24 Mayıs 2014 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 561

Şud safir-i bâz-ı der mere-i din
Nârehay-ı “ Lâ uhibbül âfilin’”
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 2882 inci beyit açıklaması)

“ İki âlemde de Tanrının baktığı yer gönüldür.
Padişah daima dilber (Gönlü alıp götüren güzel) mesabesinde olan gönüle bakar.”

Su ve toprak (Vücut) içinde mahpus olanlar, can ve gönül sırlarını ne bileceklere.

Ten ehlinin (Vücudunu aşırı sevenlerin) can ve gönülden haberleri yoktur.
Onların canı, insani cana nispetle hakir olan hayvani candır.

Can ve gönül, Hakkın âşıklara bir ihsanıdır.
Onlar, bu can ve gönülle Haktan vahdet (Bir olmak, birlik içinde aynı duyuş ve düşünüş içinde eylem yakmak) dersini okurlar.

Rütbe ve mansıptan (Makam), addan (İsminin halk tarafından bilinmesinden) ve şandan (Gösterişten), ardan (Yaptığından toplumun kınaması önemsememiştir) geçmişlerdir.

Var, yok cihanına (Dünyalık maddelerin olup olmamasından), renk âlemine niyazları (Yalvarışla istekleri) yoktur.

Âşıklar, iyi ad alma kaydında değillerdir.
Varlıktan gönülleri büsbütün sıyrılmıştır.

                                        *
Neler öğrendik:
1.    Allah’ın insanda önem verdiği yerin kendi sevgisi ile dolmuş gönlümüz olduğunu öğrendik.
2.    Vücuduna önem verenlerin gönülden habersiz olduklarını yalnız isteklerinin peşinde yaşayıp öldüklerini öğrendik.
                                    *
İşte böyle yaren,
Hak âşıklarının dünya istek ve işlerinden zevk almadıklarını, can ve gönüllerini Allah’a yönlendirdiklerini öğrendik, anladık.

Âşıklar Allah tarafından terbiye edilip beğenilen duruma geldikten sonra yine Allah tarafından güçlendirilerek dünya işlerine görev verildiğini, Allah yolunda olanlara yardım ve destek sağladıklarını öğrendik, anladık.

RAVLİ GÖNÜL yazarak Googleden bu konuda din büyüklerimizin öğretilerini okumalısın.
                                             *

RAVLİ

Popüler Yayınlar