Allem-el esma bud
âdem ra imâm
Lik ne ender
libas-i ayn-ü lâm
(Hazreti Mevlana, Mesnevi
4.inci cilt 2970 inci beyit açıklaması)
“ Âdem-el esma= Tanrı Âdeme
bütün isimleri öğretti”
Hakkın bu lütfü Âdem’e imamdı
(Önderlik eden).
Fakat bu öğretiş, ayın (A) ve lâm (L) gibi harf
elbisesiyle değil.”
Hakkın kokusu Âdem’in
toprağına geldi, kalıbını da kendi ruhundan üfürdü.
Âdem’in kalıbı Tanrı
medresesi (Okulu) idi.
Burada okunan ders vahiy’di.
Bu bir şaşılacak şeydir ki,
şakird (Öğrenci, çırak) ve üstad (Bilim ve sanatta üstün bilgisi ve yeteneği olan)
tekti.
Çünkü kendin etken olmadan
kendine, kendinden öğretti.
Batını (Gizlilik ve görünmezlik) vahiy (Bir buyruk ve düşüncenin Tanrı tarafından bildirilmesi)
idi ve görülmez gayb (Görünmez) idi, zahiri (Görünen kısmı) harfti, lügatti, söylemek ve işitmekti.
Zahirinden (Görünenden) zahir ehli (Usta
görüş sahibi olanlar) faydalandılar.
Gözleri görenler de batın (Gizlilik, görünmezlik) denizine battılar.
***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM
ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri
koll. Şrt.
***
Neler öğrendik.
1.
Allah Âdem
peygambere kendi ilminden vahiy yoluyla ilim vererek yarattığı ve yaratacağı
tüm eşyanın ismini öğrettiğini, ne işe yaradıklarını öğrettiğini öğrendik.
2.
Allah’tan peygambere
buyrukların ve ilmin gizlilik içinde bildirildiğini, bunu meleklerin bile duymadığını, Âdem toprak
ve su (Balçık) ile süslenince o ruhani isimlerin
(Esma-ül Hüsnanın) gizlendiğini öğrendik.
3.
Sözlerin ve
yazıların Allah bilgisini tam açıklamadığını ancak anlamak için yol açtığını
öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Allah bilgisinin yüceliğini,
değerini görenlerin kitapları, sözleri bırakarak vahiy sırlarının peşine
düşerek görünmez âlemin zevkiyle zevklenmeye başladıklarını öğrendik, anladık.
Konunun öneminden dolayı
RAVLİ SÖZ yazarak bu blogtan veya Googleden incelemelisin.
İnsanın icat ettiği ile Allah’ın
var ettiğinin isim verdiğinin farkını bilmemiz gereklidir.
*
RAVLİ