“Gece uzundur, onu uyku ile kısaltma;
Gündüz parlaktır, onu günahlarınla karartma” dedi.
Gece Tanrı’ya
sırlarını söylemek, yalvarmak
için uzundur.
İnsan dostları ve düşmanları
tarafından hiç rahatsız edilmeden, Tanrı ile baş başa kalır.
Kalbinin tecellisini arar ve
bulur.
(Hak
nurunun tesiriyle makbul kulların kalbine ilahi sırların açık olması hali)
Yüce Tanrı amellerin (Allah’ın emirlerini yerine getirirken) gösterişten
korunması ve sırf kendine ait olmasını temin için geceyi bir perde için
çekmiştir.
Karanlık gecede de gösterişe
düşkün olan adam, samimi olandan, yani yalnız Tanrı için ibadet edenden
ayrılır.
Gösteriş için yapan kepaze (Gülünç ve değersiz)
olur.
Her şey gece ile örtülür,
gündüz açığa çıkar.İkiyüzlü adam ise gece ile kepaze (Gülünç ve değersiz) olur.
Kendi kendine:
“ Mademki beni kimse görmüyor
o halde kim için ibadet edeyim?” der.
Ona:
“ Biri görüyor, fakat sen, seni göreni görecek bir insan değilsin” derler.
Seni öyle bir kimse görüyor
ki, herkes O’nun kudretinin elinde bulunur ve
insanlar acze düştükleri zaman O’nu çağırırlar.
((O)
Allah’a işaret)
Dişleri, kulakları gözleri
ağrıdığı, suçlandıkları, korktukları ve kendilerini güven içinde
hissetmedikleri zaman hepsi gizlice O’nu çağırır
ve O’nun işittiğine, dileklerini yerine
getireceğine inanırlar.
Uğradığı belayı
uzaklaştırmak, sağ kalmak, hastalıktan kurtulmak için gizli-gizli sadakalar
verir ve O’nun bunları kabul ettiğine yahut
kabul edeceğine inanırlar, güvenirler.
Fakat Tanrı onlara yeniden
sağlık bağışladığı ve rahata kavuştukları zaman, o güven
gider, tekrar hayal kurmaya başlar ve:
“ Ey Tanrı’mız o ne haldi?
Zindan köşesinde bin Kul hüvallahü
(Birliğine iman, dini inanışa göre yaşayarak) ile
usanmadan seni sadakatle çağırıyorduk ve sen dilediğimizi bağışladın.
Şimdi, bu zindan dışında da
içinde olduğumuz gibi yine sana muhtacız.
Bizi bu karanlık âlemin
zindanından çıkar.Nebilerin âlemine ulaştır.
Bize şu zindandan
kurtulduğumuz ve dertten halas (Kurtulma, kurtuluş)
olduğumuz andaki ihlâs ( Gönülden gelen dostluk,
samimiyet, doğruluk, bağlılık) niçin gelmiyor da bunun yerine yüz bin
türlü hayal hâsıl (Görünüyor) oluyor?
Bu hayallerin fayda verip
vermeyeceği de belli değil!
Bunların tesiri insanda
tembellik ve usanç yaratıyor.O hayalleri yakan, güven, kesinlik nerede?” diye Ulu Tanrı’ya yalvarırlar.
Ulu Tanrı bunlara karşılık
olarak buyuruyor ki:
“ Benim
bundan maksadım sizdeki hayvani nefistir; bu ise benim ve sizin düşmanınızdır.
Benim düşmanımı da
sizin düşmanınızı da dost edinmeyin.”
(Mümtehine suresi 1)
Bu düşmanı her zaman mücâhede
(Nefsi yenmeye olan çalışma) zindanında tutunuz.
Çünkü o, zindanda bela ve
sıkıntı içinde oldukça, ihlâsınız ( Gönülden gelen
dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık) yüz gösterir ve kuvvet bulur.
Dişin ve başın ağrıyınca, bir
şeyden korkunca, Tanrı’ya karşı içinde bir riyasızlık, ihlâs ( Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık)
meydana geldiğini bin defa denediğin halde, niçin vücudun rahatına bağlanıp
kaldın?
Her zaman ona bakmakla, onu
beslemekle uğraşıp durdun?
İpin ucunu kaçırmayın, daima
nefsin istediği şeyleri yerine getirmezseniz, ebediyen muradınıza erer ve bu
karanlık zindandan kurtulursunuz.
Bunun için Kuran’da:
“ Tanrı’sının
huzurunda suçlu durmaktan korkarak, nefsini süfli (Dünya ile ilgili
aşağı işler) heveslerden alı koyan için hiç şüphe yok
ki varılacak yurt cennettir.”(Nazi’at suresi 40-41) buyrulmuştur.
***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİMaarif basımevi 1954
***
Neler öğrendik:
1.
Gecenin verdiği sakinlikten ve sessizlikten yararlanmamız gerektiğini,
uyku ile bu zamanın kaybetmememiz gerektiğini öğrendik.
2.
Gündüz, görerek uyanan, isteği ihtiyaç gibi
gösterip zorlayan nefsimizin istediği ama Tanrı’nın yasakladığını işler
yapmamamız gerektiğini öğrendik.
3.
İnsani nefs ile hayvani nefsi birbirine
karıştırmamamız gerektiğini öğrendik.
4.
Hayvani nefsi
öğrenip kendimizi korumamız gerektiğini öğrendik.
5.
İnsani nefsi
öğrenip bu yolda kendimizi geliştirmemiz gerektiğini öğrendik.
İnsanın
iki ruhu vardır.
Birisine
hayvan, diğerine insan ruhu demişler
Hayvan
ruhunun denilen latif cevher bir buhardır ki, bedendeki hayat, duygu, hareket ve iradeyi taşır
Biz
bu ruha şehvani nefis veya hayvani nefis diyoruz.
Bu
ruh bedeni aydınlatmış bir cevherdir.
Eğer
bedenin iç ve dışını birlikte aydınlatırsa yakza
(Uyku ile uyanıklık arası) hali meydana gelir.
Eğer
bedenin içini aydınlatıp dışını aydınlatmazsa uyku hali
meydana gelir.
Eğer
bedene hiç doğmaz ve aydınlatmazsa ölüm hali
meydana gelir.
*
İnsan ruhu denilen cevher ise
nefsi natıkadır ki bu, maddeden ayrı bir cevher sayılmıştır.
Lakin kendi fiil ve
hareketlerinde maddeye yakın ve onunla beraberdir ve ancak bu nefistir ki Levama, Mülhime, Mutmeinne, Raziyye ve Kamile
adlarıyla adlandırılmıştır.
*
RAVLİ NEFİS yaz Google den
oku.
Çok daha bilgi istiyorsan
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. MARİFETNAMME bölüm 23 okuyup incelemelisin.
*
RAVLİ