Tacüddin-i Kubâi’ye:
“ Bu ulum (Bilim) talebesi aramıza girip, halkın dini inançlarını sarsıyor ve onları inançsız bir hale getiriyorlar” dediler.
O da:
“ Hayır, onlar aramıza girip
bizi inançsız imansız etmiyorlar:Hâşâ! (Asla)
Hâşâ! (Asla)
Onlar bizden değildirler.
Mesela, bir köpeğe altından
bir tasma taksan, ona bu tasma için av köpeği demezler.
Sen ister altın, ister yünden
tasma tak, yine sokak köpeği olmaktan kurtulamaz.
Av köpeği ayrı ve belli bir cinstir.
O cübbe ve sarık ile de insan âlim olmaz.
Âlimlik insanın
zatında bulunan bir hünerdir.
Bu hüner ister ipekli bir
kaba (Elbiseye), ister yünden bir aba (Elbise) içinde olsun fark etmez.
Mesela: Peygamber zamanında ikiyüzlü
kimseler din yolunu kesmek istiyorlardı.
Bunun için gerçekten dindar
olmayıp, sadece dindar görünen birini, din yolunda gevşetmek düşüncesiyle namaz
cübbesi giyerlerdi.
Bunlar kendilerini
Müslüman’mış gibi göstermeseler de buna muvafık olamazlardı (Başarı
kazanamadılar).
Böyle olmasaydı bir Frenk
veya Yahudi dine söğüp sayınca onu kim dinlerdi?
“Vay
haline o namaz kılanların ki kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.
Gösteriş yaparlardır,
hayra da mâni (Engel) olurlar.”(Maun suresi 5-7) Bütün söz bundan ibarettir.
Sende o nur var, fakat
insanlığın yok, insanlık dile (İste), istenilen
budur, geri kalan sözü uzatmaktan başka bir şey değildir.
Sözü çok
söyledikleri için, onunla ne demek istenildiği unutuluyor, kayboluyor.
Bir bakkal bir kadını
seviyordu.
Hanıma, hizmetçisiyle
haberler gönderip:
“ Ben şöyleyim, böyleyim,
aşığım, yanıyorum.
Rahatım, huzurum yok.
Bana zulmediyor.
Dün şöyleydim.
Dün akşam böyle oldum.”
Gibi uzun-uzun masallar
okudu.
Hizmetçi de hanımın yanına
gelip:
“ Bakkalın selamı var, diyor
ki:
Gel sana şunu yapayım bunu
edeyim” dedi.
Hanım:
“ Bu kadar soğuk mu söyledi?”
diyince cariye:“O uzun söyledi, fakat demek istediği buydu” cevabını verdi.
Esas olan maksattır, geri kalanı baş ağrısı” dedi.
***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİMaarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
Neler öğrendik:
1.
Giyim kuşamla,
takıp taktırmakla, parlak ezberlenmiş birkaç sözle ilim adamı veya din adamı
olunamayacağını öğrendik.
2.
İlk önce insan
olmayı istememiz ve dilememiz sonra diğer alana geçmemiz gerektiğini öğrendik.
3.
Esas olan istediğimi
veya ne maksadımız olduğunu başkasına kısaca iletmek gerektiğini öğrendik.
4.
Çok söz
söylemekle ne demek istediğimizi unutturup maksadımızın kaybolmasına sebep
olduğunu öğrendik.
İşte böyle yaren,
Söz söylemekten önce ne
amaçladığımızı, ne beklenti içinde olduğumuzu düşünmemiz ve bunu karşımızdaki
kişiye doğru, açık ve anlaşılır şekilde söylememiz gerektiğini öğrendik,
anladık.
Aldatıcı davranışta
bulunanların ancak kendilerini aldattıklarını öğrendik, anladık.
Bilgili, âlim, cahil ve
bunlar gibi birçok değerlendirmeyi o kişinin sözleriyle, davranışlarıyla,
gösterdiği kıyafetle değerlendirme yapıldığını, bunların birbirini doğrulaması
ile o kişi hakkında karar verildiğini öğrendik, anladık.
RAVLİ ADAM GİBİ ADAM OLMAK
yaz Google den okumalısın.
*
RAVLİ