Allah'ın yarattığı o zavallı kadıncıkları ziyaret edelim.
İster iyi ister
kötü olsunlar, onların haline bakalım.
Kiliseye de uğrayalım, onları
da gözden geçirelim. (M. 354)
Benim işime kimse takat
getirmez.
Onu ancak ben yaparım.
Taklitçiye bu işte
bize uymak gerekmez.
Doğru sözdür: Taklit ehline uysallık yaraşmaz.
Oğlundan çok şikâyet
ediyordu.
Dilimin ucuna geldi, sonu iyi
olur dedim, çocuktur, çocukluktandır bu yaptığı şeyler.
Yoksa aslında bilerek
değildir.
Nasıl ki koruk ile ham erik
acımtırak ve ekşidir.
Bu vasıflar, koruğun henüz
tazeliğinden ve eriğin hamlığındandır.
Aslından değil.
Ama aslında ekşi kokan koruk
da vardır ki taş gibi sert kalır, hiç tatlılaşmaz.
Ancak gerektir ki koruk daima güneşin önünde
olsun.
Allah'ın öyle kulları vardır
ki, hiç kimse onların çektiği cefaya güç yetiremez.
Her zaman onların doldurduğu
sürahiden içenler bir daha kendine gelemezler.
Başkaları sarhoş olur, dışarı
kaçarlar, ama o küpün başında oturur.
Biri gelir bana yemek yemenin
usullerini öğret, çünkü bana bu iş pek zor geliyor, rahatsızlık veriyor, der.
Cevap verdim, yemek öyle
yenmelidir ki sen onu incitesin, ama o seni incitmesin.
Öyle ye ki sen ağırlığını ona
yükleyesin.
Yoksa o ağırlığını sana
yüklemesin!
Dedi ki:
Şimdi sizinle birlikte
yiyelim. Ben ye demem, bende o velilik yoktur.
O velilik ancak Allah’tandır
ki, bu acıları ben verdim sen çek, bunu yine ben
onarırım, der.
Allah bana bilgi vermiştir.
Eğer ben bu yiğitliği
yapmasam o zavallı mide bir gün, bir gece sıkıntı çeker, ben de onun ıstırabına
çalışmış olurum.
Mevlâna'nın halka hitap yoluyla söyledikleri bana ait değildir.
Ben onun benimle
olan ilişkisini bilirim. (M. 355)
Eğer kaşını eğerse anlarım ki
bana değildir.
Çünkü Mevlâna'nın benimle
olan ilgisini açıkça görüyor ve biliyorum ki o yüz ekşimesi başkalarının işi
içindir.
Ben nasıl sevinçli
olabilirim?
Bütün âlem gamlı olsa bile beni hiç mi hiç ilgilendirmez.
Ama gamlı zamanımda
da istemem ki hiç kimsenin gamı bana bulaşsın.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Güçlü kişilerin
yani halkın kınayışına aldırmayan kişilerin her kesime bakmak ve tanımak
birlikte olmak için ziyaret ettiğini öğrendik.
2.
Taklitçi inanan
ve yaşayanın uysallık gösteremediği, anlayışında uysallık, hoşgörü olmadığını
öğrendik.
3.
Çocuğun ham veya
çiğ olmasının normal karşılanmasını ama ona daima ışık ve sıcaklık veren büyüğe
yakın olması gerektiğini öğrendik.
4.
Bazı kulların
incinmekten zorluk görmekten kaçtıklarını Allah’ın bazı kulların da cefadan
kaçmadıklarını hatta zevk aldıklarını, Allah’tan gelen her ne olursa olsun
sevinçle karşıladıklarını, kabul ettiklerini, razı olduklarını, şikâyetçi
olmadıklarını, dert veren Allah’ın derman da vereceğini bilenler olduğunu
öğrendik.
5.
Yediğimizi
taşımak için değil de vücudumuzu taşıyacak şekilde yemek yememizin gerektiğini
öğrendik.
6.
Yemeğin bize
ağırlık vermemesi için dikkatli olmamız gerektiğini öğrendik.
7.
Mevlana
Hazretlerinin Şems Hazretlerinin sözünü yaymadığını, anlatmadığını, yani
öğretmen öğrenci ilişkisinde olmadıklarını öğrendik.
8.
Mevlana
Hazretleri ile Şems Hazretlerinin aralarında olan dostluk ilişkisini
zedeleyecek hiçbir şeyden söz etmediklerini, birbirini daima övdüklerini
öğrendik.
9.
Şems
hazretlerinin başkalarının sorunlarını kendi sorunu haline getirmediğini, kendi
sorununu da başkalarına havale etmediğini, bulaştırmadığını öğrendik.
İşte böyle yaren,
Kendi sorunumuza, kendi
derdimize sahip olmamız ve bunun verdiği zorluklara, acılara razı olmamız
gerekiyor.
Çünkü her ne geldiyse Allah’tan
gelmiş, hoş gelmiştir, bize sevinçle razı olmak ve kabul etmek düşer.
Allah’ı sağlam bir sevgi ile seven
kişi sevdiğinden gelen cefayı da sever, benimser, sevinç oluşturur.
Allah’ın huyunu bilmeyen de
verilen sayısız hoş şeyi yok sayıp bir sıkıntıya düştüğü zaman şikâyetçi olarak
her şeyi kirletir.
Her ne gelirse Allah’tan
geldiğini, hoşlukla kabul etmemiz, sarılmamız gereken sebeplerle ve zamana
yayarak bu sıkıntının geçmesini imanımıza zarar vermeden beklememiz gerektiğini
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ