Seyfeddin Ferruh birini döverken, kabahatini başkalarına anlatır, bunun üzerine onlar da dövmeye başlarlar ve böylece hiç kimse, o adamı kurtarmak için şefaatte (Aracılık) bulunmazdı.
Mevlana buyurdu ki:
Bu âlemde gördüğün her şey,
öteki âlemde de aynen böyledir.
Bu dünyada bulunanlar belki
öbür dünyanın birer örneğidir ve bunları oradan getirmişlerdir.
“ Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri bizim yanımızda bulunmasın, biz onu ancak belli bir ölçü nispetinde göndermiş oluruz”
(Hicr suresi 21) buyrulmuştur.
Bir dükkânda, kepçeyi
tablaların ve çeşitli devaların üzerine korlar ve her ambardan bir avuç şey,
mesela bir avuç biber, bir avuç sakız gösterirler.
Ambarlar doludur, fakat onun
kepçesine bundan fazlası sığmaz.
Bunun için insan tıpkı
kepçeye veya bir atar dükkânına benzer.
Dükkândaki tablalara veya
kutulara, bu dünyadan kendine uygun olan bir ticaret yapması ve işitmekten bir parça, bilgi ve cömertlikten bir parça vermek suretiyle, bir kazanç elde etmesi
için, Tanrı’nın sıfatlarının hazinelerinden avuç-avuç veya azar-azar koymuşlardır.
O halde insanlar Tanrı’nın
seyyar satıcılarıdır.
Ticaret yapıyor, gece gündüz
tablaları dolduruyorlar ve sen onunla bir kazanç elde edeceğin yerde, kaybediyorsun.
O âlemde türlü-türlü gözler
ve nazarlar (Bakışlar) vardır.
Sana onlardan bir örnek
gönderdiler ve bulunla onu görmeni istiyorlar.
Görmek, senin bu görmenden
ibaret değildir.
Fakat insan bundan fazlasına
tahammül edemez.
Bu sıfatların hepsi bizim,
(Tanrı’nın) indimizde (Tarafında) sonsuzdur,
yalnız onları muayyen bir ölçüde sana göndeririz.
Düşün bir kere, bu kadar
asırdan asıra, binlerce insan gelip geçti ve hepsi bir tek denizde boğuldular.
Sen şimdi onun böyle olması
için nasıl bir ambar olduğuna bak.
Her kim bu denizin ne kadar
geniş olduğunu bilirse, onun kalbi o tabladan o kadar soğur ve onu o kadar
küçümser.
Öyle ise âlemin bu
darphaneden çıkmış olduğunu ve yine oraya döneceğini kabul etmelisin.
Çünkü “ Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na dönücüyüz”
(Bakara suresi 156)
buyrulmuştur.
İnna:
Yani bizim bütün parçalarımız
O’radan gelmiştir, O’radan
bir örnektir.Ve tekrar O’na dönerler, bu, küçük, büyük ve hayvanlar için de hep böyledir.
Yalnız bu tablada daha çabuk
görünür ve O olmadan belli olmaz.
Sebebi, o âlemin latif (Yumuşak, hoş, güzel, nazik) olup, göze görünmemesidir.
Buna şaşmamak lazımdır.
Mesela, bahar rüzgârı esince,
onun güzelliğini ağaçlarda, yeşilliklerde, gül bahçelerinde ve bütün
çiçeklerde, o nur vasıtası ile seyrediyorsun.
Hâlbuki bahar rüzgârının
zatına baktığın zaman, bunların hiçbirini onda görmüyorsun.
Bu onda yoktur,
demek değildir.
Onun nurundan yalnız bu
meydana gelmemiştir.
Belki çiçeklerden ve gül
bahçelerinden dalgalar vardır.
Bunun gibi insanlarda da bu
vasıflar gizli bulunur ve açığa çıkmaz.
Yalnız bir kimsenin sözü ve
zararı, dövüşü ve barışı gibi içten veya dıştan bir vasıta ile peyda olur.
İnsanın sıfatını görmüyor
musun?
Düşündüğün zaman kendinde
hiçbir şey bulamıyorsun ve kendini bu sıfatlardan boş biliyorsun.
Bu senin olduğun şeyden
değiştiğin için değil, belki bunlar sende gizli bulunduklarından dolayı
böyledir.
Tıpkı denizdeki su gibi, bir
bulut veya bir dalga vasıtası olmadan denizden dışarı çıkamazlar.
Bu dalga içinde bir dış
vasıta olmadan beliren bir kaynaşmadır.
Fakat deniz sessiz ve sakin
olduğu için hiç göremiyorsun.
Senin kızmak, kıskanmak,
şehvet ve daha başka şeylerden ibaret olan sıfatların başkalarını bu denizde
çıkarıyorlar.
Bu sıfatların Tanrı’nın latif
(Yumuşak, hoş, güzel, nazik) olan âşıklarıdır.
Onların güzellikleri görülemez.
Bu ancak dil giyeceği
vasıtasıyla mümkün olur.
Soyundukları zaman son derece
latif (Yumuşak, hoş, güzel, nazik) olduklarından
göze görünmezler.
***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİMaarif basımevi 1954
***
Neler öğrendik:
1.
Kabahatli olanın
dövmek suretiyle düzeltilmesinin gerektiğini öğrendik.
2.
“Dayak cennetten çıkmıştır” dayağın yola getirici bir
etkisi olduğunu atasözünden öğrendik
3.
Görünmeyen âlemde olan Tanrı hazinesinde bize armağanlar
geldiğini, değerinin farkında olmamız gerektiğini öğrendik.
4.
Dünyada her ne varsa görünmeyen âlemden geldiğini, o
alemde daha çoğunun olduğunu, lazım olan kadarının görünür kılınarak
verildiğini öğrendik.
5.
Bize verilenlerin taşıyabileceğimiz, ihtiyacımız olan ve
kontrol edebileceğimiz kadarının verildiğini öğrendik.
6.
Allah’ın hazinesinin sonsuz olduğunu öğrendik.
7.
Allah’ın sebepler oluşturarak varlığını dolaylı yoldan
gösterdiğini öğrendik.
8.
Allahın güzelliğini gösterdiği kadarını görebileceğimizi,
söyleyebileceğimizi öğrendik.
*
RAVLİ