29 Mayıs 2012 Salı

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE TANRIYLA KONUŞMAK

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
Dedi ki:
Dervişin birisinin bir hırkası vardı.
Bu hırka kendisiyle konuşurdu.

O da, hırkasıyla meşveretlerde (Danışma amaçlı konuşma) bulunur, ona sorular sorardı.
O, Tanrı’nın ilahi kanunudur, dilerse insanlardan başkalarını da konuşturur.

Peygamberlerin mucizeleri tevatürle (Söylemekle) sabit olmuştur.
Şimdi, sen ki insanoğlusun, nasıl olur da sen de konuşmazsın?
Dile gelmezsin?

Ancak bütün sözlerin, bazı kocakarı hikâyeleri, Arap şiirleri!
Hep bu!
Şimdi kendi sözlerin nerede?

“ Bu, fakirlik icabıdır” dedi.
Fakirden üstün bir şeyh vardır, şeyhten üstün kutup, kutuptan önce falan şey.

Şunları söylemek istedim:
“ Sen, bu fakirlikten hiç kimseye bir şey anlattın mı?
Bu fakirlik mertebesi için o gafil şeyhlerden bir haber getirdin mi?

Dünyanın en büyüğü, âlemin ve Âdem’in ulusu Cenab-ı Peygamber:
Âdem ve başkaları benim sancağımın ardından yürürler, ben Arap ve Acemin en düzgün konuşan insanı olmakla iftihar ederim, fakirlik mertebesinin benim için bir övünç vesilesi olması ile de öğünürüm” buyurmuştur.

Sen şu fakirlik mertebesinden ne bekliyorsun ki, onu bir şeyhten daha geri bir sıraya atıyorsun?”
Ama hiçbir şey söylemedim, onun cevabı da sadece susmak oldu.

Sonra dedi ki:
“ Eğer onlar diken gibi oldularsa içlerini ateşlemek lazımdır”

“ Nuh’a mı uyacaksın, yoksa Mustafa’ya mı?” dedim.
Çünkü Nuh peygamber:
Yarabbi, yeryüzünde kâfirlerden tek kişi bırakma!”
(Nuh suresi 26) diye yalvardı.

Hazreti Mustafa (s.a) ise:
Allah’ım ümmetimi doğru yola yönelt!
Çünkü onlar bilmezler” buyurdu.

Bu çile dolduranlar Musa’ya uyanlardır.
Çünkü onlar Hazreti Muhammed’e uymaktan bir zevk duymazlar.

Hâşâ (Olmaz), belki de Muhammed’e uymayı şart bilmezler ise Musa’ya uymaktan da pek az zevk duyarlar ve onun yolunu tutarlar.

Diyorsun ki:
“ Veli tek bir insandır, daima onların nazarı dünyayadır”
Yani onunla herkes beraber yürür, önünde ardında dolaşırlar.

Nasıl ki, bazıları padişahın kapısını hor görürler, ona bayağı bir süvari gözüyle bakarlar.
Ama esas başının makamını daha yüce sayarlar.
Çünkü önünde, arkasında değnekçileri vardır.

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Tanrı ile bir vasıta ile konuşabileceğimizi öğrendik.
2.    Herkesin Tanrı ile bir şekilde görüşmesinin doğru ve iyi olacağına öğrendik.
3.    Tanrı ile söz ile konuşmanın mucizeler meydana getirdiğini öğrendik.
4.    Tanrı ile konuşmak için fakir olmamız yani ona muhtaç olduğumuzu, kuvvet ve kudretinin olduğunu, kendimizi küçülterek ve yanlışlarımızı dile getirerek söylememiz gerektiğini öğrendik.
5.    Tanrı’ya söylenen kendi sözümüzün Tanrı tarafından çok değer verildiğini ve bir şekilde karşılık verildiğini öğrendik.
6.    Fakirlik seviyesinin diğer insanların adlandırdıkları mevki ve makamlardan çok daha seviyeli olduğunu öğrendik.
7.    Peygamber efendimizin fakirlik sebebi olduğundan ve Tanrı ile konuşmaya yol açtığı için övündüğünü öğrendik.
8.    Fakirliğin nimetinden faydalana bir peygamberimiz olduğunu, fakirliğin bize açıklanan ve açıklanmayan birçok faydası olduğunu, bakışımızı dünya kazancından, ahret kazancından vazgeçirip Tanrı’ya bakmaya yönlendirdiğini öğrendik.
9.     Peygamber efendimizin yolundan ne kadar gidersek o kadar zevk alacağımızı öğrendik ve bu zevk alışın ne kadar uyduğumuzu veya uymadığımızı gösterdiğini öğrendik.
10.                      Parçalanmamış, bölünmemiş, tek olmuş bir insanın veli olduğunu, o velinin dünya işlerini bakışıyla yaptığını öğrendik.
11.                      Velinin önünde arkasında koşturanlar olmadığını görünce onu değersiz, etkisiz, yeteneksiz görmememiz lazım geldiğini, nice padişahların yapamadığını bir sözü ile yapıldığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Namaz kılıyorsan baştan sona Tanrı ile konuşmak olduğunu anlarız.
Bir işimiz de böyle yapacağım, buna Tanrı ne der diye kendi kendine sorarsan bu bir Tanrıyla konuşmadır.

Tehlike, tehdit, korku karşısında Allah adının geçtiği sözler söylersin ki bu da Tanrıyla konuşmaktır.
Aslında bütün gün Tanrıyla beraberiz ve onunla bir şekilde konuşuruz.

Putperestler puta söylerler, söyledikleri de olur.
Dervişin elbisesi ile konuşması gibi puttan cevap alırlar.

Kimin yattığı belli olmayan bir mezara saygı gösterip ona dileğini söyleyenin dileğinin olduğunu görmedin mi?
Tanrı o putla, o mezarla konuşmayı kendisi ile konuşma sayar ve dileğini verir.

Yaren burada Tanrı’nın yalvarışı sevdiğini, değer verdiğini ve dileğini yerine getirdiğini anlamalısın.

Muhammed Mustafa yolundan olanlar fakirlikle sahip oldukları Tanrı’ya yalvarma ahlakını en iyi şekilde içselleştirir ve bundan zevk alırlar.

Yalvarışı puttan veya herhangi bir şeyden yaptığı isteyişi dünyalık istekler içindir ki geçici isteklerdir.

Derviş yalvarışı ile Tanrı’nın kendini ister, ebedi olanı ister.

Bizimle beraber olan, bize şah damarımızdan daha yakın olan Tanrı ile konuşmamız gerekir ve bunu önemsememiz gerekir.

Not:
Yaren Tanrı’da istediğini tanrı çalışmanın içine koyup oradan sana verir.
Yanlışa düşüp de ben çalıştım, ben kazandım, kafayı kullandım gibi kendine mal etmeye kalkmamalısın.
Onun için yalvarışını, istediğini unutmayasın veya görmemezlikten gelmeyesin.
                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar