Her dil er sâmi
budi vahy-i nihân
Harf-u savti key
budi ender cihan
(Hazreti Mevlana, Mesnevi
4.inci cilt 2979 inci beyit açıklaması)
“ Her gönül, gizli vahy’i
duyup işitseydi âlemde harfe söze artık ne lüzum kalırdı?”
Kendinden yardım istenilen
niteliksiz Tanrı kudretlerini cihanda gösterirdi.
Manalar suretlerle göründü.
Suret ehli (Görünüşü önemseyenler) de suretlerden manayı tattılar.
Suretleri (Görünenleri) lafızdan (Sözle
anlatılmak, bildirilmek), sesten ve sözden yaptı.
Bunlar zarf (Kap, kılıf, sarma) gibidirler, mana da su (İçinde saklanılan değer) gibidir.
Kuru toprak halkı, zarflardan
nasip aldılar.
Balıklar, zarfsız safa
denizinden rızıklandılar.
Zahir ehli (Görünüşü önemseyenler) yalnız suretlerden (Görünenlerden) zevk alırlar.
Âşıklar, onların zevkinden
sakınırlar.
***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM
ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri
koll. Şrt.
***
Neler öğrendik.
1.
Gördüğümüz her
şeyin aslında bir kap içinde, kılıf geçirilerek örtülmüş, sarıp sarmalayarak
içindeki değerin korunmuş olduğunu öğrendik.
2.
İnsan vücudunun
da bir kap olduğunu, içinde çok değerlerin saklandığını öğrendik.
3.
Görünüşe
aldanmamak için gördüğümüzün içinde ne saklandığını araştırmamız gerektiğini
öğrendik.
4.
Allah’ı
sevenlerin görünüş zevkinde kalmayarak manasını anlamaya çalıştıklarını
öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Gönlünü dünyalık isteklerle
dolduranların Allah’tan gelen buyruk ve düşüncelerini bu karışıklık içinde
duyamayacaklarını, kendilerini sağır ettiklerini öğrendik, anladık.
Gönül aynasını dünyalık
isteklerle dolduranların Allah’tan gelen görüntüleri net olarak
göremeyeceklerini, mahrum kalacaklarını öğrendik, anladık.
Kendini yetiştirmiş ariflerin
gönlüdeki çer-çöp denilen dünyalık isteklerden temizlemişler, gönül aynalarını
parlatarak Allah’tan gelen mesajlara açık tutmuşlar ve öğrenmek anlamak için
söze veya yazıya ihtiyaç duymadıklarını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ