7 Mayıs 2012 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE PEYGAMBERLER SANA NASILYOLDAŞ OLUR

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Nişabur şehrinde, bir çocuğu doğruluğa alıştırmak, terbiye etmek istediler.
Önce ona sordular:

“ Falan çocuk hakkında ne dersin?
Bize hoş görünüyor.
Güzel huylu bir çocuk mudur?”

“ Evet, güzel huyludur, fena değildir” derse,
“ O halde şimdi sen nasılsın?” diye soracaklardı.

Bazıları vardır ki, öğüt dinlerken içleri Müslüman’dır, fakat vaiz meclisinden çıkınca ateşten çıkmış kaya gibi donar kalırlar.
Bazıları da vardır ki hem vaazda yumuşak huylu olurlar, hem de başka şeyle yumuşatılabilirler.

Kimisi de çetin araçlarla ve bazen de daha etkili bir şeyle yumuşatılır.
Nasıl ki, görünüşte her şeyi yumuşatmak bir alet yardımı ile olur.

Bizim yakınımız, sema vaktinde hırkasını atan ve bir daha eskisine dönmeyen adamdır.
(Hırkasını atma: Toplumun ona giydirdiği unvanlar)

O hırka, her ne kadar bin cevher değerinde olsa bile, o semada ve o halde aldanmış bulunsa bile, bir kere ben o zevkin o hırkaya değdiğini sandım ve vermiş bulundum.

Şimdi tekrar görüyorum ki, aldanmışım.
Değmez.

Bu söz bir zümreye acı gelir, ancak o acılığa karşı dişlerini sıkarlarsa tatlılık belirir.
Şu halde acılık zamanında gülen kimse şu sebepten gülmüştür ki, gözleri sonunda gelecek tatlılığı görmektedir.

Demek ki, sabrın manası bu bakıma göre işin sonunu gözleme, sabırsızlığın manası da işin sonunu göremeyecek kadar kısa görüşlü olmaktır.

İlk saf daima, işlerin sonunu iyi bilenlere kalır.

Katır, deveye sordu:
Niçin ben çok kere katarın başında gidiyorum da sen arkada yürüyorsun?

Deve dedi ki:
“ Ben yokuşun başına geldiğim zaman ileriye bakar sonunu kadar görebilirim.
Çünkü yüce başlı yüce himmetliyim, parlak gözlüyüm.
Bir bakışta yokuşun sonunu, bir bakışta da ayağımın önünü görebilirim”

Burada deveden maksat şeyhtir.
Çünkü o olgun görüşlüdür, ona daha önce yetişen herkes onun huyunu kaparsın, hangi tarafa baksan sana olgunluk telkin eder.

Yeşilliğe, güle baksan sana incelik duygusu gelir.
Çünkü yoldaşların seni kendi âlemlerine çekerler.

Bu yüzdendir ki, Kur’an okumak gönüle sefa verir.
Peygamberleri dile getirirsin, onların ahvalini öğrenirsin, onların suretleri senin ruhunla birleşir, sana yoldaş olur.
Ahval: Nasıl oldukları, ne yaptıkları, ne durumda nası davrandıkları, nasıl bir yol izledikleri, nelere sahip çıktıklarını, neleri kendinden uzaklaştırdıklarını bulundukları yer ve değerleri, evlenmeleri, evlatlarına nasıl davrandıkları Vb. yaptıkları, söyledikleri)

Ben, o büyük ölümsüz ve sonsuz cevherle öyle sıkı ve sıcak bir bilgi edindim, onunla öyle kaynaştım ki, içim onun ateşiyle doldu.
O cevher, yumuşaklığa ve güzel huyluluğa başladı.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Çocuğu doğruluğa alıştırmak için; kendisinin tanıdığı, güzel huylu iyi çocuk dediği zaman; kendisine ( O güzel huylu iyi çocuk ) sen nasılsın diye sorarak içten bir hareket sağlanması sonra bunun bilgiyle işlenmesi gerektiğini öğrendik.
2.    Eğitimin sadece söz söylemekle olmadığını, sertliğin kırılıp yumuşatılması yardımcı araçlar gerektiğini öğrendik.
3.    Eğitimde acılığın sonrası tatlılık geldiğini öğrendik.
4.    İşin sonunu bilenin acılıkta bile güldüğünü öğrendik.

İşte böyle yaren,

Doğruluk huyunun kazanılması:
1.    İç dinamiği kendisinin beğendiği biri örnek alınarak hareketlendirilmelidir.
2.    Kişide sert olan, kabuk olan her ne varsa araç kullanılarak yumuşatılması gerektiğini, icabında çetin araçlar (Zorlayıcı) kullanmaktan sakınmamak gerekir.
3.    Eğitimin yeni kazanımına sahip çıkması ve eski yaşayışına dönmeyecek şekilde olmalıdır.
4.    Eğitimin içsel oluşumunun ne olduğunu dışa vuran hareketlerden anlayarak yeterliliği için çalışılmalıdır.
5.    Acı verdiğimizi düşünerek yapılması gerekenden vazgeçersek tatlılığa ulaşamadan eğitim sonuçlanmış olur.
6.    Acıya dayanmayı muhakkak öğretmek gerekir.
7.    Kişi üstün körü, laf olsun diye veya gösteriş için değişmiş gibi yapıyorsa uğraşmaya değmeyeceğini, sonunda pişman olacağından vazgeçilmelidir.
8.    İşin sonunu gözleyenler sabır ve dayanma olgunluğunu kazanırlar.
9.    İşin sonunu gözlemeyenler kısa görüşlü olduklarından sabırsızlanırlar ve bahanelere sığınarak uzaklaşma yolunu seçerler.

Eğitim veren lider:
1.    Problemleri ve zorlukları işin başlangıcındayken ileriye bakan sonunu kadar görebilen biri olmalıdır.
2.    Her şeye aydın gözle bakan, gayretli, çalışmayı seven, emek veren, yetiştirmekten zevk alan biri olmalıdır.
3.    Her attığı adımı gören ve hem de ileriyi gören, sonuçları gözetleyen biri olmalıdır.


Eğitim alan:
1.    Olgun yol göstericiye inanmalı ve dediklerini sonuç alana kadar anlamasa bile itaat ederek bağlılığına devam etmelidir.
2.     Olgun yol göstericinin huyunu kapmaya çalışmalıdır, olgunluğunu anlamaya çalışmalıdır.
3.    Olgun yol göstericinin inceliğini almaya, onun neye nasıl baktığını anlamaya çalışmalıdır.
4.    Olgun yol göstericinin ruhuna ulaşmaya çalışmalıdır.

Olgun yol gösterenin seni kolayca kabul etmeyeceği unutmamalısın.

Yol gösterende olgunluk, yolda gidecek olanda uygunluk olursa;
Yol gösteren yol gösterdiği kişiyi kendine yol arkadaşı ve dost eder.

Bu gün emir alan yarın emir veren olur.
                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar