Çeşme-i şirest der tu bikenâr
Tü çırag mi şir cuy-i ez tefâr
(Hazreti
Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1069 inci beyit açıklaması)
“
Sende kıyısı, bucağı olmayan bir süt kaynağı varken!
Sen
neden tulumdan süt isteyip duruyorsun?”
Haydi!
Gözüne
engel olan bu duvarı yık.
O
can definesine tılsım gibi olmuştur.
Sebatsız
cisim vakıa karanlıktır, fakat bu karanlık içinde âb-ı hayat (Hakiki aşk, İlahi aşk, ledün ilmi, Allah’ı anlama)
akmaktadır.
A
genç!
O
âb-ı hayatı bulup içersen, artık ölmezsin, ebedi olarak kalırsın.
İskender
gibi olan aklın, onu isteyerek gurbetleri dolaşıyor ama o âb-ı hayat âşık olan
canın nasibidir.
Bu
âb-ı hayat, pek aşikârdır (Açık, meydandadır),
ama sen Hızır olmadığın için senden gizleniyor.
***
GÜLŞEN-İ
TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev:
Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap
ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
***
Neler
öğrendik.
1. Çokluğa yol varken azlığa razı olmamızın utanç olduğunu
öğrendik.
2. Boş kaldığımız zaman hemen başka bir işe başlamamız ve
Rabbimize yönelmemiz gerektiğini öğrendik.
3. Gönül kapısına gitmemiz gerektiğini, her kapıya gidip
şaşkınlaşmamız gerektiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Aradığımız
ölümsüzlük yolunun içimizde gizli olduğun, bunun adının da can olduğunu, bu can
ilmini öğrenmek için de bir can sahibi olan bilge, yaşlı ve Allah adamı olandan
kişiden öğrenmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Can
ilminde ne kitap ne de söz olduğunu, sözsüz sessiz, harfsiz iletişim ve öğrenim
olduğunu, gönülden gönüle sevgi ve saygı bağıyla başladığını öğrendik, anladık.
Nasıl
ki Peygamber efendimiz bir okula gitmeden, kitap okumadan bilgin olduysa bu
yolu öğreten pirden öğrenebileceğimizi öğrendik, anladık.
*
RAVLİ.