20 Kasım 2012 Salı

HU! VE ŞEMSİ TEBRİZİ 3

Önce Elif nedir?
Onu söyle, sonra B' ye gelirsem iş uzar.
(Yukarıdan aşağıya düz bir çizgi ile gelirsem)

Bugün bizim için uzun kısa hep birdir.
Uzun olmuşuz ne çıkar, kısa olmuşuz ne çıkar?

Uzun ve kısa cismin, maddenin sıfatıdır.
Sıfat (Görev ve ödev bakımından özelliği) ile mekân (Yer) sonradan yaratılmıştır.

Evvel, ahir (Gelecek), ön ve son, Allah’tan belirdi, Allahsız ne evvel var idi, ne de son.
Ne zahir(Açıkça görünen), ne batın (Gizli olan), yani ne açık var idi, ne de gizli.

Mısra:
Ey insanlar bu hâdiseler yurdundan (Her an yeniden ortaya çıkan nitelik ve durum yeri olan ‘Dünya’) sakınınız!

Bu söz değildir, tembihtir (Uyarmak, uyarı).
Söz üstüne söz söyleme davet'tir (Çağrı).
Öteki âleme çağırmadır.

Dedi ki:
Bir âlem vardır, oraya koşun.

Bu namaz ile meşgul olursan namaz gider, bu azim ile meşgul olursan azim gider.
Senin dostluğundan ne kadar sevinçliyim ki, Allah bana böyle bir yoldaş verdi.

Benim bu gönlümü sana versinler, benim için ha o cihan, ha bu cihan. Bana göre yerin dibi ile gökyüzü birdir.
Alçak, yüksek diye bir fark yoktur.

Hazreti Muhammed (S.A.) buyurdu ki:
"Beni Meta oğlu Yunus'tan üstün görmeyiniz."

Çünkü o denizin dibinde, balığın karnında miraç’ta idi, ben ise yedi kat göklerin ötesinde miraca çıktım.
Bu yüzden asla beni ondan üstün görmeyiniz!

Hakkı bulmayı, mekânın (Bulunan yerin) yüksekliğinde veya alçaklığında aramak hakkı mekâna bağlı sanmaktır.

Kur' an'da:
 "Orada giyimleri ipektir,"
(Hac Suresi, 23) buyrulmuştur.

Ben de burada ipek giyinmişim.
Sen ipeğin letafetinden beni göremiyorsun.
Bu ince deri sanki ipek oldu.

Bu ipek deriye kıyasla ipeğin yumuşaklıkta ne değeri olur?
Nereden nereye gidiyoruz?

Kuran’da, "Bugün dininizi kemal çağına eriştirdim (Olgunlaştırdım), size nimetimi (Kutsal yardım, kutsal verim, iyilik) tamamladım,"
(Maide Suresi, 5) buyruldu.

***Bu can, senin kalıbında olgunluğa erişti demektir.

Şiir:
Mertçe ve mert huylu olmaya bak!
(Verdiği sözü tutan, güvenilir)
Yoksa bin türlü utanca uğrarsın.

Beni tanıyorsan, beni görüyorsan o üzüntüleri niçin anıyorsun?
Eğer hoş olmak benim elimde ise niçin kendini sıkıyorsun!

Benimle beraber isen, niçin kendinle meşgulsün!
Benim dostum isen, niçin kendi kendine dost oluyorsun?

Yıllar geçer de, ancak birisiyle dost olur ve huzura kavuşuruz.

Şiir:
Yıllar gerektir ki güneş altında bir taş,
Ya Bedahşan'da yakut yahut Yemen'de akik olsun;

Aylar gerektir ki, bir pamuk çekirdeği toprak altında
Gelişsin de, ya bir çıplağa örtü, ya bir şehide kefen olsun.

Beni görüyorsan niçin kendine bakıyorsun?
Beni anıyorsan (Aklına getirip söylüyorsan), kendi nefsini niçin anıyorsun?

Öğüt sözleri öğütleri anma işi(Yapması gerekenleri veya sakınması gerekenleri hatırlamak), kendini anma demektir, varlığını anmadır.

Bir yerde ki rahat vardır, Allah vardır, öğüt nerede, söz nerede kalır?
(M. 263)

Birkaç gün birlikte oturmuş, yedi sofî arkadaş vardı.
Bunların yemeğe, içmeye ihtiyaçları vardı, ama aralarındaki sohbetin tadından bir türlü yerlerinden ayrılıp yemeğe gidemiyorlardı.

Vezirin biri bunların halini haber aldı.
Uzaktan gelerek yüzünü yere koydu, şöyle dedi:

Canınız ne istiyor, ne arzu ediyorsunuz?
İçlerinden biri, git dedi, bize yetecek derecede bolca lokma hazırla, evi boşalt, büyükten, küçükten kimse bulunmasın.

Kendin de evden çık.
Hiç kimse kapıyı çalmasın.

Vezir öyle yaptı.
Bunlar yedi kişidir, dedi, ben ihtiyat olarak yirmi kişilik bir sofra hazırlayayım, ev halkını da akrabaların evlerine göndereyim.

Ayrıca şöyle dedi:
Bu gün hiç kimse bu evin etrafında dolaşmasın.

Kâseleri doldurdu, ekmekleri sofraya yerleştirdi, onları eve çağırdı, yerlerine oturttu.
Artık müsaadenizi diliyorum, bu gece sabaha kadar sizden ayrılıyorum, dedi.

Kapıyı kapadı ve dışarı çıktı.
Onlara evi terk etmiş gibi görünerek yukarıda bir odaya çekildi, gizlice bir delikten bunların nasıl yemek yediklerini seyre daldı.

Birer-birer kâseleri önlerine koyup yemeğe başladılar.
Kâseler boşalınca, ikincisini alıyorlardı.

Ansızın içlerinden biri sofradan yuvarlanıp düştü.
Allah rahmetine kavuştu.

Her şey aslına döner kaidesine göre, "Rabbine dön!"
(Fecr Suresi, 28) emrini işitti.

O zaten doğruluk makamında idi; hem orada, hem de burada o renksiz perdenin arkasında kalmıştı.

O perde sayesinde onu burada gördüler.
Geri kalan altı kişi yemeğe devam ettiler.

Bir saat daha geçmişti.
Öteki arkadaşı da evvelkinin ardından yürüdü.
Böylece yedinci kişiye kadar hepsi gitti, içlerinde ancak bir kişi sağ kaldı.

Ev sahibinin sabrı tükenmişti.
Aşağı indi, hemen kapıyı açtı.

Güya dışarıdan geliyormuş gibi bir durum takındı ve sordu:
Nasıl oldu Şeyhim?
Yemekler kâfi geldi mi?
İstediğiniz gibi yediniz mi?

Şeyh, hayır, dedi.
Vezir sordu ve Şeyh cevap verdi:

Eğer yetişecek kadar olsaydı ben de sağ kalmazdım, istek baki (Devamlı) kaldıkça yemek yeter derecede sayılmaz.

Tam karnı doymuş olanın cevabı ancak iç kapının hiç bir tarafından bir soru ve karşılık gelmemesidir. (M. 264)

Soru ve karşılık istekleri devam ettikçe orada başka sorular, başka cevaplar bulundukça yeterlik olmaz.

Bunun delili de içinde bir kuşku olması ve bunun cevaba muhtaç bulunmasıdır.

                               ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Tanrı sözlerinden, Peygamber sözlerinden ve vekillerinden söylenen sözü düz bir şekilde söylersek; yani eğritmeden, bükmeden, süslemeden, uzatmadan, başka maksada göre değiştirmeden, anlar ve söylersek, uzun söz söylemeye gerek kalmayacağını öğrendik.

2.   Görev, sorumluluk ve yer ve sebebe bağlı işlerin sonradan yaratıldığını öğrendik.

3.   Geçmişin, geleceğin açığın ve gizlinin Allah tarafından yaratıldığını öğrendik.

4.   Dünya’yı sevip bağlanmamamız gerektiğini, ahret âlemine olan çağrıyı önemseyerek dikkate almamız gerektiğini bunun bir uyarı olduğunu öğrendik.

5.   İnsan gönlüne önem vermemiz gerektiğini, her insanda bunun ortak bir alan ve değer olduğunu öğrendik.

6.   Ne seviyor ve uğraşıyorsak gönlümüzün onda olduğunu öğrendik.

7.   Allah’ın bir yere bağlı olmadığını ve bir yerde durmadığını, gönüllerde olduğunu ve gönülde aramak gerektiğini öğrendik.

8.   Allah’ın canımızı olgunluğa ulaştırdığını, vereceklerini canımıza verdiğini öğrendik.

9.   Allah’ın canımızla beraber olduğunun farkına vararak dost olmamız böylece huzura kavuşmamız gerektiğini öğrendik.

10.           Allah ile meşgul olmayıp da kendimizle meşgul olur dost olursak ve kendimizden söz edersek Allah dostluğundan uzaklaşacağımızı öğrendik.

11.           Allah ile beraber olanda rahatlık vardır.

12.            Dünya isteklerinden kurtulmak için “ Rabbine dön” emrini yerine getirmesini gerektiğini öğrendik.

13.           Tam inanma olmadıkça sorular ve cevapların devam ettiğini öğrendik.

 
İşte böyle yaren,

Mertlik yapanın mertlik huyu olanın Allah ile beraber olmanın huzur ve rahatlığı içinde olacağını öğrendik, anladık.

İstekleri çok olanın çok söz ve uğraşılar içinde emin olacak bir inanca sahip olamayacağını öğrendik, anladık.

İsteğimiz ve uğraşımızın bizim neyi sevdiğimizi, neye önem verdiğimizi kime bağlandığımızı açıkça gösterdiğini öğrendik, anladık.

                          *

RAVLİ

Popüler Yayınlar