Senin buyruğun olmadıkça ne
bir konakta ineceğiz, ne de senden izinsiz sofra kuracağız dediler.
Hatta senin emrin olmadıkça
birbirimizden incinsek bile hiç bir şey anlatmayacağız.
Bir kaç gün geçmişti, yiyecek
bir şey bulamadılar.
Karpuz mevsimiydi.
Uzaktan bir bostan
tarlasından bir adam eliyle işaret ederek sesleniyordu. Allah adına ant vererek dervişler buraya gelsinler, diyordu.
Bunlara acele etmeyin dedim.
Ama biz açız dediler, sen de
aç isen gecikme! Keramet inkâr olunmaz.
Onlara dedim ki:
Nihayet orası yerinde duruyor
o şimdilik elimizdedir.
Nasıl ki sofinin biri ekmeğe
yüzünü dönerek, eğer senden daha iyisini bulursam elimden kurtulursun,
bulamazsam, şimdilik elimdesin, demiş.
Kulağımızı ağırlaştırarak, ne
diyorsun diye sorar gibi elimizi kımıldattık daha çok yaklaştı ve ısrar
gösterdi.
Adama dedim ki:
Bir şart ile geliriz. Sen ne yiyorsan dervişlere de ondan vereceksin.
Ayağıma kapandı.
Çünkü o bunu rüyasında görmüş
ve vaktini bekliyormuş. Dervişler için karpuz toplamıştı.
Ona dedim ki:
Sakın olmaya ki sen iyilerini
yiyesin de dervişlere Allah için ondan daha fenasını veresin.
Bir nara atarak yere
yuvarlandı.
Dervişleri üç gün konakladı,
kuzular kesti, onun nasibi budur dedim.(M. 333)
Azizleri üç gün geri
bıraktım, ama sana da nasip erişti diyerek ayrıldım.
Erzincan'a varınca dostlarda,
ayrı düştüm.
Beni tanımadıkları süre
içinde günlerimiz hoş geçti.
Oyunlar çıkarıyor,
şakalaşıyorduk.
Beni tanıdıktan sonra da
etrafıma toplandılar hep toy, düğün ettiler.
Üç gün iş aramaya gittim. Beni kimse çağırmadı.
Çünkü pek arıklaşmıştım
(Zayıflamıştım).
Herkesi götürdüler, ben
oracıkta kalakalmıştım.
Yolda büyük bir adamın gözü
bana ilişti.
Kölesini göndererek burada
niçin beklediğimi sordurdu.
Sen yolun kâhyası mısın?
Dedim.
Eğer şehri ve yolu sözleşme
ile aldınsa, bana haber ver.
Adam bana alçakgönüllülük
gösterdi beni evine götürdü, güzel bir yer gösterdi, yemekler getirtti, iki
dizinin üzerine edeple oturdu.
Yemek yedikten sonra, bana bu
şehirde bulundukça her gün gel karnını doyur, dedi.
İşte onun bu sözü oraya bir
daha gitmeme engel oldu.
Bir gün beni gördü ve dedi
ki:
Nihayet beni şu çetin
durumdan kurtar! Dostluk asla tek taraflı olmaz.
Gönülden gönüle pencere
vardır, derler.
Ben kendi gönlümün yandığını
biliyorum.
Beni niçin böyle perde
arkasında bırakıyorsun?
Hiç demiyorsun ki bu
nasıldır?
Evet dedim.
Benim bir âdetim vardır, her kimi seversem önce ona karşı sert davranırım; ta ki her
şeyimle onun olayım. Etimle, derimle, iyi ve kötü her şeyimle ona bağlanayım.
Çünkü iyilik öyle bir şeydir
ki, beş yaşında bir çocuğa karşı bile yapsan o senin çocuğun olur.
Ancak er odur ki, önderinin nasıl sabırlı olduğunu görür ve onunla başına
gelecek belâya da katlanır.
Sonradan yüz gösterecek devleti bekler.
Onu nereye eriştireceğini düşünür de başını o tarafa çevirir.
Kahraman olur, ölümden
korkmaz, neticede hiç de ölmez.
Belki ölümsüzlükte
ölümsüzlüğe, belki bin ölümsüzlüğe ulaşır.Orada birini gördüm, parmak kaldırdı (Şahadet getirdi).
Bin kere de Müslüman olsan, dedim yine sende o küfürden bir şey artık kalır.
Yoksa niçin o fersiz
bakışlarınla (Parlaklık, aydınlık olmayan) hep bana bakıyorsun?
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
ŞEHADET GETİRMENİN ANLAMI:
Görmüş
gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibadet ve
itaat olunmaya hakkı olan hiçbir ilâh, hiçbir kimse yoktur.
Görmüş gibi bilir, inanırım ki, Muhammed Aleyhisselâma Allahü teâlânın hem kulu, hem peygamberidir.
O’nun gönderilmesi ile O’ndan önceki peygamberlerin dinleri tamam olmuş, hükümleri kalmamıştır.
Sonsuz saadete kavuşmak için, ancak O’na uymak lâzımdır. O’nun her sözü, Allahü teâlâ tarafından kendisine bildirilmiştir. Hepsi doğrudur.
Yanlışlık ihtimali yoktur demektir.
***
Neler öğrendik:
1.
Bir kişiden fazla
kişinin yolculuk edeceği zaman bunlardan birinin lider olarak seçilmesi,
diğerlerinin de liderin emrine uymaları gerektiğini öğrendik.
2.
Elimizde olanı
istediğimiz zaman kullanabileceğimizi ancak bunu kullanırken de ağır başlılıkla
davranmamız gerektiğini öğrendik.
3.
Kendine iyileri ayırıp dervişlere ondan daha
fenasını iyilik diye vermenin o kişiye istediğini kazandıramayacağını öğrendik.
4.
Dervişleri
ağırlayanların Allah katından ödüllendirildiklerini öğrendik.
5.
Şems
Hazretlerinin rüyalara hâkim olduğunu, akıldan geçenleri bilecek keramete sahip
olduğunu öğrendik.
6.
Tanrı erlerinin kendilerini acınacak, yardım
edilecek biri gibi göstermediklerini yani dilenci huylu olmadıklarını öğrendik.
7.
Dostluğun tek
taraflı olmadığını öğrendik.
8.
İyilik yapmanın
gönülden bağlayıcı bir etkisi olduğunu, iyilik gördüğümüz kişiyi bağladığımızı
öğrendik.
9.
Erkeklikten
nasibi olan kişinin önderinin nasıl sabırla davrandığını görüp onunla başı
sıkıntıya girse bile ayrılmayacağını öğrendik.
10.
Erkeklikten
nasibi olan kişinin önderinin nereye ulaştıracağını düşünerek o tarafa bakışını
çevireceğini öğrendik.
11.
Erkeklikten
nasibi olan kahraman olur, ölümden korkmaz, sonuçta da ölümsüzlüğe ulaşacağını
bildiğini öğrendik.
12.
Şahadet getirenin
gözlerinden aydınlık parlaklık fışkırması gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Beraberliğin sağlam ve uzun
olması için sertliğe verilen tepkinin değerlendirmesi ile başlanacağını ve kısa
veya uzun ömürlü olmasını bu sınamanın belirlendiğini öğrendik.
Sözlerimizin inancımızı ve
davranışlarımızı onaylarsa saygı oluşacağını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ