22 Ocak 2013 Salı

FİHİ MAFİH 13. FASIL

Peygamber (Ona selam olsun):
Gece uzundur, onu uyku ile kısaltma;
Gündüz parlaktır, onu günahlarınla karartma” dedi.

Gece Tanrı’ya sırlarını söylemek, yalvarmak için uzundur.

İnsan dostları ve düşmanları tarafından hiç rahatsız edilmeden, Tanrı ile baş başa kalır.

Kalbinin tecellisini arar ve bulur.
(Hak nurunun tesiriyle makbul kulların kalbine ilahi sırların açık olması hali)

Yüce Tanrı amellerin (Allah’ın emirlerini yerine getirirken) gösterişten korunması ve sırf kendine ait olmasını temin için geceyi bir perde için çekmiştir.

Karanlık gecede de gösterişe düşkün olan adam, samimi olandan, yani yalnız Tanrı için ibadet edenden ayrılır.

Gösteriş için yapan kepaze (Gülünç ve değersiz) olur.
Her şey gece ile örtülür, gündüz açığa çıkar.
İkiyüzlü adam ise gece ile kepaze  (Gülünç ve değersiz) olur.

Kendi kendine:
“ Mademki beni kimse görmüyor o halde kim için ibadet edeyim?” der.

Ona:
“ Biri görüyor, fakat sen, seni göreni görecek bir insan değilsin” derler.

Seni öyle bir kimse görüyor ki, herkes O’nun kudretinin elinde bulunur ve insanlar acze düştükleri zaman O’nu çağırırlar.
((O) Allah’a işaret)

Dişleri, kulakları gözleri ağrıdığı, suçlandıkları, korktukları ve kendilerini güven içinde hissetmedikleri zaman hepsi gizlice O’nu çağırır ve O’nun işittiğine, dileklerini yerine getireceğine inanırlar.

Uğradığı belayı uzaklaştırmak, sağ kalmak, hastalıktan kurtulmak için gizli-gizli sadakalar verir ve O’nun bunları kabul ettiğine yahut kabul edeceğine inanırlar, güvenirler.

Fakat Tanrı onlara yeniden sağlık bağışladığı ve rahata kavuştukları zaman, o güven gider, tekrar hayal kurmaya başlar ve:

“ Ey Tanrı’mız o ne haldi?
Zindan köşesinde bin Kul hüvallahü (Birliğine iman, dini inanışa göre yaşayarak) ile usanmadan seni sadakatle çağırıyorduk ve sen dilediğimizi bağışladın.

Şimdi, bu zindan dışında da içinde olduğumuz gibi yine sana muhtacız.
Bizi bu karanlık âlemin zindanından çıkar.
Nebilerin âlemine ulaştır.

Bize şu zindandan kurtulduğumuz ve dertten halas (Kurtulma, kurtuluş) olduğumuz andaki ihlâs ( Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık) niçin gelmiyor da bunun yerine yüz bin türlü hayal hâsıl (Görünüyor) oluyor?

Bu hayallerin fayda verip vermeyeceği de belli değil!
Bunların tesiri insanda tembellik ve usanç yaratıyor.
O hayalleri yakan, güven, kesinlik nerede?” diye Ulu Tanrı’ya yalvarırlar.

Ulu Tanrı bunlara karşılık olarak buyuruyor ki:
Benim bundan maksadım sizdeki hayvani nefistir; bu ise benim ve sizin düşmanınızdır.

Benim düşmanımı da sizin düşmanınızı da dost edinmeyin.”
(Mümtehine suresi 1)

Bu düşmanı her zaman mücâhede (Nefsi yenmeye olan çalışma) zindanında tutunuz.

Çünkü o, zindanda bela ve sıkıntı içinde oldukça, ihlâsınız ( Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık) yüz gösterir ve kuvvet bulur.

Dişin ve başın ağrıyınca, bir şeyden korkunca, Tanrı’ya karşı içinde bir riyasızlık, ihlâs ( Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık) meydana geldiğini bin defa denediğin halde, niçin vücudun rahatına bağlanıp kaldın?

Her zaman ona bakmakla, onu beslemekle uğraşıp durdun?
İpin ucunu kaçırmayın, daima nefsin istediği şeyleri yerine getirmezseniz, ebediyen muradınıza erer ve bu karanlık zindandan kurtulursunuz.

Bunun için Kuran’da:
Tanrı’sının huzurunda suçlu durmaktan korkarak, nefsini süfli (Dünya ile ilgili aşağı işler) heveslerden alı koyan için hiç şüphe yok ki varılacak yurt cennettir.”
(Nazi’at suresi 40-41) buyrulmuştur.

                     ***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİ
Maarif basımevi 1954

                     ***
Neler öğrendik:

1.   Gecenin verdiği sakinlikten ve sessizlikten yararlanmamız gerektiğini, uyku ile bu zamanın kaybetmememiz gerektiğini öğrendik.

2.    Gündüz, görerek uyanan, isteği ihtiyaç gibi gösterip zorlayan nefsimizin istediği ama Tanrı’nın yasakladığını işler yapmamamız gerektiğini öğrendik.

3.    İnsani nefs ile hayvani nefsi birbirine karıştırmamamız gerektiğini öğrendik.

4.   Hayvani nefsi öğrenip kendimizi korumamız gerektiğini öğrendik.

5.   İnsani nefsi öğrenip bu yolda kendimizi geliştirmemiz gerektiğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

İnsanın iki ruhu vardır.
Birisine hayvan, diğerine insan ruhu demişler

Hayvan ruhunun denilen latif cevher bir buhardır ki, bedendeki hayat, duygu, hareket ve iradeyi taşır

Biz bu ruha şehvani nefis veya hayvani nefis diyoruz.
Bu ruh bedeni aydınlatmış bir cevherdir.

Eğer bedenin iç ve dışını birlikte aydınlatırsa yakza (Uyku ile uyanıklık arası) hali meydana gelir.

Eğer bedenin içini aydınlatıp dışını aydınlatmazsa uyku hali meydana gelir.

Eğer bedene hiç doğmaz ve aydınlatmazsa ölüm hali meydana gelir.  

                                         *
İnsan ruhu denilen cevher ise nefsi natıkadır ki bu, maddeden ayrı bir cevher sayılmıştır.

Lakin kendi fiil ve hareketlerinde maddeye yakın ve onunla beraberdir ve ancak bu nefistir ki Levama, Mülhime, Mutmeinne, Raziyye ve Kamile adlarıyla adlandırılmıştır.

                                           *
RAVLİ NEFİS yaz Google den oku.

Çok daha bilgi istiyorsan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. MARİFETNAMME bölüm 23 okuyup incelemelisin.

                                             *
RAVLİ

Popüler Yayınlar