Yoksulluk da Allah yolunda dervişliktir.
Dervişliğin hırka ile ne
ilgisi var ki, her yıl dokuz yüz bin akçe derviş hücrelerinde yatanlar için
harcanır.
Her gün on koyun kesilir.
Hele havadan gelen gelirleri
de sayısızdır.(M. 335)
Hazreti Muhammed (S.A.),
"Benim Allah ile öyle bir anım otur ki, aramıza ne
bir mahlûk, ne de en yakın bir melek giremez," buyuruyor. Allah’ına
erişiyor.
Bu Şeyhlere sordum:
"Benim Allah ile öyle bir anım olur ki," sözü ile işaret edilen
hal sürekli olur mu?
Bu ahmak şeyhler, hayır,
dediler.
Sürekli olmaz.
Dedim ki:
Dervişin biri Hazreti
Peygambere (S.A.) dua ediyordu ve diyordu ki: Allah sana daima topluluk versin.
Hazreti Peygamber buyurdu ki:
Hey, hey bu duayı bana etme!
Bana dua ederken, Allah’ım
topluluğu ondan kaldır, Allah’ım ona dağınıklık ver diye yalvar!
Ben topluluk içinde aciz
kaldım, örs oldum.
Ulu Allah, "Sanır mısınız ki, sizi gereksiz yarattık," (Müminun Sûresi, 115) buyuruyor.
Derler ki:
Bazı fenalık vardır ki,
neticesi iyiliktir.
Yani ben yüz orduyu
yağmaladım, yüzümü sana çevirdim, sen başka bir yerde uğraşıyorsun.
Sana saygı gösteriyorlar,
bana göstermiyorlar.
Ben yüzümü hep sana
çevirmişim.
Benim bütün varlığım, senin
bütün varlığınla dolu.
Onun karşılığı olarak benim varlığımda bol-bol senin varlığın yaşıyor.
Biri kapının önünde içeri girmek
için hep ağlayıp sızlar.
Giremezsin, sana izin yoktur
derler.
Öteki de bir saat dışarı
çıkmak için sızlanır hayır derler; bu nasıl olur?
Efendi, herkes kendi halini anlatır.
Allah kelâmının mânasın söylüyoruz, derler.
Hele bir hadiste, "Allah, ruhları tenlerden önce yarattı," buyurmuştur; bu nasıl olur?
Yüz binlerce yılı göz önüne
getir ki bedenler yaratılmazdan önce geçmiştir.
Bu Hadis yani sonradan
yaratılan varlıklardan birer perdedir.
Hades, yani sonradan meydana
gelen şey, elbet de abdest almayı gerektirir.
Hades'ten yani abdesti bozan şeylerden arınmalıdır ki, namaza ve Allah
katına yol bulasın.
Bilmiyorum ki sonradan
yaratılan bir nesne yüce Allah'ın sözünü nasıl kavrayabilir?
Ancak gerektir ki, gizli-gizli Hak yolunda yürüsün, ruhu yok oluncaya kadar,
geçici varlığı kalmayıncaya kadar bu yolda ilerlesin.
Nasıl ki o hikmet ehli zat,
donuk ve eksik olmakla beraber şöyle demiştir:
Muhammed gerçi orada idi, varlıktan her ne varsa hep orada idi. Haktan başka her şey orada idi, ama yokluğa ve fanilik ülkesine gitti.
Evet, her şey yok olur.
Denilebilir ki o gelir, selâm
sana, seni yalnız buldum, der.(M. 336)
Herkes bir şeyle uğraşır.
O işten hoşnut ve memnundur.
Kimi ruh ile ilgilenir, kendi ruhu ile uğraşır.
Daha başkaları aklı ile nefsi ile alışveriştedir.
Seni kimsesiz buluyoruz,
bütün dostlar, kendi sevdaları peşine takılmış gitmişler, seni yalnız
bırakmışlar.
Ben dostları olmayan bir
dostum.
Onlar arasında gidenlerden şu
nükte meşhur oldu: "Allah, kuluna vahiy yolu ile neler bildirdi ise, bildirdi,"
(Necim Sûresi, 10) buyruldu.
Necim Sûresinin başından bu
onuncu ayete kadar dışarı çıktı, her ne kadar dışarı çıkmasa bile.
Biri, o niçin Vahy etti
diyor, diye sordu.
Dedi ki:
Ne söyledi ise söyledi. Ruhu gelir, sorar ki, o sana söyledikleri ne idi, diye sorar.
Hazreti Peygamber (S.A.) ona ne konuştuksa konuştuk der.
Akıl da böylece gelir sorar,
o da aynı cevabı alır.
Şimdi onun alnında bir satır
yazı yazılmıştır.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Dervişliği Allah yolunda
ve halka muhtaçlık göstermeden yalnızca Allah’a muhtaç olarak yapılmasının ve
yaşanmasının doğru bir davranış olacağını öğrendik.
2.
Dervişin kendisi
ile Allah arasında hiçbir şeyin araya girmesine izin vermemesi gerektiğini
öğrendik.
3.
Dervişin Allah
ile ilişkisinin devamlı olması, kesik-kesit ilişkide olmaması gerektiğini
öğrendik.
4.
Dervişin
insanları veya başka şeyleri kendinde toplamasının yanlış olduğunu, her ne ona
yaklaşıyorsa kendinden uzaklaştırması, Allah ile beraber olmanın uğraşısı
içinde olması gerektiğini öğrendik.
5.
İnsanın dünyadaki
canlılar içinde vazife ve sorumluluk taşıyan yeğene varlık olduğunu, İlahi
sorumluluktan kurtulmak ve Allah’ın huzurunda hesap vermekten hiç kimse için
mümkün olmadığını öğrendik.
6.
Yüzümüzü Allah’a
çevirip varlığımızı Allah’ın varlığı ile doldurmamız ve Allah’ın varlığı ile yaşamamız
gerektiğini öğrendik.
7.
Kiminin İlahi âleme
girmesine izin verilmediğini, kiminin de İlahi âlemden çıkmasına izin
verilmediğini öğrendik.
8.
Herkesin
anlattığından kendi durumunu, konumunu anlattığını öğrendik.
9.
Ruhumuza sonradan
bağlanan tenin, ruhlar âlemini görmesine engel bunun bir perde olarak doğru
görüşümüze engel olduğunu, bundan temizlenmemiz gerektiğini öğrendik.
10.
Allah’tan Vahy
alacak duruma gelmemiz için çalışmamız gerektiğini öğrendik.
11.
Usulüne uygun temizlendikten
sonra (Abdest) namaz kılabileceğimizi ve Allah katına yol bulabileceğimizi
öğrendik.
12.
Allah âlemini
ancak ruhumuzun anladığını, insandaki parça aklın bunu anlamaya çalıştığını
fakat anlayıp kavrayamayacağını öğrendik.
İşte böyle yaren,
RAVLİ ARAYA SOKMA-GİRME yaz
Google dan incele.
Yukarıda yazıdan anladığımız
Allah ile aramıza hiçbir şeyi yani aklımızı ve nefsimizi sokmamamızın
gerektiğini öğrendik, anladık.
Bu yolda gidip gelen
büyüklerimizin bize öğrettiklerinden yararlanarak nasiplenmemiz gerekiyor.
Vahi almanın tadını ancak
alanların bildiğini, bunu o kişinin aklıyla bile paylaşmaktan sakındığını, yeri
ve zamanı gelince aklına ve nefsine öğrettiğini öğrendik, anladık.
Temiz olmadan kazanımımızın
olmayacağını, temiz yerlere kabul edilmeyeceğimizi öğrendik, anladık.
*
RAVLİ