3 Mayıs 2012 Perşembe

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE TANRI ACIKINCA


Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

 Bir kimsenin davasını onun manası için, bir kimsenin manasını da, davası için öğrenmek isterim.

Şaha dediler ki:
“ Seyis senin atına binmiş”

Şah da şu cevabı verdi:
“ Eğer ben atın üzerinde olsaydım o başımın üstünde oturacaktı, ancak ben şimdi attan inmiş bulunuyorum.

Tekrar binecek olsam, seyis bilir, çarçabuk ahıra koşar.
Bu gün ben karıyı boşayacak olsam, yine o bilir.” Dedi.

Dedi ki:
“ Sizin derneğinizde bulunacak değerde olmadığımız için hizmette kusurumuz var.”

Bu kimseler ki büyüklerin yanına gaflet (Dikkatsiz) içinde giderler, bunların onlardan haberleri yoktur.
Çünkü onların yanına hazırlıksız gitmişlerdir.

Yolda yürüyen bir adam, bir ırmağa rastlar.
Hep sert akan bu suya girecek olsa derindir, boğulacak.

Üstünden atlayıp geçmek istese geniştir, içine düşecektir.
O halde şu zorluğu ortadan kaldırmak lazımdır.

Kuran’da:
Nefislerinizi (Kötü duygularınızı) öldürünüz
(Bakara suresi 54) buyurmadı mı?

Hazreti İbrahim, o dört kuşu öldürdü, hemen dördü birden dirildi.
Ama burada o dört kuş hemen dirilmez, ancak başka yönden dirilir.

Çünkü velilerin iç yüzü de bu dört kuş gibidirler.
Nasıl ki, nefsiyle yaşayanlar başka, kalbiyle yaşayanlar da başka olur.

Çare yoktur yol budur.

Kuran’da:
Tanrı’ya güzel amellerinizle ödünç verin
(Müzemmil suresi 20) buyuruyor.

(“ Kendiniz için önden ‘Dünyada iken’ ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz, hem de daha üstün mükâfatça daha büyük olmak üzere”)
Tanrı’nın ne ihtiyacı olur ki, ona ödünç veresiniz?

Tanrı Musa’ya buyurdu ki:
“ Ey Musa acıktım.
Beni doyurmayacak mısın?
Kapına gelirsem beni nasıl karşılarsın?”

Musa:
“ Ey ulu Tanrım, sen böyle şeylerden arısın (Temizlenmiş)” dedi.

Tanrı yine tekrarladı:
“ Ey Musa kapına gelirsem?”

Her ne kadar Musa, Tanrı’nın cilveleşmesine karşı, “ Nasıl olur” diye düşünüyordu, ama Tanrı da ona karşılık,
“ Eğer gelirsem ne yaparsın?” diyordu.

Nihayet dedi ki:
“ Çok acıktım.
Tartışmayı bırak, git yemekler hazırla ki yarın yine gelirim”

Musa erkenden yemekler hazırladı, baktı ki, bunların hepsi hazır ama su eksik, o sırada bir derviş geldi:
“ Tanrı rızası için bana ekmek ver” dedi.

Musa:
“ Hoş geldin” dedi, eline iki su testisi verdi, “ Su getir” dedi.
Derviş “Başüstüne” dedi.
Suyu getirdi.

Musa da ekmeği dervişin eline uzattı.
Derviş saygı ve teşekkürle ayrıldı.

Şimdi Musa’nın Tanrı yolunda bu zorluklara düşmesi nasıl olur?
Musa kimya bilgisini iyi biliyordu.
Çünkü ona,
“ Tevrat’ı altın suyu ile yaz!” diye emir verilmiştir.

Vakit gecikti, Musa beklediği yemekleri komşularına dağıttı.
Fakat “ Bu ilahi cilvenin sırrı nedir?” diye düşünüyordu.

Meğer bunun sırrı, bu topluluğa bir genişlik vermek yahut anlattığım şekilde içten kulluk etmekmiş.

Neşeli bir zamanda Musa sordu:
“ Ulu Tanrım!
Söz verdin ama gelmedin!”

Tanrı buyurdu ki:
“ Geldim ey Musa!
Geldim ama sen bize iki adet testi su taşıtmadan nasıl oldu da ekmek vermedin?”

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***

Neler öğrendik:
1.    Hizmet eden kişinin hizmet ettiği kişinin kendisini bilmesinden daha iyi bildiğini öğrendik.
2.    Kişi nefsinin hükmü altında olduğu zaman kendini yeteri kadar bilemediğini, hizmet edenlerin daha iyi bildiğini öğrendik.
3.     Büyükleri tanımak ve edebi bilerek yaklaşmak lazım geldiğini öğrendik.
4.     Sahip olduğumuz kötü duyguların bizi çaresiz bıraktığını, Tanrı’ya giden yolumuzu kestiğini öğrendik.
5.    Yolumuza çıkan en büyük engelleri kendimizin oluşturduğunu, sağlıklı ruh yapısında olmazsak ilerleyemeyeceğimizi öğrendik.
6.    Nefsimizi öldürdüğümüz zaman ruhumuzun, kalbimizin, gönlümüzün, göğsümüzün dirileceğini öğrendik.
7.    Tanrı’nın derviş kılığında gelip sınayabileceğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı yoluna nefsimizle yaşıyorsak (Dünyalık isteklerimiz, arzularımız bizde hâkimiyet kurup oradan oraya koşturuyorsa) gidemeyeceğimizi öğrendik.

Tanrı yoluna ancak iç dünyamızı tanıyarak ve yaşayarak gidebileceğimizi öğrendik ve bundan başka da yolun olmadığını öğrendik.
                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar