allah bana böyle bir yoldaş verdi.
Benim bu gönlümü sana
versinler, benim için ha o cihan, ha bu cihan. Bana göre yerin dibi ile gökyüzü
birdir.
Alçak, yüksek diye bir fark
yoktur.
Hazreti Muhammed (S.A.)
buyurdu ki:
"Beni Meta oğlu Yunus'tan üstün görmeyiniz."
Çünkü o denizin dibinde,
balığın karnında miraç’ta idi, ben ise yedi kat göklerin ötesinde miraca
çıktım.
Bu yüzden asla beni ondan üstün görmeyiniz!
Hakkı bulmayı, mekânın (Bulunan
yerin) yüksekliğinde veya alçaklığında aramak hakkı mekâna bağlı sanmaktır.
Kur' an'da:
"Orada giyimleri
ipektir," (Hac Suresi, 23) buyrulmuştur.
Ben de burada ipek
giyinmişim.
Sen ipeğin letafetinden beni
göremiyorsun. Bu ince deri sanki ipek oldu.
Bu ipek deriye kıyasla ipeğin yumuşaklıkta ne değeri olur?
Nereden nereye gidiyoruz?
Kuran’da, "Bugün dininizi kemal çağına eriştirdim (Olgunlaştırdım), size nimetimi (Kutsal yardım, kutsal verim, iyilik) tamamladım,"
(Maide Suresi, 5) buyruldu.
***Bu can, senin kalıbında
olgunluğa erişti demektir.
Şiir:
Mertçe ve mert
huylu olmaya bak!(Verdiği sözü tutan, güvenilir)
Yoksa bin türlü utanca uğrarsın.
Beni tanıyorsan, beni
görüyorsan o üzüntüleri niçin anıyorsun?
Eğer hoş
olmak benim elimde ise niçin kendini sıkıyorsun!
Benimle beraber isen, niçin
kendinle meşgulsün!
Benim dostum isen, niçin
kendi kendine dost oluyorsun?
Yıllar geçer de, ancak
birisiyle dost olur ve huzura
kavuşuruz.
Şiir:
Yıllar gerektir ki
güneş altında bir taş,Ya Bedahşan'da yakut yahut Yemen'de akik olsun;
Aylar gerektir ki,
bir pamuk çekirdeği toprak altında
Gelişsin de, ya bir
çıplağa örtü, ya bir şehide kefen olsun.
Beni görüyorsan niçin kendine
bakıyorsun?
Beni anıyorsan (Aklına
getirip söylüyorsan), kendi nefsini niçin anıyorsun?
Öğüt sözleri öğütleri anma işi(Yapması gerekenleri veya sakınması
gerekenleri hatırlamak), kendini anma demektir,
varlığını anmadır.
Bir yerde ki rahat vardır, Allah vardır, öğüt nerede, söz nerede
kalır?
(M. 263)
Birkaç gün birlikte oturmuş,
yedi sofî arkadaş vardı.
Bunların yemeğe, içmeye
ihtiyaçları vardı, ama aralarındaki sohbetin tadından bir türlü yerlerinden
ayrılıp yemeğe gidemiyorlardı.
Vezirin biri bunların halini
haber aldı.
Uzaktan gelerek yüzünü yere
koydu, şöyle dedi:
Canınız ne istiyor, ne arzu
ediyorsunuz?
İçlerinden biri, git dedi,
bize yetecek derecede bolca lokma hazırla, evi boşalt, büyükten, küçükten kimse
bulunmasın.
Kendin de evden çık.
Hiç kimse kapıyı çalmasın.
Vezir öyle yaptı.
Bunlar yedi kişidir, dedi,
ben ihtiyat olarak yirmi kişilik bir sofra hazırlayayım, ev halkını da
akrabaların evlerine göndereyim.
Ayrıca şöyle dedi:
Bu gün hiç kimse bu evin
etrafında dolaşmasın.
Kâseleri doldurdu, ekmekleri
sofraya yerleştirdi, onları eve çağırdı, yerlerine oturttu.
Artık müsaadenizi diliyorum,
bu gece sabaha kadar sizden ayrılıyorum, dedi.
Kapıyı kapadı ve dışarı
çıktı.
Onlara evi terk etmiş gibi
görünerek yukarıda bir odaya çekildi, gizlice bir delikten bunların nasıl yemek
yediklerini seyre daldı.
Birer-birer kâseleri önlerine
koyup yemeğe başladılar.
Kâseler boşalınca, ikincisini
alıyorlardı.
Ansızın içlerinden biri
sofradan yuvarlanıp düştü.
Allah rahmetine kavuştu.
Her şey aslına döner
kaidesine göre, "Rabbine dön!"
(Fecr Suresi, 28) emrini
işitti.
O zaten doğruluk makamında
idi; hem orada, hem de burada o renksiz perdenin arkasında kalmıştı.
O perde sayesinde onu burada
gördüler.
Geri kalan altı kişi yemeğe
devam ettiler.
Bir saat daha geçmişti.
Öteki arkadaşı da evvelkinin
ardından yürüdü. Böylece yedinci kişiye kadar hepsi gitti, içlerinde ancak bir kişi sağ kaldı.
Ev sahibinin sabrı
tükenmişti.
Aşağı indi, hemen kapıyı
açtı.
Güya dışarıdan geliyormuş
gibi bir durum takındı ve sordu:
Nasıl oldu Şeyhim? Yemekler kâfi geldi mi?
İstediğiniz gibi yediniz mi?
Şeyh, hayır, dedi.
Vezir sordu ve Şeyh cevap
verdi:
Eğer yetişecek kadar olsaydı
ben de sağ kalmazdım, istek baki (Devamlı) kaldıkça yemek yeter derecede
sayılmaz.
Tam karnı doymuş olanın
cevabı ancak iç kapının hiç bir tarafından bir soru ve karşılık gelmemesidir.
(M. 264)
Soru ve karşılık istekleri
devam ettikçe orada başka sorular, başka cevaplar bulundukça yeterlik
olmaz.
Bunun delili de içinde bir
kuşku olması ve bunun cevaba muhtaç bulunmasıdır.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Tanrı sözlerinden, Peygamber sözlerinden ve
vekillerinden söylenen sözü düz bir şekilde söylersek; yani eğritmeden,
bükmeden, süslemeden, uzatmadan, başka maksada göre değiştirmeden, anlar ve
söylersek, uzun söz söylemeye gerek kalmayacağını öğrendik.
2. Görev, sorumluluk ve yer ve sebebe bağlı işlerin
sonradan yaratıldığını öğrendik.
3. Geçmişin, geleceğin açığın ve gizlinin Allah
tarafından yaratıldığını öğrendik.
4. Dünya’yı sevip bağlanmamamız gerektiğini, ahret âlemine
olan çağrıyı önemseyerek dikkate almamız gerektiğini bunun bir uyarı olduğunu
öğrendik.
5. İnsan gönlüne önem vermemiz gerektiğini, her insanda
bunun ortak bir alan ve değer olduğunu öğrendik.
6. Ne seviyor ve uğraşıyorsak gönlümüzün onda olduğunu
öğrendik.
7. Allah’ın bir yere bağlı olmadığını ve bir yerde durmadığını,
gönüllerde olduğunu ve gönülde aramak gerektiğini öğrendik.
8. Allah’ın canımızı olgunluğa ulaştırdığını,
vereceklerini canımıza verdiğini öğrendik.
9. Allah’ın canımızla beraber olduğunun farkına vararak
dost olmamız böylece huzura kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
10.
Allah ile meşgul
olmayıp da kendimizle meşgul olur dost olursak ve kendimizden söz edersek Allah
dostluğundan uzaklaşacağımızı öğrendik.
11.
Allah ile beraber
olanda rahatlık vardır.
12.
Dünya isteklerinden kurtulmak için “ Rabbine
dön” emrini yerine getirmesini gerektiğini öğrendik.
13.
Tam inanma
olmadıkça sorular ve cevapların devam ettiğini öğrendik.
Mertlik yapanın mertlik huyu olanın Allah ile beraber olmanın huzur ve rahatlığı içinde olacağını öğrendik, anladık.
İstekleri
çok olanın çok söz ve uğraşılar içinde emin olacak bir inanca sahip
olamayacağını öğrendik, anladık.
İsteğimiz
ve uğraşımızın bizim neyi sevdiğimizi, neye önem verdiğimizi kime
bağlandığımızı açıkça gösterdiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ