Her ki o yekbâr hod
bednâm şud
Hod neyâbed
nâmcüst-ü hâm şud
(Hazreti Mevlana, Mesnevi
6.inci cilt 2920 inci beyit açıklaması)
“ Adı bir kere kötüye çıkanın
artık hamlıkta bulunmağa, iyi bir ad aramağa kalkışmasına ihtiyacı yoktur.”
O manevi padişahlar hiç kötü
ad alırlar mı?
Ahmaklar, perdelenmiş
olduklarından onların iyiliklerini görmezler.
O büyük zatlar, hodbin (Bencil) olanlara göre itibarsız olsalar da, onların
kadirleri (Değeri, kıymeti, itibarı) yücedir.
Arif kişiler, Tanrı’nın
kurallarını (Sevgiyle bağlanmış) pek seven
zatına mazhardırlar (İyiliğine erişmiş).
Fakat bu hakikati, pek
hasetçi olan düşmanın gözü nerden görecek?
Arifler Hakkın sevgi
baharının taze gülleridir ama aşağılık kimselerin gözleri onları diken görür.
Şahidi’nin (Hakikati olduğu gibi görenin) can gıdası, Hakkın zat
nurlarındandır.
Onun için dudaklarından böyle
âb-ı hayat (Ölümsüzlüğe sebep olan su) akıyor.
*
Neler öğrendik:
1.
İlahi nurla
bakanın temiz bir dili, keskin bir gözü olduğunu, gizli ve açık her şeyin ona
belli ve bilinen olduğunu öğrendik.
2.
Allahın bizi
taraf olmadan gizli olanı görmemizi istediğini öğrendik.
3.
Taraf olduğumuz
zaman gözümüzün perdelendiğini, açık ve gizli hakikati göremediğimizi öğrendik.
4.
Sevdiğimiz
şeylerin bizi kör ve sağır ettiğini öğrendik.
5.
Sebeplere bağlı
düşüncenin göze bağ olduğunu, hakikati olduğu görmemize engel olduğunu
öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Adı kötüye çıkanlardan utanmamak
gerektiğini, onların sırlarını anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik,
anladık.
Ham olan kimsenin iyi bir
şöhret sahibi olmak istediğini, bu isteğin kaynağının da kötü bir nefse sahip
olmasından meydana geldiğini öğrendik, anladık.
Şöhretin felaket olduğunu,
vahşi bir hayvandan kaçar gibi şöhretten kaçmamız gerektiğini öğrendik,
anladık.
*
RAVLİ