25 Mayıs 2014 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 562

Her ki o yekbâr hod bednâm şud
Hod neyâbed nâmcüst-ü hâm şud
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 2920 inci beyit açıklaması)

“ Adı bir kere kötüye çıkanın artık hamlıkta bulunmağa, iyi bir ad aramağa kalkışmasına ihtiyacı yoktur.”

O manevi padişahlar hiç kötü ad alırlar mı?
Ahmaklar, perdelenmiş olduklarından onların iyiliklerini görmezler.

O büyük zatlar, hodbin (Bencil) olanlara göre itibarsız olsalar da, onların kadirleri (Değeri, kıymeti, itibarı) yücedir.

Arif kişiler, Tanrı’nın kurallarını (Sevgiyle bağlanmış) pek seven zatına mazhardırlar (İyiliğine erişmiş).

Fakat bu hakikati, pek hasetçi olan düşmanın gözü nerden görecek?
Arifler Hakkın sevgi baharının taze gülleridir ama aşağılık kimselerin gözleri onları diken görür.

Şahidi’nin (Hakikati olduğu gibi görenin) can gıdası, Hakkın zat nurlarındandır.

Onun için dudaklarından böyle âb-ı hayat (Ölümsüzlüğe sebep olan su) akıyor.
                                        *
Neler öğrendik:
1.    İlahi nurla bakanın temiz bir dili, keskin bir gözü olduğunu, gizli ve açık her şeyin ona belli ve bilinen olduğunu öğrendik.
2.    Allahın bizi taraf olmadan gizli olanı görmemizi istediğini öğrendik.
3.    Taraf olduğumuz zaman gözümüzün perdelendiğini, açık ve gizli hakikati göremediğimizi öğrendik.
4.    Sevdiğimiz şeylerin bizi kör ve sağır ettiğini öğrendik.
5.    Sebeplere bağlı düşüncenin göze bağ olduğunu, hakikati olduğu görmemize engel olduğunu öğrendik.
                                    *
İşte böyle yaren,
Adı kötüye çıkanlardan utanmamak gerektiğini, onların sırlarını anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Ham olan kimsenin iyi bir şöhret sahibi olmak istediğini, bu isteğin kaynağının da kötü bir nefse sahip olmasından meydana geldiğini öğrendik, anladık.

Şöhretin felaket olduğunu, vahşi bir hayvandan kaçar gibi şöhretten kaçmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                             *

RAVLİ

Popüler Yayınlar